Ekim Mağden: Şener Şen yer süpürgesiyle elektro gitar solosu atardı

Ekim Mağden: Şener Şen yer süpürgesiyle elektro gitar solosu atardı
İkinci Bahar’ın sarı kafasıydı o; 1990’lı yılların sonunda Akmar’la özdeşleşen punk kültürünün de ekrandaki temsilcilerinden. Dövme, piercing ve mavi ya da mor renk saçlarla karikatürleştirilen bu rollerin en doğal ve gerçekçi tonunu yansıttı Ekim Mağden. En son Şubat dizisinde Cambaz karakteriyle izleyici karşısına çıkan oyuncu, bir süredir Kamboçya’da yaşıyor. Hal böyle olunca kendisiyle röportajı da e-mail yoluyla gerçekleştirdik. 
 

Kariyerinize İkinci Bahar ile başladınız. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden sonra sizin için ikinci bir okul olmuştur. Diziye dâhil olma ve hazırlık sürecinden bahsedebilir misiniz?
Öncelikle Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema Televizyon bölümünü ikinci sınıfta terk ettiğimi söylemeliyim. Ben okurken İkinci Bahar başlamıştı ve o dönem evlenmiştim. Okulu bitirip diploma almaktan daha öncelikli planlarım vardı. Dizinin başlangıcıyla hayatım başka bir yöne doğru seyretti. Herhangi bir dizi seti değildi İkinci Bahar. Sinemaya ve oyunculuğa dair ciddi pratikleri öğrendiğim yer oldu. Düzenli katıldığım dersler, vizeler ve finallerin olduğu okulun değil, setin bana deneyim kazandırabileceğini anlamam zor olmadı. Enine boyuna bir hazırlık dönemi geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Okuma provaları, sahne çekiminden hemen önce yapılırdı. En son 8 yaşında TRT’nin Susam Sokağı ile ulusal yayınlanan bir projenin içindeydim. Lisede tiyatro eğitimi almıştım, sahne deneyimim vardı; ancak setin ilk gününe gerçekten çok hazırlıksız yakalandım.   
 
Ulaş Meriç karakteri galiba ilk size teklif edilmiş. Sonra neden değişiklik oldu?
Karşımda Türkan Şoray; ilk sahneyi çekiyoruz. Ulaş’ı oynuyorum. Öyle yüksek enerjili bir sahne ki ben kahvede okey oynarken beni, koca adamı kahvenin ortasından alıp yaka paça dışarı çıkarıyor. ‘’Sen adam olmayacak mısın? Elin ne zaman ekmek tutacak senin?’’ benzeri çıkışıyor bana. Ben de ‘’Şişli Belediyesi’ni mi dolandırdım? Orman mı yaktım?’’ şeklinde karşılık verince büyük bir tartışma yaşanıyor. O esnada bir yandan annesine küstahlık ettiği için ayıplanacak, diğer yandan kendi küçük dünyasına sığamayan bir adamın hak etmediğini düşündüğü o gecekondu mahallesindeki sıkışmışlığından çıkan, biraz da haklı isyanın empatisini hissettirmem gerekiyor. Nerede kalmıştım? Ben bunları düşünedururken Türkan Şoray dolu dolu oynuyor, haykırıyor, yerden taş alıp fırlatıyor, beni çekiştiriyor, her tekrarda büyük bir fiziksel ve ruhsal performansa adapte ediyordu kendini. Ezberim bozulmaya başladı. Her tekrarda biraz daha kendimi başarısız hissetmeye başladığımı hatırlıyorum. Set öncesinde belki biraz daha çalışmaya zamanımız olsaydı, Türk sinemasının geçmişinden gelen bir efsanenin karşısında dudağımı ısırıp kalmayabilirdim. Havlu attığım an o andı işte. Sonra Ozan (Güven) ile yer değiştirdik. O dönem yanlış hatırlamıyorsam Şehir Tiyatroları’ndaydı Ozan ve benden daha deneyimli bir oyuncuydu. Sinema filmleri ve diziler hızla ilerlemesi gereken ve programın gerisinde kalmayı kaldırmayan iş yatırımları olduğu için zaman çok önemli.


Sarı kafa olarak hafızamıza kazınan Ömer karakteri punk kültürünün sembolüydü o dönem. Sarı kafa gibi karakterler bugün karikatürize kalıyor. Siz o yılları ve Ömer’i nasıl yorumluyorsunuz?
Alt kültürler varoşlarda yeşeriyor. Punk da Batı’nın varoşlarında oluşmuş bir alt kültür. Mirasını dünyanın her yerine taşımış. Bizim coğrafyamızın o kadar çeşitli alt kültürleri var ki... Hip-hop veya punk; türü ya da geldiği yer neresi olursa olsun bizim çocuklarımızda, bir yerlerde karşılığını buluyor. Çeşitlenip otantikleşiyor. 1990’larda protest şarkı sözlerini bolca duyardık. Dünyayla derdi olan, alt kültürden gelen birçok müzisyen vardı. Mesela Nirvana dünya listelerinde bir numara olmuştu; hem de son derece çarpıcı şarkı sözleriyle. Şimdi buna benzer bir örnek görebiliyor musunuz? Dünyada muhalifleşen en ufak bir tınıya bile tahammülü olmayan bir dönemdeyiz. Bu yüzden şimdiki o tiplemeler yapmacık duruyor. Yapmacıklıkları bir kenara dursun kötüleniyorlar da aynı zamanda. Kötü adama dönüşüyorlar. İkinci Bahar yayınlanırken sokakta iki yaşlı hanımefendinin beni durdurup ‘’Sen gidiyorsan git Amerika’ya; Ulaş’ı neden peşinden sürüklüyorsun? Senin yüzünden hırsız da oldu.’’ diye ciddi ciddi azarladıklarını hatırlıyorum. Ulusal kanalda yayınlanan bir işin ağır sorumluluğu var. Bugün ‘’Bana benzemeyen benimle yaşayamaz.’’ duygusu ve beraberinde gelen ötekileştirme hâkim ne yazık ki. Bu yüzden artık o karakterler tekdüze, arka planları yok.
 
İkinci Bahar’a dair en unutamadığınız an nedir?
Ali Haydar’ın dükkânında birlikte oturduğumuz anları söyleyebilirim. Şener Şen yer süpürgesiyle elektro gitar solosu atar; Özkan Uğur ise omzunda LED ampüllü CD çalarla sahne arası gelip hip-hop söylerdi.
 
Ömer karakterine bir sahne yazmanızı istesem; onu nasıl ve nerede görürdük?
Hint Okyanusu’nda tropik bir adaya yerleşmiş, erken gelen emekliliğini kutlarken yazardım herhalde. Bir de Khmer melezi kız evlatları olmuş.
 
Bir bölümlüğüne İkinci Bahar ekibi toplansa nasıl hissederdiniz?
Heyecandan sette ilk günkü halime geri dönerdim herhalde. Elim ayağım titrer ve dizlerimin bağı çözülür.
 
Setten bir hatıra aldınız mı?
New York Yankees şapkası aldığımı hatırlıyorum; kendi aksesuarımdı.
 
Son set gününü hatırlıyor musunuz?
Balo gibiydi. Sezen Aksu ve Levent Yüksel oradaydı. Gece Şener Abi’yi Beyoğlu’nda bir gece kulübüne kaçırdığımızı hatırlıyorum. Dans pistinin ortasında deyim yerindeyse şıpıdak şıpıdak oynamıştık.
 
Şu an Kamboçya’dasınız. Belki de pek çok kişinin hayalini gerçekleştiriyorsunuz; uzakta sakin bir yaşam. İstanbul’a ve oyunculuğa dönme planları var mı?
Gerçekten buradaki huzurumu bırakıp Türkiye’ye geri dönmeme değecek bir proje olduğuna ikna olursam neden olmasın?
 
Son olarak bu röportajı okuyarak İkinci Bahar nostaljisini yaşayacaklara ne söylemek istersiniz?
Hayattır insanı insanlıktan çıkaran. Biz insan olduğumuzu ne kadar hatırlayıp at yarışını ve de gözlüğünü bir kenara bırakırsak o kadar mutlu olabiliriz. Herkesin kendi gibi olmasının bir nedeni vardır. Yargılayıp ötekileştirmeden önce kendi vicdanıyla yüzleşmeli insan. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER