Yasemin Çonka: İkinci Bahar olmasaydı televizyon kariyerim olur muydu, bilemiyorum

Yasemin Çonka: İkinci Bahar olmasaydı televizyon kariyerim olur muydu, bilemiyorum
Fotoğraflar: Sinan Arslan
Yasemin Çonka’yla buluştuğumuzda heyecanı görülmeye değerdi. Ezberini unutmamaya çalışan ve içinden repliklerini geçen bir oyuncu misali geçmişe ait detayların hiçbirini atlamamaya gayret ediyordu. Ancak İkinci Bahar’ın hayatımızdaki yeri kalıcı olsa da 18 yıl öncesine gidip her şeyi hatırlamak oldukça güç. Çonka da ilk başlarda oldukça zorlandı. O döneme dair en unutamadığı anı sorduğumda ise bir saniye bile duraksamadı: “Melek ile Medet’in düğün sahnesinde, Şener Şen’le dans ettiğim an. Şener Abi bana öyle bir bakmıştı ki ne olduysa etraftaki herkes ve her şey kaybolmuştu benim için”.

E, Ali Haydar’ın en naif kızı, Melek’i olmak kolay mı? Üç genç kızla bir başına kalan yalnız bir babanın yeri geldiğinde cankurtaranı olurdu Melek. Çonka da onunla öyle özdeşleşti ki bugün bile ekranın en masum ve sıcakkanlı karakterleri ona emanet ediliyor. Fakat onun deyimiyle de hiçbiri Melek’in, İkinci Bahar’ın yerini doldurmuyor. Buyurun, 18 yıl öncesini; Türk televizyon tarihinin efsanelerinden birini ondan dinleyin.
 

İkinci Bahar serüveninin başlangıcına gidelim. Nasıl dâhil oldunuz projeye?
Tabii tahmin edersiniz ki büyük bir audition düzenlenmişti. Melek için kaç kişiyle görüşüldü hatırlamıyorum bile. Hiç unutmam bir arkadaşım bahsetmişti de görüşmelere öyle gitmiştim. Rüya gibiydi her şey ve çok heyecanlıydım. Zaten o dönem ABD’de yaşıyordum ve Türkiye’ye gelir gelmez direkt böyle bir proje çıkmıştı karşıma. Türkan Şoray’la, Uğur Yücel’le, Yavuz Turgul’la, Şener Şen’le ve daha nice efsane isimle karşılaşıp tanışmak ve çalışmak hayallerimin de üstündeydi. Bizi, tüm yeni oyuncuları son derece sıcak ve içtenlikle kucakladılar. Provaları unutmam; Uğur Abi’yle hareketli bir provamız olmuştu.
 
Direkt Melek rolü mü teklif edilmişti?
Evet, ben de zaten Melek rolü için başvurmuştum. O dönem yeni doğum yapmıştım ve başka bir alternatif de yoktu zaten benim için (gülüyor).
 
Sizinki aslında cesaret isteyen bir seçim. Yeni doğum yapmış biri olarak zor olmamış mıydı böyle bir projede yer almak?
Zorluklarını yaşadım tabii; sete gitmeden önce anne sütü hazırlayıp buzdolabına koyardım. Bazen çekimler o kadar uzun sürüyordu ki evdeki süt yetmiyordu. Fakat o dönem bir yıl olmuştu ve emzirmek de anneye bağlı bir şeydi. Ben de sütten kesme kararı almıştım. Yine de zorluydu. Fakat hiçbir gün “Ayy… Yavrum evde, ben setteyim.” gibi bir durum yaşamadım. Çünkü İkinci Bahar’ı o kadar çok sevdim ki sette olduğum her andan büyük keyif aldım. Şimdi maalesef öyle işler çok az.
 
Böyle işlerin özlemini duysak da bugünün izleyici profilini tanımlamak güç. Mahalle ruhunun yaşatıldığı diziler reyting kurbanı oluyor.
İşte ben de izleyiciyi çözemiyorum çok. Bugüne kadar başkaları için yaşamadığım gibi başkaları için iş de seçmiyorum. Hiçbirimiz kalıcı değiliz bu dünyada; o yüzden arkada bıraktıklarımızın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. İşin niteliği önemlidir benim için. Kimseyi yargılayacak bir durumumuz yok. İzleyici de iyinin kıymetini az buçuk biliyordur gibi geliyor bana. Belki her şeyi çok hızlı tüketiyoruz, sabrımız olmayabiliyor; belki de eve gelince kafamız dağılsın diye daha hareketli şeyler istiyor olabiliriz. Arz talep meselesine bağlı tamamen. Fakat keşke İkinci Bahar gibi işler olsa ve biz onları da ileride bu şekilde ansak.
 
İkinci Bahar, özellikle de üçüncü sezonda sokaklarda milli maç etkisi yaratırdı. Herkes evlerinde ekran başında olurdu.
Ah, sadece İkinci Bahar değil, o dönemdeki tüm diziler için geçerli bu. Bazen doğru parçalar bir araya gelir ya hani, işte bu öyle bir projeydi. Hepimiz çok güzel anımsıyoruz. İkinci Bahar’la ilgili kimsenin olumsuz şeyler anımsayacağını düşünmüyorum. Başta Şener Abi, Türkan Hanım, Yavuz Abi ve görüntü yönetmenimiz Hakan Gürtop olmak üzere tüm ekipten çok şey öğrendim. Bugün bile bu öğrendiklerimden besleniyorum.
 
İlk set gününüz nasıl geçmişti?
Hatırlamıyorum desem (gülüyor). Ya Şener Abi’yle dükkândaydık ya da Güven Hokna’yla bir sahnemiz olmuştu. Tam emin değilim. Set aralarında genelde Develi’de olurduk. Sabahtan gidip tüm ekip işi bitirinceye kadar sette kaldığımı hatırlıyorum. Fakat aralarda hiç sıkılmazdık. Arkada sadece tek bir tabakla geçeceğim sahne için beklediğimi hatırlıyorum. Hiç de gocunmamışımdır, gocunmam da.
 
İkinci Bahar’ın dünyasını Uğur Yücel ve Yavuz Turgul gibi iki efsane isim kurdu. Onlardan aldığınız hiç olumsuz bir eleştiri oldu mu?
Çok özgüvenli olacak ama öyle bir şey hatırlamıyorum. Senaryoyu özlemle bekleyip bir çırpıda okurduk. Fakat bugün pek çok oyuncu senaryoyu okumadan da oynayabiliyor. Biz ise ne yazdıklarını merak ediyorduk. Övgü odaklı bir iş değildi. Birbirimize deyim yerindeyse gaz vererek çalışmıyorduk. Çok heyecanlanmıştım ve kameraya sırtımı dönüp görüntüyü engellediğim anlar oluyordu (gülüyor). Hakan da beni uyarıyordu hep. Tiyatrodan ötürü böyleydim galiba. Bunu çok fazla kişiye anlatmıyorum ama Hakan bir gün “Kamera canlı ve senin bütün duygularını hissediyor. Sen yeter ki hisset ve oyna.” demişti. Oyunculuk genel olarak böyle bir şey zaten. Kamera gelince insan bir yaratığa dönüşebiliyor (gülüyor). İkinci Bahar’ın senaryosu o kadar güzeldi ki zaten bir süre sonra kamerayla aramdaki iletişim de düzeldi. Şimdi hatırladım senaryoda Yavuz Abi’den şöyle bir not görmüştüm: “Burası tiyatro sahnesi değil, kendine gel. Sesini çok yükseltiyorsun oynarken.” Galiba tek olumsuz yorum buydu. Notları da saklarım hâlâ, daha doğrusu senarist bir arkadaşım benim için tutuyor.
 
Anladığım kadarıyla Yavuz Turgul’dan hem korkuluyormuş hem de bir o kadar reji notları heyecanla bekleniyormuş.
İşte, durum tam da söylediğiniz gibiydi. Yavuz Abi’nin ani set baskınları olurdu. O zaman herkes bir yerlere kaçışıyordu. Ne yapacağını sanıyorsak artık o dönem genç aklımızla (gülüyor). Bir kendimize çekidüzen verme durumu oluyordu. Fakat ben pek etkilenmiyordum. Bunda Müşfik Hoca’nın (Kenter) etkisi çoktur. O da bizi sürekli eleştirirdi. Bu nedenle ben de Yavuz Abi’nin yorumlarını çok doğal bulurdum. Sonuçta yapılan işin duygusunun matematiğinin çok doğru olması gerekiyordu. Bu nedenle hiçbir şeyi şahsıma almamayı öğrendim. Hiçbir yargılama beni o kadar üzmüyordu.
 

İkinci Bahar’a dair sizin için en unutulmaz an neydi?
İşte, bu soruyu kolaylıkla cevaplarım. Düğün sahnemi asla unutamam. İki veya üç gece sürmüştü. Orada bir dans sahnesi vardı ki şu an size anlatırken bile gözlerim doldu. Şener Abi ile dans ediyorum; o esnada bana bir bakmıştı ki ne olduysa etraftaki herkes ve her şey kaybolmuştu benim için. Hayatımda bir daha böyle bir şey yapamadım. Etraf çok kalabalık, Samatya meydanındayız. Şener Abi’nin “Canım kızım…” diye başlayan bir repliği var. Başım dönmüştü o an resmen. Tılsımlı bir andı. Baktığınızda ekstra bir şey yapmıyor, sadece gözlerimin içine bakarak konuşuyor. Asla unutamam bu sahneyi. Nedim’le (Saban) oynadığımız sahnelerin hepsi unutulmazdır benim için. Bir seferinde aynı koltukta oturuyorduk ve Uğur Abi, “Birbirinize dönün.” demişti. O sırada tabii ikimiz de şişman olduğumuz için dönerken çarpışmıştık (gülüyor). Ne kadar güzel bir şey yapıyorsunuz şu an; beni o yıllara götürüyorsunuz.
 
Ben de hayranlıkla dinliyorum sizi (gülüyoruz). Nedim Saban’la konuştuğumuzda birinci sezonun ardından kilo verdiğinizi ama dizi başladığında yeniden almak zorunda kaldığınızı söylemişti.
Ay, ilk başta çok zorlanmıştım. Fakat size bir tüyo vereyim; kilo almak isteyenlerin de akıllarının bir köşesinde bulunsun. Her gece yatmadan yarım kilo baklava yiyip üstüne bir litre süt içerseniz çok rahat kilo alıyorsunuz (gülüyor). Güldüğüme bakmayın şaka yapmıyorum. Bir süre bu ritüeli uygulayarak kilo aldım. Zaten iştahlıydım da o dönem. Bir de sürekli fıstıklı kebap yerdik Develi’de. O yeme içme anlarını zaten ben anlatmayayım size hiç. Jeneriğimiz de zaten her şeyi özetliyor. Maydanozlar yıkanır, domatesler doğranır, lahmacunlar hazırlanır. O dönem lahmacun ve kebap satışlarını bayağı yükseltmiş olabiliriz.
 
Ah o jenerikle resmen günaha davet ederdiniz akşamın bir vakti (gülüyoruz). İkinci Bahar kariyerinizde olmasaydı bugün nerede olurdunuz?
Televizyon kariyerim olur muydu bilemiyorum. Çünkü her ne kadar oyunculuk eğitimi alsanız da televizyonda çok önemli isimlerle bu işe başlamak size daha çok şey öğretiyor. Farklı bir projeyle bu mesleğe başlasaydım buralarda olmayabilirdim. Gerçekten muazzam bir kadroydu.
 
Ekipten hâlâ görüştükleriniz var mı?
Çok buluşamıyoruz ama uzunca bir dönem kopamadık birbirimizden. Bir de oyuncuların vakit geçirdiği yerlerde bulunmuyorum pek. O yüzden de buluşamıyor olabiliriz. Ozan’la (Güven) yazışıyoruz arada. Nurgül’le (Yeşilçay) karşılaştık yakın zamanda. BKM’de sahnelediğimiz Kadınlar, Filler ve Saireler adlı oyunda bir dış ses var; onu Nurgül seslendirdi. Öyle buluşup uzun sohbetler edemesek de kalpten bir araya geldiğimize inanıyorum. O bağ devam ediyor ve bir yere de gitmez. Fakat bu yaptığınız dosya, belki buluşmamıza vesile olabilir.
 
Bugün Samatya’ya gitsek Melek’i nasıl ve nerede bulurduk?
Melek’in Medet’le bir sürü çocuğu olmuştur. Ve onların peşinden koşturuyordur (gülüyor). Öyle bir şey olursa herhalde bu sefer kilo vermem gerekirdi.
 
Melek olmasaydı hangi karakteri canlandırmak isterdiniz?
Başka bir karakter istemezdim, ben Melek’i çok sevdim. Hatta öyle ki Melek’in üstünden neredeyse hiç çıkarmadığı kahverengi bir hırkası vardı. Dizi bitti ve ben o hırkayı kendi gardırobumda aradım. Şu anda da aynısının siyahı var ve ben de evde giyiyorum.
 
Son set gününü hatırlıyor musunuz?
O gün çok ağladığım için tam hatırlamıyorum. Ve hayatımda başka hiçbir proje için öyle ağlamadım. Çok sevdiğim işler oldu tabii ki, o ayrı. Hem ilk dizimdi hem de gerçekten aile gibi olmuştuk; bu yüzden çok ağlamalı geçti son set günü. Hatta eşim o gün kameraya almıştı bizi. Görüntülerin bende duruyor olması lâzım.
 
Benim atladığım, sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çok güzel bir sohbetti. Beni o yıllara götürdüğünüz için sonsuz minnettarım. Aslında anlatmakla bitmez İkinci Bahar hatıraları. Fakat dile kolay üzerinden 18 yıl geçti. Bir anda hatırlamak güç oluyor. Benim için tatlı bir rüyaydı ama bir yandan da daha dün yaşanmış gibi. Herkesi çok seviyor ve özlüyorum. Tekrar çalışmak muazzam olur. Belki de gerçekleşir, kim bilir?

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER