Gülen Karaman’ı arayıp İkinci Bahar
dosyasından bahsettiğimde, “Ama ben sadece yedi bölüm oynadım. Ne kadar söz
hakkım olabilir ki? Emin misiniz benimle konuşmak istediğinizden?” demişti.
Onunla yeni oyunu Pişman Olmazsın’ın
öncesinde BO Sahne’de bir araya geldik. İlk başlarda “18 yıl mı oldu? Nasıl
hatırlayacağım ki?” dese de laf lafı açtıkça Ceren’le atışmalarına sahne olan o
meşhur villaya bile gittik.
Zaten çok detay hatırlamadığını söyleyen Karaman,
“O villa ve oğlumun o tuhaf durumu ile tekerlekli sandalyesi dün gibi gözümün
önünde” cevabını verdi. Bugün İkinci
Bahar yeniden çekilse yine aynı karakteri canlandırmak ama bu sefer ilk
bölümden itibaren işin içinde olmak istediğini belirtirken, bugünün dizi
piyasasının karamsar tablosu içinde bunu pek de mümkün görmüyor.
● Siz Türkan Derya’nın
yönettiği sezon diziye katılmıştınız, değil mi?
Evet, o dönemlerde ben Dormen’de oynuyordum ve Ceren’in annesi rolü teklif
edildi. Ben tabii tahmin edeceğiniz üzere zil takıp oynayarak kabul ettim. Çok
güzel ve elverişli bir karakterdi. Böyle negatif tipleri çok severim,
avantajlıdır da. Derinliği vardır ve dramatik yapısı da sağlamdır. Öyle bir
ekiple oynayacak olmanın verdiği histen bahsetmiyorum bile. Sanat yönetimi de
muazzamdı. O dönem benim oyunum var diye kostümleri yüklenip Feriköy’deki
tiyatroya gelmişlerdi. Şimdi böyle şeylerin esamesi bile okunmuyor. Bu
hazırlıklardan sonra başladım, Türkan’ı daha önceden tanıyordum zaten. Yanlış
hatırlamıyorsam Şehnaz Tango’da yardımcı yönetmendi. Yedi bölüm
oynadım, çok keyifliydi benim için. Çok da sevildi.
● Yedi bölüm oynamanıza
rağmen hafızalarda kalıcı bir karakterdi.
Bu tabii izleyicinin takdirine kalmış bir şey ama benim hâlâ hafızamdan
silinmeyen bir şey vardır diziye dair; o villadaki tekerlekli sandalye. Nedense
gözümün önünden gitmiyor. Kadının oğlunun o tuhaf durumu, Ceren’le olan
atışmalarımız, aksi bir anne olmam; hepsi net. Ancak pek de detay
hatırlamıyorum.
● Diziyi izliyor muydunuz
önceden?
İzliyordum ama ben hiçbir zaman devamlı bir televizyon seyircisi olmadım.
Çünkü sıkılıyorsunuz, bir süre sonra mesleki deformasyon başlıyor ya da başka
şeylere takılıyorsunuz. Hiçbir zaman hikâyeye kapılıp gidemiyorsunuz. Şimdi de
öyle; sadece arkadaşlarım neler yapmış, piyasada ne tür işler var diye
bakıyorum. Kendi oynadığım dizileri bile baştan sona izleyemem. Zaten şu an
süreler çok uzun. Bütün gecenizi onlara vakfetmeniz gerekiyor. 170 dakika ne
demek? Üç saate yakın. Feci bir şey bu, resmen öğütme makinesi halini aldı.
Umarım iyiye gider bu tablo.
● Kostüm ekibinin tiyatronuza
gelip prova aldığından bahsettiniz. Yönetmenin ve teknik ekibin oyuncularla
iletişimi açısından o dönem ile bugünü karşılaştırmanızı istesem.
Ah, bu tamamen onların zarafetiydi. Son derece özenli bir prodüksiyondu.
Yavuz Bey (Turgul) ile Şevket Bey’in (Altuğ) kızı bizim yapımcımızdı. Oyuncu
takımından oldukları için bizlerin psikolojisini çok iyi biliyorlardı. Açıkçası
o dönemle bugünü kıyaslamak istemiyorum çünkü bunu yaparsak çok üzülürüz. Evet,
bugün yine bizlere, belli bir yaş üstü isimlere saygılı davranıyorlar. Zaten
şimdinin yönetmenlerinin çoğu, geçmişin görüntü yönetmenleriydi ya da yönetmen
asistanlarıydı. Fakat genç oyuncu adaylarının bugünkü tavırlarını açıkçası çok
onaylamıyorum. Bize olan davranışlarında bahsetmiyorum tabii. Çünkü bizlerin
onlara katacağımız değerin farkında çoğu ve düzgün aile terbiyesi almış
insanlar. Mesleğimizden dolayı tanışıklıklarımız çok fazla oluyor. Bu nedenle
hepsini hayatınıza dâhil edemiyorsunuz. Fakat en azından sette sıcak bir
iletişim kurmak çok önemli.
● Kadın yönetmenlerin oldukça
az olduğu bir dönemde Türkan Derya’nın perspektifini nasıl tanımlarsınız?
Türkan, müthiş bir zekâsı olduğu için çok yönlü bakıyordu. Gördüğüm en
çalışkan kadın yönetmenlerden biridir. Çok yaratıcıdır. Tekrar çalışmak kısmet
olmadı ama hem Türkan’la hem de Hakan’la (Gürtop) yeniden çalışmak isterim.
Hakan’la çok zor bir sahne çekmiştik. Ceren’le kavga ediyorum ve hüngür hüngür
ağlıyorum. O sahne genelle başlayıp yakına geçiyordu. Genelde ben bir güzel
ağladım. Muazzam oldu sahne. Fakat yakınlarımda bende tek bir damla yaş yok. O
zaman Hakan dehşet içinde bana bakmıştı. Daha da yeni tanışmışız (gülüyor). Şu
an hatırlamıyorum ama bir şekilde halletmiştik. Açıkçası Hakan erkekçe, Türkan
ise kadınca yaklaşıyor tarzı bir şey diyemem. Fakat ben İkinci Bahar’ı kadın dizisi gibi gördüm. Çok kadınsı bir işti. Ali
Haydar’ın bile o duygusal yanını ortaya çıkarıyordu. Belki de o yüzden bu kadar
çok sevildi. Tüm karakterler çok boyutluydu. Oyuncu kadrosu da muazzamdı.
● O dönem İkinci Bahar’ın çalışma koşullarına dair
unutamadığınız bir an var mı?
Olmaz mı? Senaryolar bir otomobille kapımıza gelirdi. Hatta ben yakın
zamana kadar basılı senaryo isterdim. Özellikle Kavak Yelleri’nde bana hep eve gönderirlerdi. Fakat artık onu da
isteyemiyorsunuz malum İstanbul trafiği yüzünden.
● Ceren’i oynayan İpek
Değer’le iletişiminiz nasıldı?
Tatlıydı ama çok fazla sıcak bir ilişkimiz yoktu. Mesela Kavak Yelleri’nde oğlumu oynayan İbrahim
Kendirci’yle olduğu gibi bir iletişimimiz hiçbir zaman olmadı. Sanırım bu
işimize de yarıyordu. Belki ikimiz de bilinçli olarak aramıza görünmez bir
mesafe koymuştuk. Çünkü insan çok içine aldığı ve çok sevdiği insana fazla
kızamıyor. Elbette ki oyuncusunuz, bunu başarmak zorundasınız ama dediğim gibi
işimize de yaradı bu. Zaten sahnelerimiz kısaydı. Sonra hiç karşılaşmadık da.
● Kariyerinizde nasıl bir
konuma sahip İkinci Bahar?
Öyle bir işte yer almaktan ve az oynamama rağmen bu kadar akılda kalıcı bir
karaktere hayat vermiş olmaktan ötürü çok mutluyum. Bu yüzden kariyerimde
önemli bir yere sahip. Meslek hayatıma TRT’nin sabah programlarıyla
başlamıştım. Çok eski yıllarda Ankara televizyonuna yaptığımız işler vardı. İz Peşinde’nin de çok büyük izi vardır
kariyerimde. Baktığınızda bütün televizyon işlerimi çok severek yaptım. Belki
de hep seçici davrandığım için sevdim. Birkaç yıl önce sadece bir iki bölümünde
oynadığım Yol Ayrımı bile değerlidir
benim için. Hepsi kıymetlim.
● İkinci Bahar’a
ilk sezondan katılma şansınız olsaydı hangi karakteri canlandırmayı isterdiniz?
Yine kendi karakterimi seçerdim ve ilk bölümden itibaren yazardım
(gülüyor). Dolu sahnesi olurdu. Çünkü çok güzel bir karakterdi.
● Setten hatıra aldınız mı?
Hayır, ben genelde bundan utanırım. Mesela Dormen Tiyatrosu kapandığında
herkes bir şeyler aldı ama ben alamadım. Böyle bitişler beni etkiliyor.
Anılarımın arasında yer almasını tercih ediyorum.
● Son olarak İkinci Bahar’a dair neler söylemek
istersiniz?
Böylesine değerli görülmesi her şeyden önce çok duygulandırdı beni. Ayrıca
buna sizin zaman ayırmanız, tek tek her birimizle konuşmanız da çok saygıdeğer
bir şey. İkinci Bahar bugün hâlâ
hatırlanıyorsa demek ki suya yazı yazmamışız. Keyifli ve güzel bir iş
çıkarmışız. Çok mutlu ettiniz beni, çok teşekkür ederim.