Uzak Şehir: Birine ait olmak

Uzak Şehir: Birine ait olmak
“Bunca yıldır aynı toprağı paylaşan iki bitki gibilerdi; birbirine dolanarak büyüyor, diğerine yer açmak için eğiliyor, olmadık biçimlere giriyorlardı.”
Normal People

Birine ait olmak, bazen aynı kökten filizlenmek kadar güzel bazen de o kökten ayrılamamak kadar acı vericidir. Şahin ve Nare de birbirlerine yaslanarak büyüyen iki karakter aslında. Mutlu aşk yoktur denilen Albora’da, mutlu insan bile yokken, onlar çıkan her fırtınada birbirlerine tutunuyor; güneş her doğduğunda aynı ışığa dönüyorlar. Ama bazen ait olmak, aynı köke sığamamaktır da.

Yıllar önce aynı toprağa düşmüş iki tohum gibiler. Benzer acılarla, benzer eksikliklerle büyümüşler. Çocukken nasıl bir ilişkileri olduğunu dizide hiç görmedik ama eminim ki onlar küçükken çıkan her olayda yine birbirlerine sığınmışlardır. Şahin, Nare yalnız hissetmesin diye bebekleriyle oynamış; Nare, Şahin’in Cihan ve Kaya ile oynayabilmesi için onu gizlice konağa sokmuştur. Zaman geçtikçe kökleri farklı yönlere uzansa da birbirlerinin yönünü hiç unutmamışlar. Fark etmeden her mutsuzluğa karşı birlikte durmuş, eğilmeleri gerektiğinde birlikte eğilmişler. Birbirlerine dolanarak büyümüşler.
 
“Ben ne yapacağımı bilmiyorum Nare, kimin tarafında duracağımı bilmiyorum. Benim bir tek bildiğim vardı o da sen. Seninle bulacaktım ben yolumu. Pusulamı kaybettim ben.”
 
Pusulalar daima sizi doğru yöne götürür. Nare de Şahin’in pusulası. Onu her daim doğruya götüren, iyi bir adam olmaktan vazgeçmemesini sağlayan yegâne şey. Şahin’in ilk sezondan bu yana iyi biri olmaktan vazgeçmesi için pek çok sebebi olmuştu; yaşadığı acılar, düşürüldüğü durumlar… Ama hiçbir zaman yönünü kaybetmedi. Çünkü Nare, hayatında yokken bile içindeydi, sesini duymadığı ama hep hissettiği bir yön gibiydi.Ta ki gösterdiği yön onu kendinden uzaklaştırana kadar.

Bazen içinizdeki sevgi yolunuzu şaşırtacak kadar büyüktür. Nare’nin sevgisi de öyle. Hem tek hayali hem de tek gerçeği her zaman Şahin’di ve sonunda ona kavuştu. Yıllardır hayatında olmasını istediğiniz birini gerçekten hayatınıza almak, onunla sonunda ve sonsuza kadar olma ihtimali, büyülü olduğu kadar korkutucudur da. Nare, işte tam da burada afalladı. İçindeki aşkla nasıl baş edeceğini bilemedi. Özkan ile olan evliliğinde her şey onun elindeydi çünkü yönetebiliyordu. Yalan söyleyebiliyor, aile sırlarını gizleyebiliyor, kafasına göre kendi hayatını yaşayabiliyordu. Ama Şahin’le öyle değil. Hiçbir şeyi yönetemiyor çünkü Şahin devreye girince tüm dengesi altüst oluyor. Bir sır sakladığını bile saklayamıyor ondan. Bununla nasıl baş edeceğini bilemiyor. Hem seviyor hem üzülsün istemiyor hem de yeniden ayrılmayı göze alamıyor. Şahin’i kaybetmekten o kadar korkuyor ki sadece Mine’nin değil tüm Albora’nın yok olma ihtimalini bile göze alırdı onu bir daha kaybetmemek için.
 
“Yersiz yurtsuz gibiyim. Ne yapsam, nereye gitsem toprak ayağımdan kayıyor. Hiçbir yere ait değilim sanki. En çok da seni bu yersizliğime ortak ettiğim için canım yanıyor.”
 
Yersiz de yurtsuz da değil aslında. İnsan büyüdüğü ailesi tarafından yok sayıldığında koca dünyada bir tek ona bir yer bulunamamış sanıyor bazen. Ama köklerimiz bizi var eden tek şey değildir. Yanımızda yeni fidanlar da filizlenebilir. Sonra o filizlerin kökleri, köklerimizle birleşir. Böylelikle daha güçlü oluruz. Şahin’in hayatındaki Nare gibi. Öylesine birbirlerine kök salmışlar ki Şahin yersiz hissederken bile kendine değil Nare’yi yersizliğine ortak ettiği için üzülüyor. Sanki tüm varlığının sebebi Nare. Onun için nefes alıyor, onun için yaşıyor…

Şahin ve Nare; ikisi de yalnız karakterler. Koskoca Albora’nın onca varlığın içinde yapayalnızlar. Varlığın içindeki yokluk gibi daha çok, en acıtanı da bu ya zaten. Biri evin tek kızı, diğeri tek oğlu. Ama biri annesi tarafından yok sayılıyor, diğeri babası.
Genelde anne babaların çocuklarını koşulsuz sevdiğine inanılır ancak bence tam tersi çocuklar anne babalarını koşulsuz severler. Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, anne babaları ne kadar kötü birer insana dönüşmüş olursa olsun bir yerlerde, hep, onları sevmeye devam ederler. Muhtemelen çok küçük yaşlarda bize hissettirilen aitlik hissinden dolayı. Annemiz bizi ilk emzirdiğinde veya babamız bizi ilk kucağına aldığında hissettiğimiz o histen dolayı. Ne kadar büyürsek büyüyelim bilincimizin bile olmadığı o zamanlardaki aitliği ararız ömrümüz boyunca. Ve Nare ve Şahin kadar şanslıysak yeniden buluruz.

Birbirlerinin anne babasıymış gibi birbirlerini kolluyorlar, gerçek anne babalarından. Belki de aile olmak tam da böyle bir şeydir. Koca depoda, yangının içinde, herkes yapayalnız ve kimseye ait değil gibiyken Şahin’in omzuna uzanan bir eldir aile. Ya da küçücük bir bedenin, koca bir adamı ayakta tutmayı başarabilmesidir.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER