Hollywood’un yıldız sistemi çöktü mü?

Hollywood’un yıldız sistemi çöktü mü?
Evvel zaman içinde Hollywood denilen yerde kaliteden bağımsız olarak bir filmin gişede iyi bir hasılat elde edebilmesi yıldız isme bağlıydı. Bir filmde ünlü bir sima varsa kitleler o simayı filmden filme takip ediyordu o güzel zaman diliminde. Bu kişilerin oynadığı romantik komediler, aksiyonlar, edepsiz komediler (raunchy Comedy), gerilimler (thriller), dönem filmleri bu kitleleri salonlara çekebiliyordu. Üstelik o güzel zaman diliminde bu filmlerin bir kısmı için 100-200 milyon dolar harcamak da gerekmiyor, filmler çok daha ucuza, orta bütçelerle üretilebiliyordu. Şimdilerde bir filmin parasıyla o zamanlarda en az 4 film çekilebiliyordu. Salonlar böyle filmlerle dolup taşıyordu.  
 
Misal Will Smith’in 90’lı ve 2000’li yılları fırtına gibi geçti. Bad Boys, Independence Day, Men in Black, Enemy of the State, I, Robot, Hitch, Hancock... Hepsini izlettirebildi Smith. Bu sebepten stüdyoların göz bebeğiydi. Tom Cruise, Leonardo DiCaprio, Tom Hanks, Brad Pitt, Matt Damon, Julia Roberts, Jennifer Lawrence, Dwayne Johnson ve nice nice yıldız isim... Will Smith gibi bu simaların da peşinden gidiliyordu bir zamanlar. Tabii burada durup bu kişilerin batmayan filmlerinin olmadığını yazmak ya da bütün filmlerinin tuttuğunu söylemek doğru olmaz. Misal Smith’in ...Bagger Vance adlı filmi veya Cruise’un Knight and Day’i bekleneni verememişti. Ama tutmayan filmleri nadirdi. Alım gücü de yüksek olduğundan, sinema lükse dönüşmediğinden iyi veya kötü fark etmeksizin yıldızların filmlerine gidiliyordu. 
 
Dijitale, yani Netflix’in kuruluşuna dek yıldızlar için, daha doğrusu yıldız sistemini kullanan stüdyolar için her şey yolundaydı. Projen için yıldız bir isimle anlaş, vizyona çıkar, izlensin. Velev ki izlenmedi; 3 ay bekle, DVD-VCD-BluRay'i çıkar, ev sisteminde izlensin (DVD satışlarıyla da filmler kurtarılabiliyordu o dönemlerde). Dijitalden öncesi dönem bu şekildeydi. Dijitalden sonraysa insanlar salonları terk etmeye başladılar. Daha fazla filmi daha ucuza (aylık abonelikle) Netflix’te bulmak mümkün oluyordu. Rekabet artınca her stüdyo kendi platformunu açacak, izleyici de dilediğine geçip filmleri sinema salonu yerine kendi evinin salonunda izleyebilecekti. Önce enflasyon, ardından Covid sinema salonlarının canını çıkardı. Özellikle covid döneminde Amerikan sinema zincirleri için durum hayat memat meselesine dönmüştü. Büyük zorluklarla bugüne gelinebildi.  
 
Dijitali irdelerken Marvel Studios’u da es geçmemek gerek. Hollywood’u değiştiren ilk şey, Marvel’ın film üretme hızı, bu filmleri birbirine dizi misali bağlaması oldu. Evren / universe adını verdiği bu dizi sistemiyle Marvel 2010’ları rekorlarla kapattı. Avengers Endgame’e dek ne ürettiyse bu “acaba sonraki filmde neler olacak?” merakıyla hem izleyicileri salonlara doldurabildi, hem de sektörü değiştirdi. Sektör, Marvel yüzünden artık büyük bütçeli projelere ağırlık veriyor, orta bütçeli janr filmlerini (komedi, gerilim, dönem filmi vs) es geçiyordu. Dijital de ortaya çıkınca bu orta bütçeli niş projeler hep dijitale paslandı. Salonlar büyük bütçelilerin yeri oldu. İzleyici de bunu kanıksadı. Zaten enflasyon artmış, alım gücü eskisine (2000’ler) göre düşmüş, bir ailenin birlikte bir filme gitmesinin maliyeti artmış. Bu sebepten izleyici artık salonlara gidecekse büyük bütçeli, “değecek” bir film için gidecekti.  
 
