Özellikle
son iki hafta maraton gibiydi benim için; İkinci
Bahar ailesinden tam 25 kişiyle konuştum. Ve bu süre zarfının sonunda
finali Özkan Uğur’la yani İkinci Bahar’ın
rüşvetçi zabıta memuru Şecaattin’le yaptım. Uğur ile Levent’teki 1000 Volt
Post Production’da bir araya geldik. Daha oturmadan, “Durun, size hemen pasta
getireyim; bugün doğum günümü kutladılar” dedi heyecanla. 1000 Volt ekibi,
Özkan Uğur o tarihte Türkiye’de olmadığı için bir hafta gecikmeyle kendisine
sürpriz bir doğum günü kutlaması organize etmiş.
Heyecanla pastayı getiren Uğur'la çaylarımızı da söyleyip sohbete koyulduk. Daha ilk dakikadan yerini,
Şecaattin’e bırakarak onun gibi konuşmaya başladı. Şener Şen’e silah
doğrulttuğu sahneyi bir hışımla kalkıp göstererek anlatırken, neredeyse her
sorunun cevabının ardından “Ah… Keşke yeniden gösterseler ya da tekrar çekilse
de o yıllara dönebilsek” dedi. Aynı temennilerle sözü Özkan Uğur’un kendisine
bırakıyorum.

● Nasıl dâhil oldunuz projeye?
Uğur Yücel ilk söylemişti bana, hatta sonradan Mustafa Oğuz da bahsetti. Zaten duyunca direkt bu projenin içinde olmak istediğimi belirttim. Hep arkadaş çevresinde, kendi aramızda konuşurken burnumdan konuşurum. Hani yanınızdakiler, üçüncü kişi duymasın diye o şekilde sohbet edersiniz ya. Uğur tabii bu şekilde konuştuğumu duyunca yazmış kenara. Sonra audition oldu. Ve Şecaattin karakterini burnumdan konuşarak canlandıracağımı söylediler. Yeşil Kabare’de okuma provaları yaptık, karakter yerine oturdu. Arada “hımlamayı” unutuyordum. Senaryoyu da Ozan (Güven), ben ve Nazlı (Tosunoğlu) önden kapıp sol tarafta neler yazılmış diye bakardık. Oradan Yavuz Abi’den not geliyordu; “N’oldu burun? Burunu unutmayalım”. Aslında bizim için okuldu orası. İzleyicinin ikinci, bizimse ilk baharımızdı İkinci Bahar. Herkes aşkla yaptı işini ve o yüzden ölümsüz oldu. Bir de doğru adamların buluşması diyebilirim. Çekimler 8’de başlarsa, ben 6’da sete giderdim. Samatya’nın o dokusunu koklar, poğaçamı yiyip çayımı içerdim. Daha sonra hiçbir dizide kendimi bu kadar rahat hissetmedim.
● Oyunculuk isteğiniz vardı o zaman önceden.
Tabii
çocukluktan beri vardı. Annemle babama da yalvarmıştım; “N’olur beni
konservatuarın tiyatro bölümüne yazdırın” diye. Her işte bir hayır vardır.
Yazdırsalardı bugün MFÖ olmayabilirdi. Böyle gitmesi daha iyi oldu. Fakat işte
bu denli güçlü bir isteğiniz bir yerde patlar; bende de 40 yaşından sonra oldu
bu. İyi ki de yazılmamışım tiyatro bölümüne. Şimdi hem oyunculuk hem de müzik
devam ediyor. Fakat mesleğim aslında müzisyenlik. Bugün bakıyorum da iyi ki
yapmışız İkinci Bahar’ı. Şu an tüm
diziler 170 dakika; o dönem bizler 50-60 dakikalık işler yapıyorduk. Hikâye
bittiği için dizi sona ererdi. İkinci
Bahar da 37 bölümde bitti. Uzatmanın bir anlamı yok, tadında bırakıldı.
Yıllar geçmesine rağmen hâlâ İkinci Bahar
deniliyor. Bizim okulumuzdu o set ve oradan mezun olduğum için memnunum. Nurgül
(Yeşilçay), Ozan, Yasemin (Çonka), Devin (Özgür Çınar); çoğu kişi oradan
çıkmıştır.
● Hangi anlar İkinci
Bahar’ı sizin hayatınızda unutulmaz kılmıştır?
Merdivenlerde
İkinci Bahar şarkısını söylediğimiz
an unutulmazların başında gelir. Bir de tehlikeli bir sahne vardı, hiç
unutamam. Ali Haydar, ablam Afet-i Devran Neriman ile evlenmedi diye onu
vuracağım Kurşun namluya girmiş, sürünmüş. Ben de o silahı odadan alıp kemerin
içine koydum. O sırada Allah korusun horoz tetiği bir inse bittim orada
(gülüyor). Bir de merdivenlerden hızla iniyorum ve tabancayı Şener Şen’e
doğrultuyorum. Tetiği çeksem, geçmiş olsun artık. Çok tehlikeli bir andı. Şener
Şen’le kavga sahnemizi de unutamam. O sırada Ağırlığınca Altın adlı yarışma programını sunuyordum. Ben Ali
Haydar’ın arabasını parçalamışım. O da gelip beni yere yatırarak “Ne yaptın
sen?” diye hesap soruyor. Bu esnada kafam yere çarptı ve bir anda her yer
karardı. Tomografi çektirelim dedik. Bir yandan da programa yetişmem lâzım. Zabıta
kıyafetiyle hastaneye gittik o halde. Aynı Şecaattin gibi konuşarak iş kazası
olduğunu söyledim. Hastanedekiler de “Buyurun Şecaattin Bey” diyerek
ilgilendiler hemen. Neyse ki tomografide herhangi bir şey çıkmadı. Sonra o
halde yarışmaya gittim, izleyiciler bekliyor. Şecaattin gibi konuşarak, “Kusura
bakmayın sizin karşınıza böyle çıkıyorum ama bir iş kazası oldu. Şecaattin
olarak İkinci Bahar’da oynuyorum. Şimdi
kıyafetimi değiştiriyorum ve altın kalpli sunucu olarak aranıza geliyorum”
dedim. Ardından da hiçbir şey olmamış gibi kendi sesimle devam ettim (gülüyor).
Bu olayları hiçbir zaman unutamam. Allah’tan kazasız belasız atlattık. Yorucu
muydu? Evet. Öyle bugünkü gibi karavanlar yoktu. Bir dairede giyinip
soyunuyorduk. Fakat makyajcısıyla, çaycısıyla bir İkinci Bahar ailesiydik. Çok değerliydi bizim için.
● İlk set gününüz nasıldı?
Ali Haydar
Usta, Ali Haydar Usta’nın Yeri diye
tabela astırıyordu. Ben de tabii her zamanki gibi bir pürüz çıkarmak için
oradaydım. Bu arada rahmetli Meral Okay’ı da unutamam. Oyunculuk yapmak
istemiyordu. O dönem Mustafa Oğuz’un ofisi Etiler’deydi. Aşağıda da bir kasap
vardı. Mustafa Oğuz, “Al şu kamerayı, aşağı inip Meral’i çekeceğiz” dedi. Deneme
çekimini yapmıştık orada. Allah rahmet eylesin.
● Mustafa Oğuz ile Nedim Saban, Meral Okay’ı
işletmiş vaktinde.
Aaa… Beni
de işlettiler. Bir gün kenara çektiler beni, “Hikâyenin gidişatı doğrultusunda
maalesef Şecaattin’i bir yere tayin etmemiz lâzım” dediler. Yıkıldım tabii o
an. Meğer beni o sırada kamerayla çekiyorlarmış bir de. Bu arada unutulmazlarım
arasında Mazhar’la olan sahnem de vardır. Onu atlamayayım. İki zabıta memuru
karşılaşıyorlar. Mazhar, “Sizi gözüm bir yerden ısırıyor. Hiç Bodrum’da
bulundunuz mu?” diye soruyor. Ben de “Yoo… Hiç bulunmadım. Benim de gözüm sizi
bir yerden ısırıyor ama çıkartamadım” diyorum. Bu sahne de beni çok
etkilemiştir. Bir de arada belediyeciler beni yolda gördüklerinde, “Niye bütün
belediyeleri böyle gösteriyorsunuz? Şecaattin gibiler arada çıkar sadece” tarzı
şeyler söylüyorlardı. Malum rüşvetçiydi Şecaattin. İnsanlar kendilerini de
buldular o hikâyede. Empati kurdular. Özellikle üçüncü sezonunda hayat dururdu.
İkinci Bahar, dizi tarihinde bir yol
açmıştır. Açık artırma da olmuştu finalinde. Samatya meydanında çocuklar için
düzenlendi. Kostümler, Ali Haydar’ın kuş kafesi; aklınıza gelebilecek her şey
satıldı. Çok güzel yıllardı, keşke tekrar yayınlasalar şu an.
● Most Production, Youtube kanalına tüm bölümleri
yüklüyor şu an.
Öyle mi?
Keşke devamı olsa! Yıllar sonra nerede, ne yapıyorlardır acaba.
● Şecaattin bugün nerededir sizce?
Bence
eşiyle birlikte geziyordur. Biliyorsunuz tatlıya bağlanmıştı araları. Ablam da
İzmir’e dönmüştür. Fakat tekrardan olaylar çıkabilir tabii (gülüyor).
● Üç ayrı yönetmenle çalıştınız. Her birini nasıl
anlatırsınız? Doğaçlamaya izin verirler miydi?
Üçü de
doğaçlamaya izin verirdi ama çok az tabii. Uğur, “Bu işi kotaracağız” diyerek
kolları sıvadı ve aşkla çalıştı. Tabii sonradan işlerinden ötürü devam edemedi.
Orhan Oğuz geldi ardından. Onunla da çalışmak çok keyifliydi ve rahattı. Türkan
Derya da çok önemli ve iyi bir yönetmen. Çok güzel alışverişlerimiz oldu. Ve
esas duruşta her zaman birbirimizi dinledik. Hocalarımızdı onlar bizim.
● Setten hatıra aldınız mı?
Kıyafetler
gitti, geriye fotoğraflar kaldı. Kostümüm benim için önemliydi. Malum harp
okuluna da hımladığımızdan ötürü giremedik (gülüyor). O yüzden bu devlet
üniforması çok değerliydi. Zaten ağlayarak vermiştim. Açıkçası onu isterdim.
Ah, muazzam bir setti. Saatlerce vakit geçirirdik. Şimdiyse hadi işimizi
yapalım da gidelim durumu söz konusu. Reklamların içinde dizi izliyorsunuz.
Olacak şey değil. O yüzden bir işe katıldığımda 10-15 bölüm oynayıp çıkıyorum. Poyraz Karayel bu açıdan idealdi. Keşke
geçmişe, İkinci Bahar yıllarına
tekrardan geri dönsek. Başta da dediğim gibi bir aileydik. Öyle ekip de bir
daha çok zor gelir bir araya.
● İkinci
Bahar olmasaydı sizi Cennet Mahallesi’nde ya da Poyraz Karayel’de izler miydik?
Açıkçası
bilemiyorum. E, tabii İkinci Bahar’ın
ardından diğerleri geldi. 1995 yılında Mazeretim
Var Asabiyim Ben’i yayınladık. 1996’da ise Eşkıya filmi oldu ve 1998’de de İkinci
Bahar. Bu arada Şecaattin’in ardından burnundan konuşan çok karakter gördüm.
Yayıldı bayağı (gülüyor). Biz de hatta sonradan reklamlarda öyle bir
seslendirme yapmıştık.
● Eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?
Bütün
arkadaşlarımıza çok ama çok sevgilerimi yolluyorum. Bu röportajın ardından
hemen buluşup bir İkinci Bahar gecesi
yapalım derim. Buradan Mustafa Oğuz’a duyurulur (gülüyor). Kim bilir belki
devam etmesini de düşünüyorlardır. Öyle olsa ne güzel olur. Yeni nesil de
mutlaka bu diziyi izlesin.