● Öyle bir jenerik müziği
bestelediniz ki marulların yıkandığı, domateslerin doğrandığı muazzam bir
mutfaktan görüntüler eşliğinde bizi İkinci
Bahar sofrasına dâhil ettiniz. Sizi bu projeye çeken ne olmuştu?
Mustafa Oğuz’un projesiydi. Uğur Yücel, Yavuz Turgul ve benim de çok hoşuma
gitmişti bu iş. Uğur zaten çok eskiden tanıdığım arkadaşım benim. Müzik kulağı
ve zevki de oldukça iyidir. Neredeyse bir yıla yakın bir hazırlık süreci oldu.
Senaryo defalarca hepimiz tarafından okundu ve incelendi. Her şeyiyle
planlanmış, muazzam bir işti ve yer almamam düşünce dâhilinde bile değildi.
● İlk sezonun müzikleri size
ait, değil mi?
Uğur ayrıldıktan birkaç bölüm sonra ben de bıraktım. İlk sezonun ardından
fazla popüler oldu dizi ve açıkçası bizim düşündüğümüz amacın da biraz dışına
çıktı. Daha arabesk bir hale dönmeye başladı. Orada da ben bıraktım.
● Müzikleri bestelediğiniz
süre boyunca nelerden ilham aldınız?
Teknoloji tabii bugünkü gibi değildi. Şimdi bilgisayarımızdan diziye ait
görüntüleri görebiliyoruz. Ve neredeyse her sahneye müzik koyuyoruz. O dönemde
mümkün olduğu kadar az müzik kullanırdık. Çünkü dizinin önüne geçmemesi
gerekirdi şarkıların. Kaliteli yabancı dizilere bakın, eğer dizi kötüyse
müzikle kurtarılmaya çalışıyordur. İkinci
Bahar zamanı seçilen sahnelere iki ya da üç alternatif beste hazırlardım.
Ve Yavuz Turgul’la birlikte hangilerin kullanılacağını seçerdik. Yani çok titiz
bir çalışma yaptık o dizide.
● Sizi en çok etkileyen ve
müziğini kolaylıkla çıkardığınız sahne hangisiydi?
Çekimlerde gözyaşlarımızı tutamadığımız sahneler bile oldu. Hangi birini
söylesem ki? Mesela Ali Haydar ve Hanım arasında aşkın oluşmaya başladığı an çok
etkilemişti beni tabii. Hatta Usulca adlı
şarkıyı bestelemiştim. Bugün hâlâ programlarımızda en çok istenen parçadır. Jenerik
şarkısı olan Kandilli de çok popüler
oldu. O kadar güzeldi ki jenerik, görüntüler arasındaki geçişler mükemmeldi.
Ben de hiç bozmayıp tek bir kanun kullanmak istedim.
● Bugün İkinci Bahar’a imza niteliğinde bir şarkı hazırlamanız isteseniz
hangi enstrümanlar ağırlıkta olur?
Tabii güneydoğu ezgileri olur. O dönemde güneydoğu yöresinden çıkan ne
kadar şarkıcı varsa hepsinin kasetini alıp dinlemiştim. Hâlâ evimde durur
hatta. Şimdi de yine onlara başvurarak, içinde kanunun mutlaka olduğu bir şarkı
bestelerdim.
● En çok hangi sahne için
müzik bestelerken zorlandınız?
Ali Haydar’ın bir oda sahnesi vardı; oldukça dramatikti. Orada epey
zorlanmıştım. Bir gece yatağın kenarına oturur ve konuşmaya başlar. Oldukça
uzun bir sahnedir hatta. O dönem bir şeyler yapıyor fakat bir türlü istediğim
sound’u yakalayamıyordum. İyice arabesk gibi oluyordu. Bir süre sabahladığımı
hatırlıyorum. Jenerik müziği ise en rahat hazırladığımdı. Dizinin naifliğini
vermek için özellikle kadın bir müzisyen seçmiştik. Çok da genç bir öğrenci
çaldı o kanunu.
● İkinci Bahar’ın
hikâyesini tek bir enstrümanla özdeşleştirecek olsanız, hangisi onu anlatır?
Güzel ve bir o kadar da zor soru (gülüyor). Bütün bir diziyi tarif edecek
enstrümanı bulmak güç. Tabii ki etnik saz akla gelir ama çalışmanın genelini
düşünüyorum. Aslında çok sürreal ve modern bir işti. Belki bir Orta Asya sazı
ya da rebap olabilir.
● Son olarak siz neler
söylemek istersiniz?
Aradan 18 yıl geçmesine rağmen hatırlayabildim bir şeyler (gülüyor).
Muazzam bir işti ve benim için de unutulmaz bir deneyimdi.