Bu durum yıldız sistemini etkilemeye başladı. Hollywood bununla yüzleşmedi ama sayılar yalan söylemez. Yine örneklere geçelim. Hep aynı karakter ve hatta filmler ve hatta tişörtlerle 2010-20 arasını çok iyi hasılatlarla geçiren Dwayne Johnson son filmi The Smashing Machine’le izleyicileri salonlara çekemedi. Üstelik filmde Emily Blunt da vardı. İzleyici bu filmi dijitale bıraktı. Aynı şekilde Tom Cruise’un ünlü serisi Mission: Impossible’ın son iki filmi de, Leonardo DiCaprio’nun biri dijital için hazırlanmış son iki filmi de, Channing Tatum’ın Toys ‘R’ Us’ta saklanan bir hırsızı oynadığı yeni filmi Roofman de, Colin Farrel-Margot Robbie’li A Big Bold Beautiful Journey de, Julia Roberts’lı After the Hunt da, Keanu Reeves ve Seth Rogen’lı komedi filmi Good Fortune da, Daniel Day-Lewis'in yıllar sonra dönüş filmi Anemone da bekleneni veremedi. Örnekler artırılabilir. 
 
Olmuyor, yıldız isimleri filmlere dolduruyor, iyi bir marketing planlıyorsun ama izleyici sinemalara gitmiyor. John Wick serisini sinemalarda pür dikkat izleyen kitle bu serinin başrolü ve yapımcısı Reeves’in yeni filmini umursamıyor. Barbie ile rekor hasılata imza atan Robbie’nin yeni filmi boş salonlara oynadığı için hızla dijitale paslanıyor. DiCaprio son filmine 100 milyondan fazla hasılat yaptırsa da yüksek bütçeden ötürü film gişede batıveriyor. Ya da Disney’e bakarsak... Snow White’tan Pixar animasyonlarına ve Marvel filmlerine dek pek çok filmi gişede batıveriyor. Hollywood’da durum bu şekilde.  
 
Filme yıldızları koymak yetmiyor, kurtarmıyor artık. Önce Marvel, ardından Netflix izleyicileri belki de dönüşü olmayacak şekilde değiştirdi. Marvel sadece büyük bütçelilerin salonları kapmasına, dijital de izleyicilerin küçük - orta bütçeli dramaları izlemeyi dijitale bırakmasına, salonlarda izlememesine sebep oldu. Yüzlerce milyon dolar harcanan Mission: Impossible’ların battığı bir dönemdeyiz. Tom Cruise’un, Leonardo DiCaprio’nun varlıkları sinema için halen önemli tabii ki. Misal DiCaprio yerine ünsüz bir sima olsa One Battle After Another 200 milyon dolar hasılat elde edebilir miydi? Hayır! Hollywood’un yıldız sistemi halen önemli ama eskisi kadar iyi çalışmıyor. İzleyici artık çok seçici. Yıldız isim var diye değmeyeceğini düşündüğü bir filme gitmek istemiyor.  
 
Durum bu şekilde. Hep söylenen bir şey var: “Dönem, IP filmlerin dönemi”. Ne demek oluyor bu? IP daha önceden bilinirliği olan projeler demek. Yani daha önce çevrilmiş filmler, diziler ya da basılmış ve çokça okunmuş kitaplar (klasikler, modern klasikler), bilinen oyunlar, oyuncaklar vs... Bilinirliği olan bir eserden yola çıkarak hazırlanan projelerin dönemindeyiz. Bu projelerin önemi yıldız simaları aştı geçti. Hollywood için IP proje, yıldızdan önemli. Bu sebepten yıldızların niş projelerine burun kıvrılıp bütçe verilmek istenmezken IP’lere sürekli alan açılıyor. Hollywood aslında artık ikisini harmanlıyor. Misal Jurassic Park / World serisinin bilmem kaçıncı filmine Scarlett Johansson gibi bir yıldızı koyuyor. Sonuç: 900 milyona yakın hasılat! Peki filmi sattıran Johansson mıydı, yoksa dinozorlar mıydı? Johansson’ın diğer büyük bütçeli (blockbuster) filmi Transformer One’ın gişede battığını düşününce rahatlıkla dinozorları seçebiliriz. Hollywood da bunu bildiğinden sektör tamamen yeniden çevrimlerle, dizi uyarlamalarıyla, çok satan kitapların uyarlamalarıyla, devam filmleriyle, 30 senelik klasiklerin aniden geliveren devamlarıyla dolup taşıyor. Çünkü dönem yıldız isimlerin değil, IP’lerin dönemi.  
 
Bu arada bu sene onca film battı ama arada güzel sürprizler de oldu. Misal Weapons adlı korku filmi ya da ben beğenmesem de Sinners adlı vampir filmi iyi hasılatlar elde etti. Orijinal (yani yeniden çevrim, uyarlama vs olmayan) projelerin tutması gelecek adına önemli. Belki bu sayede sonraki yıllarda daha fazla orta bütçeli orijinal projelere yeşil ışık yakılır ki 30 sene önceki filmlerin devamlarının ve yeniden çevrimlerinin yapıldığı, hep aynı filmleri izleyip durduğumuz dönemde orijinal projelerin sayısının artması gerekiyor. Seyirci bu projeleri desteklerse sayı artacaktır. 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER