Televizyon jargonunun meşhur tabirlerindendir
“sımsıcak bir mahalle dizisi” sözü. Aslında bakarsanız çoğunlukla 90’lar ve
erken 2000’lerde duymaya alışkın olduğumuz tanımlamalardandı bu; zira mahalle
hikayeleri o yıllarda ekranların vazgeçilmeziydi. O yıllarda; yani sokaktan top
oynayan çocukların sesinin geldiği, has komşuluk ilişkilerinin kurulduğu,
demleme çayların doğallığı bozulmamış ekmeklere refakat ettiği yıllarda... İşte
o zamanların organik hayatlarına fonda eşlik eden –sürüsüne bereket- onlarca
şahane televizyon yapımından biri bu yazının esas mevzusu. Bugüne dek ülke
sınırları dahilinde neşredilmiş olan en iyi prodüksiyonlardan biri.
Seyreyleyenin gözünden kalbine inen narin bir gül fidanı. Bir an bir yarım
tebessüm, bir an dideden akan ince gözyaşı. Şarkıda dediği gibi, gamze gamze de
güldüren, izlerken onunla bir bütün de olduran
İkinci Bahar. Bu cümlelerdeki
bol teşbihli romansın da elbette bir sebebi var!
Yedi tepeli şehrin en eski semtlerinden
birinde Samatya’da geçiyor masal. Eşini yıllar önce kaybeden, 3 kız babası,
“kebapçıların padişahı”, tam bir iyi niyet ve yardımseverlik abidesi Ali Haydar
Usta’nın (Şener Şen) yolu; iş aramak üzere dükkanının kapısını
çalan, hem kalbi, hem kendisi güzel, haksızlıkların karşısında her daim gözü pek,
şerefiyle çalışıp iki çocuğuna hem analık hem babalık yaparak ailesini ayakta
tutmak için debelenen Hanım’la (Türkan Şoray) kesişir. Başlangıçta “Kadından mezeci olmaz.” diyerek kendisini işe almamakta direten Ali Haydar’ı, Hanım’ın
sivri dili yola getirmeyi başarır ve ikilinin tatlı sert didişmelerle, ara sıra
bozuşmalarla, ama en çok da sevgi,saygı ve dayanışmayla süregelen ilişkileri
kısa zamanda aşka dönüşür. Önceleri her ikisi de duygularını hem kendilerinden,
hem birbirlerinden saklamaya çalışsa da bu kaçış fazla uzun sürmez ve Ali
Haydar Usta bir gün hislerini itiraf edip Hanım’a evlenme teklif eder. Hanım’ın
cevabı “Evet.”tir. Ancak çiftin “ikinci bahar”larına çıkması pek de kolay
olmayacak ve aşklarını bir süre kara kışlar esir alacaktır.
İzmirli eski şarkıcı, gençliğinin afet-i
devranı Neriman (Güven Hokna), Ali Haydar’la Hanım aşkının baş düşmanıdır. Usta’nın
hem evinin hem dükkanının sahibi olan Neriman’ın yıllardır Usta’da gönlü
vardır. Yaman Neriman yüzünden aile az mı yersiz yurtsuz, işsiz güçsüz
kalmıştır? Ali Haydar’ın bir diğer azılı belası da tam karşısında, tıpkı kendi
gibi kebapçı işleten Vakkas’tır (Tarık Pabuççuoğlu). Aslında çocukluk arkadaşı
olan bu ikili, yıllar içinde Vakkas’ın kıskançlığı yüzünden düşman kesilir.
Neyse ki finalde buzlar erir, düğümler çözülür.
Hanım’ın başını sürekli belaya sokan,
serseriliğin kitabını yazan, en büyük hayali kapağı Amerika’ya atmak olan oğlu
rolündeki Ozan Güven ve zenginliğe kavuşup gecekondu hayatından kurtulma
derdinde olan kızı rolündeki Nurgül Yeşilçay için İkinci Bahar, “umut vaat eden
genç oyuncu” kontenjanından yıldızlarının parladığı, şöhrete kavuştukları proje
olmuştur. Dizi, Tan Sağtürk’ün baletliği kadar oyunculuğunun da kuvvetli
olduğunu gözler önüne sermiştir öte yandan. Çok sürprizli ve güçlü bir kadronun
ürünüdür İkinci Bahar; her şey bir yana oyunculukların ve hikayenin
sahiciliğiyle sizi elinizden tutup ekranın içine alan muazzam bir klasiktir. Bu
arada dizinin bir ara köşeden döndüğünü de hatırlatalım; şöyle ki ülkenin
ekonomik krizle çalkalandığı günlerde yayını bir süre durdurulmuştu İkinci
Bahar’ın. Hatta Türkan Şoray, eğer dizi devam ettirilmezse bundan büyük üzüntü
duyacağını; çünkü rolünü çok sevip benimsediğini açıklamıştı. Neyse ki korkulan
olmadı ve dizi verilen molanın ardından izleyicisiyle tekrar buluştu. Kimi
zaman seyirciyi güzel sürprizlerle şaşırtmayı da bildi İkinci Bahar. Ekranda
sıkça görmeye alışık olmadığımız Sezen Aksu, bir bölüme konuk oyuncu olarak
katılıp diziye adını veren efsane şarkısını tüm oyuncularla birlikte
seslendirdi.
Yayınlanırken sokakların boşaldığı rivayet
edilen diziler vardır. İşte onlardan biridir İkinci Bahar. İzlerken insanın
içine garip bir huzur duygusu dolar, tanıdık bir rahatlık…Onda her hayattan,
her dünyadan bildik bir şeyler vardır. Hepimizin mahallesi, hepimizin esnafı,
hepimizin insanları…İkinci Bahar’da insan vardır, İkinci Bahar’da insanlık
vardır. Kebap bahanedir, lezzeti vesiledir. Aslolan iyiliktir, güzelliktir, tüm
kötülüklere inat iyi kalabilmektir. Bugünlerde en çok ihtiyaç duyduğumuz şey,
bunlar değil de nedir?