Arif Erkin Güzelbeyoğlu: İlk set günü zaman zaman titrediğimi hissettim

Arif Erkin Güzelbeyoğlu: İlk set günü zaman zaman titrediğimi hissettim

İkinci Bahar yolculuğunuz nasıl başladı?
Şener Şen’in canlandırdığı Ali Haydar’ın babası için denedikleri birkaç kişiyi beğenmemişler. Beni çağırdılar. Hatta özür dileyerek küçük bir de deneme filmi çektiler Şener’le birlikte. Eski bir tiyatrocu olmama rağmen o zamana kadar üç beş küçük çalışma dışında ciddi bir sinema-dizi deneyimim yoktu. Kamera karşısında görmek istediler sanırım.

Zülfikar Ağa karakterinde sizi en çok kendine çeken özelliği neydi?
Gaziantep’te doğup büyüdüm. Ağa çocuğu değilim ama yaşadığım yer, uzaktan da olsa ağalık sisteminin kalıntılarının bulunduğu bir çevreydi. Zülfikar Ağa, Urfalı olmakla birlikte Antep ile de ilişkiliydi. Belki bu nedenle kendime yakın buldum.

Şener Şen’le baba-oğul olarak karşımıza çıktınız. Onu bir de sizden dinlemek isteriz.
Şener benden altı yaş küçük. Babası olacak yaşta değilim. Sinemada bazen daha küçükler bile ağabey ya da baba oluyor. Şener’i oğlum olarak hiç yadırgamadım.

İlk set gününü hatırlıyor musunuz? Hangi sahne çekilmişti?
Senaryoya göre Urfa’dan geldikten sonra ilk defa Samatya’daki kebapçıya gidecektim. Son derece heyecanlıydım. Zaman zaman titrediğimi hissettim. Yönetmen Orhan Oğuz, monitör ve kamera içerideydi. Ben de dışarıdan girecektim. O sırada monitörde beni gören yönetmenin beğenisini gösteren bir hareket yaptığını fark ettim. Ya da bana öyle geldi. Ne olursa olsun biraz rahatlamış ve heyecanım yatışmıştı. İçeri girdiğimde daha rahat oynadım.

Samatya’nın tarihi dokusu da dizinin başrollerinden biriydi. Aynı zamanda bir mimar olarak o dönemki Samatya’yı ve İkinci Bahar’a olan katkısını nasıl yorumlarsınız?
Sinemada çevre doğal bir dekor ve aynı zamanda hem oyuncu hem de senaristtir. Çevre olanakları senariste ipucu verir. Tıpkı oyuncunun becerisi gibi. Çevrede tren ile istasyon, deniz veya çarşı pazar varsa senarist bunları kullanır. Eski eser ve yapılar varsa duygu bir anda değişir. Bir evin iç mimari taksimatı bile oyun ve senaryoyu etkileyip şekillendirir. Sinema teknik olanaklar isteyen bir uğraştır. Çekim mekânı buna elverişli değilse istediğinizi elde edemezsiniz. İkinci Bahar’da da Samatya’nın doğal çevre ve dokusu bol bol kullanıldı.

Orhan Oğuz ve Uğur Yücel gibi isimlerden sonra, gencecik ama bugünün en başarılı yönetmenlerinden Türkan Derya ile çalıştınız. Üçünün kamera arkası yönünü nasıl tanımlarsınız?
Uğur Yücel’le çalışma fırsatı yakalayamadım. Orhan Oğuz, sinemanın çeşitli dallarında çalışmış usta bir yönetmen. Türkan Derya, genç olmasına karşın sinemanın çeşitli kademelerinde pişmiş yetenekli biri. Heyecanı ve enerjisi ile bizi ayakta tuttu. Gideni hiç aratmadı.

Çekimde sizi zorlayan bir an oldu mu? En keyif alarak oynadığınız sahne hangisiydi?
Sinemada keyif almadan oynayamazsınız. Canı sıkılan bir oyuncunun seyircinin dikkatini çekmesi ve oyalaması mümkün değil. Çekim sırasında, tekrarlar dışında zorlandığım bir an hatırlamıyorum. Tüm sahneleri keyifle oynadım.

Kağıt üzerindeki Zülfikar Ağa ile bizim izlediğimiz arasında herhangi bir fark oldu mu?
Kağıt üzerindeki Zülfikar Ağa ile izlenen arasında hiç fark yoktu. Senaryoda okuduğum ve anladığım Zülfikar Ağa’yı aktarabildiğimi düşünüyorum.

Zülfikar Ağa’nın öldüğü sahnede Şener Şen’le birlikte izleyiciyi kahretmiştiniz deyim yerindeyse. Biraz o sahnenin çekimlerinden bahsedebilir misiniz?
O sahne çok özenle çekildi. Ölüm döşeği etrafındaki mahalleli ve akrabaların mevcudiyeti dramatik etkiyi artırıyordu. Ölüm anı, benim başımın düşmesi veya yüz ifadesiyle anlatılmıyordu. Ölüm, oğlunun başını okşayan Zülfikar’ın elinin düşmesiyle anlatılıyordu. Bu sahne, oda içindeki değil, dışarıdan ve uzaktaki bir kamerayla kaydedildi. Böylece ölüm anında düşen el detayıyla başlayan görüntü, kameranın uzaklaşması ile dışarı çıkıyor ve ölüm döşeği ile etrafındaki kişilerin tümünü kapsayarak küçülüyor, sonunda neredeyse tüm bina kavranıyordu. Buna bir de herkesin söylediği Urfa’nın Etrafı türküsü melodisinin etkisini eklerseniz sonucu tahmin etmek zor değil.

Kamera arkasında sohbet etmekten en keyif aldığınız oyuncu kimdi?
Kamera arkasında kim boşsa onlarla sohbet ederdim. Torunlarım, esnaf, kebapçıda çalışanlar... Ancak Şener’le eskiden dostluğumuz olduğu için fırsat bulursak kaynatırdık. Set yemeğini beğenmez veya değişiklik istersek karşıdaki köfteciye kaçardık.

Dizi sona erdikten sonra bağınız koptu mu, yoksa görüştüğünüz isimler var mı?
Dizi bittikten sonra dizi nedeniyle devam eden bir dostluğum olmadı. Ancak hepimiz aynı çevredeyiz. Başka işlerde birçoğuyla karşılaşıp çalıştım.

Son çekim gününde sete gittiniz mi?
Finalden bir önceki bölümde Zülfikar Ağa ölmüştü. Bu yüzden son gün sete gitmedim.

İkinci Bahar’ın kariyerinizde nasıl bir yeri var sizin için?
İkinci Bahar beni dizi sektörüyle tanıştırdı. Sonraki yıllarda çalıştığım işler için de iyi bir referans oldu.

Diziye dair hatırladığınız en özel an neydi sizin için?
İkinci Bahar ilk ciddi çalışmam. Bu nedenle tüm dizi benim için çok özel.

Bugün tüm ekibin bir bölümlüğüne bir araya geleceğini söylesek neler hissederdiniz?
Tüm ekibin bir bölümlüğüne bir araya gelmesi pek olası değil. Fakat sohbet için bir araya gelsek hoş olur. 18 yıl geçti. Dizide ilk kez kamera karşısına çıkanlar şimdi yıldız oldu. Konuşacak çok şey bulunur.

Setten bir hatıra aldınız mı?
Almadım herhangi bir şey. Setteki eşyalar, Samatya meydanında halka satıldı. Sanırım bir hayır kurumu yararına. Setten hiçbir hatıra almak istemezdim. Fotoğraflar ve anılar var ya; onlar yeterli benim için.

Son olarak bugünkü televizyon piyasasını da göz önünde bulundurduğunuzda İkinci Bahar’a, o döneme ve izleyiciye aktardığı sıcaklığa dair neler söylemek istersiniz?
Bugünkü televizyon piyasasını çok iyi bildiğimi söyleyemem. Çok dizi izleyemiyorum. İkinci Bahar yayınlanırken son yıllarını oynayan Bizimkiler dizisinin 13 yıl müziklerini yapmıştım. Bu nedenle eski dizileri daha iyi biliyorum. Eskiler konsantre, anlamlı, fazlalıkları olmayan ve yalnızca reytingi amaçlamayan klasik olmuş dizilerdi. Ticari baskılar ne yazık ki bu işi insani boyutların dışına çıkardı. Halka iniyoruz derken halkı eziyorlar. Bu karmaşa arasında üç beş onurlu çalışma da kaybolup gidiyor.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER