Hanım ile Ali Haydar aşkının en yakın tanıklarındandı. Pembe dizi izler
gibi Hanım’ın anlatacaklarına kulak verirdi. İkinci Bahar’ın Safiye’si olarak tanıdık onu. Türk televizyon
tarihinin pek çok uzun soluklu işlerinde rol alan Gül Onat için Safiye’nin yeri
ayrı. Röportaja başlamadan yapıma karşı kırgınlıklarını dile getirip “Yalnız
bak bunları da yazacaksın” dese de İkinci
Bahar yıllarını anlatırken gözleri parlıyor.
Konu karşılıklı rol aldıkları
Türkan Şoray’a gelince “Çekimler sırasında dalıp onu izlerdim” sözleriyle
efsane oyuncuyu anlatıyor. Ve her ne kadar bugün bile mahalle ruhunun yaşandığı
bir dizide rol alsa da bugüne kadar hiçbir yapımın Türk televizyon tarihinde İkinci Bahar’ın yerini dolduramayacağını
söylemeden de geçmiyor.
● Şehnaz Tango’nun
ardından İkinci Bahar gibi bir başka
efsane dizide izledik sizi.
Şanslıyım galiba ya da seçimlerim iyi. Şimdi siz söyleyince bakıyorum da
hep uzun soluklu ve Türk televizyon tarihinde önemli yeri olan işlerde rol
almışım. İkinci Bahar öncesinde Yavuz
Turgul beni Kenter Tiyatrosu’nda Olimpiyat
Gülleri adlı oyunda seyretmiş. Rahmetli Şükran Güngör ile bir kavga sahnem
vardı; orada çok beğenmiş. Sonra beni görüşmeye çağırdılar ve ardından
başladık. Ne kadar cüzi ücretlere çalıştık, inanamazsınız. Çünkü proje çok
güzeldi, zaten bugün bile ‘ölümsüz’ sıfatıyla anıyoruz bu işi. İkinci Bahar’ın yerini dolduracak bir
dizi çıkmadı, çıkamaz da.
● Kiminle konuştuysam herkes
sizin tırnaklarınıza ojeyi yarım sürdüğünüzden bahsetti.
(Gülüyor). Safiye karakterini gerçekten çok severek oynadım. Bir gün hiç
unutmuyorum baktım ellerimde ojeler tam. Fakat bu kadın sürekli temizlik ve
yemek yapan bir kadın. Ojenin parmaklarında düzgün kalması imkânsız. Ben de
role uygun olsun diye yarım boyardım tırnaklarımı. Çok değerli tiyatro
sanatçımız rahmetli Macide Tanır aramıştı beni bir gün. “Gül, aferin sana”
dedi. Ben de şaşırdım, anlamadım neden böyle dediğini. Meğer yastığa kılıf
geçirme sahnemi izlemiş. “İşte, tam o kadın gibi yaptın” demişti. Sonuçta bizim
işimiz gözleme dayalı. Ben de İkinci
Bahar zamanı eve gelen kadınlara dikkat ederdim hep ve öyle oynardım.
● Safiye için ilk “kamera”
denildiği ana gitsek.
Ah, çok iyi hatırlıyorum. Türkan Hanım’laydı (Şoray). Uğur Yücel
yönetiyordu o zaman. Çok severim Uğur’u, bizim tiyatroda çok küçük bir rol
oynamıştı; Yıldız Kenter’in öğrencisidir o da. İlk gün girdi koluma ve oradaki
mahallelilerle konuştuk. Çok keyifliydi onunla çalışmak. Hoş, Orhan Oğuz ve
Türkan Derya için de aynı şeyi söyleyebilirim.
● Türkan Şoray’la
iletişiminiz nasıldı?
Çekimler sırasında dalıp onu izlediğimi bilirim. Göz göze geldiğimizde de “Türkan
Hanım o kadar güzelsin ki gözümü senden alamıyorum” derdim. Hep gülerdi o da.
Bir de yemek yemeyi çok sever; zaten o zamanlar kilo almaya başlamıştı.
“Seyircim beni şişman da seviyor” derdi. Bu yönden birbirimize çok benzeriz.
Tavadan börek çalmışlığını bilirim (gülüyor).
● Kalabalık kadro, üç ayrı
yönetmen ve de Samatya halkı. Çekimler sırasında zorlandığınız anlar olmuştur
herhalde.
İnanın hiç zorlanmadım. Aksine Samatya halkının ilgisi muazzamdı. Bize
yardımcı bile oldular. Her sete gittiğimde “Başlasa da girsem o duyguya”
derdim. O kadar unutulmaz sahneler çektik ki. Türkan Hanım’la otobüste Ali
Haydar’ın mesajını konuştuğumuz bir sahne vardı mesela, çok beğenilmişti. Fakat
hiç unutmam bizimkilerden çok abarttığıma dair eleştiriler gelmişti. Yavuz
Turgul’un reji notları vardı; “Türkan, Selim İleri romanları gibi oynama”, “Gül
abartma”. Şimdi bunları hatırladıkça gülümsüyorum. Çok değerliydi bizim için bu
notlar. Şimdi çoğu yönetmen veya yapımcı senaryoyu tam okumadan, konuya hâkim
olmadan sete geliyor.
● Uzun zamandır bu sektörün
içindesiniz. O zamandan bugüne baktığınızda set ortamı ve dizi piyasasını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
O zaman dizilerin altın çağıydı. Gittikçe de zayıfladı. Arada güzel işler
de yapıldı ama hepsi birbirinin aynısı gibi. Bir de tabii süreler çok uzadı. Sinema
filmi çekiyorsunuz neredeyse. Hem herkes için yorucu oluyor hem de yazacak şey
olmadığı için açıkçası senaristler zırvalamaya başlıyor. Onlara da hak vermek
lâzım tabii, zor iş.
● Biz en iyisi İkinci Bahar’a geri dönelim yine. Sette
sizin için en unutulmaz an hangisiydi?
Açıkçası o kısımlar biraz bulanık, fazla hatırlamıyorum. Çünkü her saniyesi
çok keyifliydi. İş yapar gibi çalışmıyorduk. Açıkçası aklıma şu an bir tek
oğlumla ilgili anım geliyor. Türkan Hanım bir gün “Oğlunu getirsene sete” deyip
durdu. O dönemde küçük bayağı. Ben de götürdüm ve hiç unutmuyorum kapıdan içeri
girer girmez Türkan Hanım’ın yanına gidip “Sen niye bu kadar şişmansın?” diye
sormuştum. Nasıl utanmıştım anlatamam.
● İkinci Bahar’ın
kariyerinize en büyük katkısı nedir?
Bir kere tüm Türkiye’de çok seyredilen, çok kaliteli bir işti. O zamanlar
çok da dizi yoktu zaten. Şehnaz Tango’yu
yapmıştım. Mesela orada canlandırdığım Nilgün karakteri de çok sevilmiş ve
benim tanınmamı sağlamıştı. Gönlümdeki yeri bambaşkadır İkinci Bahar’ın. Tabii biraz kırgınlığım da yok değil yapım
kısmına. Küçük bir rolle bu kadar başarılı olup hafızalara kazındım ama
açıkçası onlar basın toplantıları olsun veya başka etkinlikler olsun, bana
gereken önemi vermediler. Kasıtlı değildi bu tabii ama onlara kırılmışımdır.
● Bu kırgınlığınızdan
haberdarlar mı?
Tabii, konuşmuştum da. Başkaları da benim gibi düşünüp söylemiştir mutlaka.
Fakat yine de bir uktedir benim içimde. Sanki çok önemsiz bir rolü
canlandırıyormuşum muamelesi gördüm biraz. Yalnız yine altını çizeyim; sette
kesinlikle öyle değillerdi, benim bahsettiğim işin tanıtım kısmı. Neyse
kırgınlıktır bu, gelir geçer.
● Şu an bir bölümlüğüne İkinci Bahar ekibi toplanıyor deseler,
yine Safiye olarak görür müyüz sizi?
Tabii; hem de büyük bir keyifle.
● Safiye olmasaydı hangi
karakteri canlandırmak isterdiniz?
Aslında oynadığım dizilerde tüm karakterlerde gözüm oluyor benim (gülüyor).
“Offf… Şimdi bu rolü ben oynasaydım ne güzel olurdu” diyorum hep. Fakat İkinci Bahar’da Güven Hokna’nın
canlandırdığı Afet-i Devran Neriman’ı oynamak isterdim.
● En son hangi sahneniz
çekilmişti?
Hanım’ın “Hamileyim” dediği ve hepimizin Ali Haydar’ın dükkânından dışarı
fırladığımız sahne. Çok keyifliydi ama bir o kadar da buruktu. Bu kadar
başarılı bir işe imza atmak herkesi mutlu ediyordu tabii. Benim için de muazzam
bir anıydı.
● Oyunculardan hâlâ
görüştüğünüz biri var mı?
Nurgül’le ara sıra, karşılaştıkça görüşürüz. Onun dışında zaten fırsat
bulmamız da çok zor.
● Setten herhangi bir hatıra
aldınız mı?
Almadım ama Türkan Hanım bana çok güzel bir yemeni hediye etmişti; onu hâlâ
saklarım.
● Son sözü size bırakayım.
Böylesine güzel bir projenin içinde olduğum için çok büyük mutluluk duydum.
İyi ki kabul etmişim. Çok iyi dostlar edindim. Hepsine saygı ve sevgilerimi
yolluyorum. Ve bu dosyada emeği olan her bir RaniniTV yazarını da çok ama çok
öpüyorum.