Şener Şen: Dünyadaki belki de en adil sınavlardan biri oldu o cast seçimi...

Şener Şen: Dünyadaki belki de en adil sınavlardan biri oldu o cast seçimi...
Şener Abi 1982 yılının Nisan ayından beri hayatımda. Şener Şen ise 1986 yılından beri... Onunla Arabesk filminin setinde tanıştım. Ben, Müjde Ar’ın çocukluğunu oynuyordum, Şener Abi ise sette bir sandalyede oturmuş sırasının gelmesini bekliyordu. Çok soğuk ve yağmurlu bir gündü. Durmadan şikâyet ediyordum, o hiç sesini çıkarmadan bizi izliyordu. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nde Şener Şen’in kızını oynadığımda henüz kavrayamamıştım durumu. Ta ki 10 yaşında Gölge Oyunu’nu sinemada izlemeye gidene kadar…

Emek Sineması’nda izlemiştim filmi, Abidin bileklerini kestikten sonra hastane yatağında Mahmut’a “Benim babam esrar satardı...” tiradını oynayana kadar. Birden ağlamaya başlamıştım. Küçüktüm, film izlerken ağlamak ne demek, kavrayamıyordum ama durduramıyordum da kendimi. Karşımda yıllardır tanıdığım, bildiğim bir insan; hiç tanımadığım biri, Abidin olmuş, beni ağlatıyordu. Orada anladım Şener Şen’in kim olduğunu. Gönül Yarası setinde reji asistanlığı yaptığım dönem, kamera arkasında onun oyunculuğunu izlerken kendimi ağlarken yakaladığım oluyordu. Bir tek ben mi? Tüm set, salya sümük ağlıyordu. Hem onunla çalışabildiğim için, hem İkinci Bahar Dosyası’nda Şener Şen’le röportaj yapan ben olduğum için seçilmiş sayıyorum kendimi.

Ona Türk Sineması ve dizi sektörüne katkılarından dolayı, onu çok seven bir seyircisi ve onu çok seven bir çocuk olarak teşekkür ediyorum.



● Eşkıya’dan sonra başladınız İkinci Bahar’ı çalışmaya. Nasıl oluştu?
Hep aklımızda vardı. O zaman dizi yapmayan tek oyuncu ben kalmıştım. Zaten bu da benim yaptığım ilk ve tek dizi oldu. 16-17 yıldır da başka bir dizide oynamadım.

● Bu projenin İkinci Bahar olmasına nasıl karar verdiniz?
Yavuz’un denetimindeki bir dizide olacağımı söylemiştim zaten. Yavuz’un bu konuda fikirleri vardı benimle ilgili. Başta değişik öneriler geldi fakat beyin fırtınasıyla doğru yolu bulduk ve izlediğiniz dizinin çatısı oluştu.

● Ön hazırlık süresi nasıl gelişti?
Aşağı yukarı bir yıllık, 37 bölümlük tretman hazırdı. Bir buçuk yıl çalışılarak oldu. Dizi tarihinde böyle bir şey yoktu. Bize ait bir projenin; hiçbir yere dayanmayan orijinal bir yaratımın böyle bir çalışmayla tüm bölümlerin çıkması sanırım ilk defa oluyor. Bir yıl çalıştıktan sonra anons ettik dizinin yapılacağını.

● Bir yemek turunuz gerçekleşmiş, bundan bahseder misiniz biraz?
Evet bizim geleneksel gezilerimizden biriydi. Ama bu sefer daha amaçlı oldu. Dizi mutfakta geçince, bir de Ali Haydar Antep kökenli olunca biraz daha araştırmak gerekti. Hem dil araştırması da yaptık Antep Üniversitesi’yle çalışarak... Bu defaki gezi daha evvel de yaptıklarımızdan farklı oldu. Elimizde bir malzeme vardı. Ona hizmet eden çalışmalar yaptık.

● Ali Haydar ve Hanım hep aracılarla konuştular birbirleriyle. Mesela kuşlar koydular araya veya Katmer şiiriyle Ali Haydar duygularını anlatmaya çalıştı. Ali Haydar hayli utangaç bir karakterdi sanırım?
Ali Haydar diye bir karakter var elimizde, bu da onun özelliklerinden biri diyelim. Değerlerine bağlı, dürüst, Anadolu’daki kültür mozaiğinin özeti bir adam. Şimdilerde pek rastlanmayan, özel birisi. E bunun için de tabii o çekingenlik, mahcubiyet, duygularını söyleyememe de karakterinin bir parçası.

● Yavuz Turgul, “yaşı biraz geçmiş insanlara aşki laflar söyletmek her zaman güzel gözükmüyor, biz onu saklayarak yaptık” dedi mesela. Sen nasıl düşünüyorsun?
Doğrudur ama şimdi günümüzle kıyaslarsak sanırım Ali Haydar gençliğinde de sosyal medyada birbirleriyle ilişki kuran insanlar gibi davranamazdı. Onun gençliği de şimdikilerden farklıydı. Tabii ki yaşını başını almış insanların edep dahilinde terbiye sınırları içinde gerçek duygularını gizlemeleri,  dolaylı yoldan anlatmaları onlara daha yakışan bir tavır ama gene de Ali Haydar’ın karakterinde öyle çok coşkulu, duygularını tam açıklayacak bir sınırsızlık, rahatlık yok. Belki insanlara da iyi gelen o unuttuğumuz, bize ait duygular. Bu çünkü doğu toplumlarına ait bir özellik. Batılılarda pek böyle bir zorluk olduğunu hatırlamıyorum.

● Çok iyi bir cast varmış dizide, İkinci Bahar’dan çok star çıktı. Siz ne düşünüyorsunuz oyuncu seçimiyle ilgili?
Başta Yavuz’un olması çok büyük etken tabii; çok ince elenip sık dokundu. Uğur, cast konusunda Yavuz’la işbirliği yaptı. Dünyadaki belki de en adil sınavlardan biri oldu o cast seçimi. Yapımın ortaklarından hiçbiri; kimse en ufak bir imada bulunup şu benim adamım bu rolde bu oynasın diye aklından bile geçirmedi. Zaten Yavuz’un olduğu yerde böyle bir şey olamaz. O yüzden sonuçlar son derece tarafsız, adil oldu; tamamen yapan tarafın, yaratıcı tarafın değerlerine göre seçildi.

● Siz böyle bir şey bekliyor muydunuz bu diziden, sosyolojik anlamda o zaman bu kadar büyük olay olsun?
İşte dizide de, sinemada da matematiksel bir formül yok. Birtakım şeyler biliniyor ama uygulamada bakıyorsun olmuyor, yani öyle olsa her film başarılı olur. Filmcilik ve dizi hayatı başarısızlıklarla dolu ama yani sezilerim benim bu olayın zaten başarılı olacağını hissettiriyordu. Çünkü bize ait bir öykü, çok bize ait.

● İkinci Bahar 8 bölüm oynadı sonra kaldırıldı. Ne düşündünüz dizi kaldırılınca?
O da işte sistemin arızalarından diyelim. Bizde televizyonların kurumsal kimliği yok. Herkes reyting veya kâr olduğu sürece yapıyor. E, bu en basit yol zaten. Ama bence televizyonlar böyle inandığı bir iş için taşın altına ellerini koymalılar. Biz bu projeye çok büyük emek verdik. 1 yıl çalıştı yazı grubu, kanal da bu 37 bölümü görüp kabul etti. Ondan sonra çeşitli nedenlerle durduruldu. E şimdi tabii ki sistem böyle işliyor ama benim aklımın almadığı yer burası. Bir riske girince kanal da yarı yarıya üstlenmeli o sorumluluğu. Her şey yolunda, çok kâr getiren bir işi devam ettirmeyi herkes yapar, bunu herkes yönetir, bu çok kolay. Ama mühim olan, böyle ihtimal dışı dalgalanmalarda, hesapta olmayan ekonomik sarsıntılarda da kanalın bunu devam ettirecek gücü ve kararlılığı olmalı.

