● İkinci
Bahar yolculuğunuz nasıl
başladı?
Şener Şen’in canlandırdığı Ali Haydar’ın babası için denedikleri birkaç
kişiyi beğenmemişler. Beni çağırdılar. Hatta özür dileyerek küçük bir de deneme
filmi çektiler Şener’le birlikte. Eski bir tiyatrocu olmama rağmen o zamana
kadar üç beş küçük çalışma dışında ciddi bir sinema-dizi deneyimim yoktu. Kamera
karşısında görmek istediler sanırım.
● Zülfikar Ağa karakterinde sizi en çok kendine çeken özelliği
neydi?
Gaziantep’te
doğup büyüdüm. Ağa çocuğu değilim ama yaşadığım yer, uzaktan da olsa ağalık
sisteminin kalıntılarının bulunduğu bir çevreydi. Zülfikar Ağa, Urfalı olmakla
birlikte Antep ile de ilişkiliydi. Belki bu nedenle kendime yakın buldum.
● Şener Şen’le baba-oğul olarak karşımıza çıktınız. Onu bir de
sizden dinlemek isteriz.
Şener benden
altı yaş küçük. Babası olacak yaşta değilim. Sinemada bazen daha küçükler bile
ağabey ya da baba oluyor. Şener’i oğlum olarak hiç yadırgamadım.
● İlk set gününü hatırlıyor musunuz? Hangi sahne çekilmişti?
Senaryoya göre
Urfa’dan geldikten sonra ilk defa Samatya’daki kebapçıya gidecektim. Son derece
heyecanlıydım. Zaman zaman titrediğimi hissettim. Yönetmen Orhan Oğuz, monitör
ve kamera içerideydi. Ben de dışarıdan girecektim. O sırada monitörde beni
gören yönetmenin beğenisini gösteren bir hareket yaptığını fark ettim. Ya da
bana öyle geldi. Ne olursa olsun biraz rahatlamış ve heyecanım yatışmıştı. İçeri
girdiğimde daha rahat oynadım.
● Samatya’nın tarihi dokusu da dizinin başrollerinden biriydi.
Aynı zamanda bir mimar olarak o dönemki Samatya’yı ve İkinci Bahar’a olan katkısını nasıl yorumlarsınız?
Sinemada çevre
doğal bir dekor ve aynı zamanda hem oyuncu hem de senaristtir. Çevre olanakları
senariste ipucu verir. Tıpkı oyuncunun becerisi gibi. Çevrede tren ile istasyon,
deniz veya çarşı pazar varsa senarist bunları kullanır. Eski eser ve yapılar
varsa duygu bir anda değişir. Bir evin iç mimari taksimatı bile oyun ve
senaryoyu etkileyip şekillendirir. Sinema teknik olanaklar isteyen bir
uğraştır. Çekim mekânı buna elverişli değilse istediğinizi elde edemezsiniz. İkinci Bahar’da da Samatya’nın doğal
çevre ve dokusu bol bol kullanıldı.
● Orhan Oğuz ve Uğur Yücel gibi isimlerden sonra, gencecik ama
bugünün en başarılı yönetmenlerinden Türkan Derya ile çalıştınız. Üçünün kamera
arkası yönünü nasıl tanımlarsınız?
Uğur Yücel’le
çalışma fırsatı yakalayamadım. Orhan Oğuz, sinemanın çeşitli dallarında
çalışmış usta bir yönetmen. Türkan Derya, genç olmasına karşın sinemanın
çeşitli kademelerinde pişmiş yetenekli biri. Heyecanı ve enerjisi ile bizi
ayakta tuttu. Gideni hiç aratmadı.
● Çekimde sizi zorlayan bir an oldu mu? En keyif alarak
oynadığınız sahne hangisiydi?
Sinemada keyif
almadan oynayamazsınız. Canı sıkılan bir oyuncunun seyircinin dikkatini çekmesi
ve oyalaması mümkün değil. Çekim sırasında, tekrarlar dışında zorlandığım bir
an hatırlamıyorum. Tüm sahneleri keyifle oynadım.
● Kağıt üzerindeki Zülfikar Ağa ile bizim izlediğimiz arasında
herhangi bir fark oldu mu?
Kağıt
üzerindeki Zülfikar Ağa ile izlenen arasında hiç fark yoktu. Senaryoda okuduğum
ve anladığım Zülfikar Ağa’yı aktarabildiğimi düşünüyorum.
● Zülfikar Ağa’nın öldüğü sahnede Şener Şen’le birlikte
izleyiciyi kahretmiştiniz deyim yerindeyse. Biraz o sahnenin çekimlerinden bahsedebilir
misiniz?
O sahne çok
özenle çekildi. Ölüm döşeği etrafındaki mahalleli ve akrabaların mevcudiyeti
dramatik etkiyi artırıyordu. Ölüm anı, benim başımın düşmesi veya yüz
ifadesiyle anlatılmıyordu. Ölüm, oğlunun başını okşayan Zülfikar’ın elinin
düşmesiyle anlatılıyordu. Bu sahne, oda içindeki değil, dışarıdan ve uzaktaki
bir kamerayla kaydedildi. Böylece ölüm anında düşen el detayıyla başlayan
görüntü, kameranın uzaklaşması ile dışarı çıkıyor ve ölüm döşeği ile
etrafındaki kişilerin tümünü kapsayarak küçülüyor, sonunda neredeyse tüm bina
kavranıyordu. Buna bir de herkesin söylediği Urfa’nın Etrafı türküsü melodisinin etkisini eklerseniz sonucu
tahmin etmek zor değil.
● Kamera arkasında sohbet etmekten en keyif aldığınız oyuncu
kimdi?
Kamera
arkasında kim boşsa onlarla sohbet ederdim. Torunlarım, esnaf, kebapçıda
çalışanlar... Ancak Şener’le eskiden dostluğumuz olduğu için fırsat bulursak
kaynatırdık. Set yemeğini beğenmez veya değişiklik istersek karşıdaki köfteciye
kaçardık.
● Dizi sona erdikten sonra bağınız koptu mu, yoksa
görüştüğünüz isimler var mı?
Dizi bittikten
sonra dizi nedeniyle devam eden bir dostluğum olmadı. Ancak hepimiz aynı
çevredeyiz. Başka işlerde birçoğuyla karşılaşıp çalıştım.
● Son çekim gününde sete gittiniz mi?
Finalden bir
önceki bölümde Zülfikar Ağa ölmüştü. Bu yüzden son gün sete gitmedim.
● İkinci Bahar’ın kariyerinizde nasıl bir yeri var
sizin için?
İkinci Bahar beni dizi
sektörüyle tanıştırdı. Sonraki yıllarda çalıştığım işler için de iyi bir referans
oldu.
● Diziye dair hatırladığınız en özel an neydi sizin için?
İkinci Bahar ilk ciddi
çalışmam. Bu nedenle tüm dizi benim için çok özel.
● Bugün tüm ekibin bir bölümlüğüne bir araya geleceğini
söylesek neler hissederdiniz?
Tüm ekibin bir
bölümlüğüne bir araya gelmesi pek olası değil. Fakat sohbet için bir araya gelsek
hoş olur. 18 yıl geçti. Dizide ilk kez kamera karşısına çıkanlar şimdi yıldız
oldu. Konuşacak çok şey bulunur.
● Setten bir hatıra aldınız mı?
Almadım
herhangi bir şey. Setteki eşyalar, Samatya meydanında halka satıldı. Sanırım
bir hayır kurumu yararına. Setten hiçbir hatıra almak istemezdim. Fotoğraflar
ve anılar var ya; onlar yeterli benim için.
● Son olarak bugünkü televizyon piyasasını da göz önünde
bulundurduğunuzda İkinci Bahar’a, o
döneme ve izleyiciye aktardığı sıcaklığa dair neler söylemek istersiniz?
Bugünkü
televizyon piyasasını çok iyi bildiğimi söyleyemem. Çok dizi izleyemiyorum. İkinci Bahar yayınlanırken son yıllarını
oynayan Bizimkiler dizisinin 13 yıl
müziklerini yapmıştım. Bu nedenle eski dizileri daha iyi biliyorum. Eskiler konsantre,
anlamlı, fazlalıkları olmayan ve yalnızca reytingi amaçlamayan klasik olmuş
dizilerdi. Ticari baskılar ne yazık ki bu işi insani boyutların dışına çıkardı.
Halka iniyoruz derken halkı eziyorlar. Bu karmaşa arasında üç beş onurlu
çalışma da kaybolup gidiyor.