● Ben Şener Şen’im e Türkan Şoray da var bu işin içinde ve bizim dizimiz yayından kaldırılıyor gibi bir duygunuz oldu mu?
Biz o durdurulmayı hazmedemedik açıkçası. Yani olay başarılıydı. Ona rağmen, onların haklı sebepleri olabilir, tabii kanal tarafından da bakmak lazım. Ama bir şeye evet deniyorsa her türlü riski hesaplayarak sonuna kadar götürme kararlılığında olmak lazım. Bu hem kanal hem oyuncular için de geçerli.

● Tekrardan başlayacağını düşünüyor muydunuz?
Yapım tarafında, kulislerde ne konuşuldu tam bilmiyorum ama benim şiddetle dizinin çok etkili olacağına inancım tamdı. Onu yapmak uğruna biz her türlü özveriyi göstererek devam ettik. Çok da uzamadan bitirdik bu işi.

● İş bittikten sonra, ekranda kendinizi izlerken ne hissediyordunuz?
İş bittikten sonra ben de yabancılaşıyorum. Sanki başka birisi oynamış gibi hissediyorum. İzlerken çok etkilendiğim zamanlar oldu, ben çalışırken çok yoğun bir konsantrasyon yaşıyorum. Bazı oyuncular rolden çıkamaz, ama ben öyle değildim benim aklım devredeydi. Ali Haydar’ın boyutlarını çok iyi kavradığımı sanıyorum. Beni çok etkileyen bir roldü. Ortak bir havamız vardı, herkes işi ciddiye aldığı için o sinerji işe de yansıyordu.

● Set disiplininizi ben çok iyi biliyorum, tam saatinde ve tüm ezberinizi yapmış olarak sete çıkıyorsunuz. Sanırım çevrenize de aynı etkiyi bırakıyorsunuz?
Vardır elbette öyle bir şey ama herkes heyecanlıydı bizim işte. Türkan Hanım onların önünde model, ben model, Güven Hanım öyle. Ama her sahne bizi heyecanlandırdığı için herkes her gün sete isteyerek geliyordu. Bunu nasıl aktaracağız, nasıl yorumlayacağız diye heyecanlanıyorduk. Oyuncu yorumcudur, senaryoyu aktarır. O yorumun heyecanı vardı. Eğer senaryoya başka şeyler katıp bir yere taşıyabiliyorsak bu oyuncunun farklılığını gösterir.

● Senaryo kısmına  gelelim, her senaryoda size ufak notlar yollanıyordu benim bildiğim kadarıyla değil mi?
Yavuz’la 75’ten beri birlikte çalışıyoruz. Birbirimizin ne dediğini anlıyoruz. Yavuz’la ilk tanışanlar biraz bocalar; ta ki onu kavrayana kadar. Ama ben o süreyi çok daha evvel atlattım. Bizim sinemaya bakışımız aynı, senaryonun önemini biz Arzu Film’den geldiğimiz için öğrendik. Ben senaryo için Türkiye’de Yavuz kadar çaba gösteren bir başka yazar hatırlamıyorum. Senaryo oyuncuyu bir yere götürür. Ortada iyi bir hikâyen yoksa ne anlatacaksın! Ortada dolaşır oyuncu. Yavuz her zaman öyledir. Herkes için, her hafta senaryoya notlar alıp bize yollardı. Biz de beklerdik. Herkes her hafta sınava girmiş gibi, yayınlanan bir bölümün arkasından gelen eleştirileri senaryo ile alıyordu. Başta rolleri oturtamadık, bir bocalama oldu. Uğur’la ilk iki bölümde şaşkınlıklarımız oldu. İlk bölümlerdeki Ali Haydar ile sonrası başkadır. Ama gerçek Ali Haydar’a çabuk döndük.

● Bir de tekrarlar oluyordu İkinci Bahar’da. Çektiğiniz bir sahneyi çeşitli sebeplerden dolayı yine çekiyordunuz. “Eyvah yeniden mi aynı şeyi yapıyoruz” duygusunu hissediyor muydunuz?
Çalışırken ben asla şu tür davranışlarda bulunmam: “Çektik ya bir daha neden çekiyoruz?” Çünkü çalıştığım ekip benim de tanıdığım insanlar. Bir daha çekiliyorsa teknik açıdan veya oyunculuk açısından onları tatmin etmeyen bir şey vardır. Ben zaten mükemmeliyetçi bir adamım. Bekliyorum, her projede oynamıyorum. Benim sevebileceğim bir projede oynuyorum. Daha güzel olsun diye on defa çekilecekse ben sızlanmadan çalışıyorum. Daha iyi olsun diye yapıyoruz. Benim vaktim bitti bir daha çekmem gibi bir saçmalık olmaz oyunculukta.

● Şimdi olsa tutar mı İkinci Bahar ne diyorsunuz?
Şimdiki dizilerin birbirinden çok etkilendiğini görüyorum. Bir şey tuttuysa ona benzer bir iş nasıl yapılır diye çalışıyorlar. Onun yerine özgün bir şey yaratmaya çalışsalar diye düşünüyorum. Hepimiz insana ait şeyleri konuşuyoruz. Bu dizi bugün yayınlansa veya çekilse belki çocuklar en fazla telefonla biraz daha uğraşırlar. Sosyal medyaya girer, günümüzün trendlerini uygularlar ama Ali Haydar yine özel karakteri ve yapısıyla ilgi çeker. İnsanın temel duyguları var. Aşk, tutku, ölüm, bir şeye sahip olma, çocuk, baba ve anne olma. Bunlar insanın değişmeyen duyguları. Gene ben başarılı olacağını düşünüyorum. Fonda değişiklikler olur ama yine tutar. O zaman gemiye binip yurtdışına gitme var hayal olarak şimdi başka bir şey konulur. Gene bir yerden kaçma duygusu, bir yere gitme, bulunduğu ortamı terk etme duygusu insana ait bir şey. Hepimiz Ali Haydar gibi babamız olsun istiyoruz ama öyle değil, kardeşler dayanışması olsun istiyoruz ama olmuyor.

● Tekrardan dizi yapmak istiyor musun?
Bizim yaptığımız zamanda süreler mantıklıydı. Ben bütün bir gecenin bir dizi tarafından gasp edilmesinin büyük bir yaratım zafiyetine yol açtığını düşünüyorum. O zaman ritim duygusu kayboluyor, yavaşlık, bol müzik, bol resim bol manzarayla bu 3 saati doldurma endişesi oyuncuda da yönetmende de yazarda da hissediliyor. E galiba alan memnun satan memnun ki olanlar bütün şiddetiyle devam ediyor. Ama ben bunun pek sağlıklı olduğuna inanmıyorum. Normal sürelere çekilirse o zaman düşünülebilir.

● Gasp edilme derken?
Oyuncunun zamanını çok alıp almaması önemli değil, yayın süresinin çok olması önemli. Haliyle aksamalar oluyor. Bir de dizi sektörü hızını kesecek gibi durmuyor; çünkü yurt dışı satışıyla ekonomik anlamda çok para getiriyor.

● Dizi setlerini özlediniz mi peki?
Sinema beni daha çok heyecanlandırıyor. Sinemada kendimi daha özgür hissediyorum. Dizide sizin dışınızda başka etmenler de giriyor devreye. Mutlaka 3 saate uygun, kanalın programı var, yapımcının stratejisi var, günler değişiyor, sizin dışınızda bir şeyler oluyor. Sinemada biz direkt seyirciyle muhatap oluyoruz, hata yaptıysak da cezasını biz çekiyoruz.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER