Mustafa Oğuz: Televizyon tarihinde reytinge göre bölüm ücreti almak İkinci Bahar'la başladı

Mustafa Oğuz: Televizyon tarihinde reytinge göre bölüm ücreti almak İkinci Bahar'la başladı
Sıla, Merhamet, Hatırla Gönül son zamanlarda Kanal D'nin salı akşamlarını taşıyan Hayat Şarkısı.. Bunlar Most Production'ın size de aşina olan televizyon dizileri. Dosyamıza konu olan fenomen drama İkinci Bahar da Most'un ilk televizyon işi. Hatta yapım şirketinin adı da Mor Yapım. Unutulmaz ekran işleri hakkında bir özel dosya oluşturmaya karar verdiğinizde zor olan arşive ulaşmak, yapımda yer alanları bir araya getirmektir. Bu nedenle öncelikli olarak Most Production'a ulaşıp dosya fikrini ilettiğimde o kadar iyi karşılandık ve desteklendi ki röportajın başında bundan bahsetmeden edemedim.

Mustafa Oğuz ile Cannes'da düzenlenen Mipcom fuarı öncesinde Arnavutköy'deki ofisinde buluştuk. Röportaja başlamadan önce asistanı Filiz, "Mustafa Bey sana bunları hazırladı" diyerek önüme bir kutu bıraktı. İçinde İkinci Bahar'ın basın arşivi, özel belgeler, fotoğraflar ve hediyelik eşyalarından örnekler vardı. Her birini tek tek, antik mücevher gibi kutusundan çıkarıp baktım. Bazılarını sadece fotoğrafladım, bazılarını emaneten aldım. Röportaja başladığımızda geçmişe gömülmüş, o günlerin havasına kapılmış haldeydim. Bakalım o keyifli sohbeti size aktarabilecek miyim? Buyrunuz!

● İkinci Bahar nasıl ortaya çıktı dediğimizde herkes "Yavuz Turgul, Şener Şen'e bir dizi yapmak istedi" diyor. Mustafa Oğuz bu işe nasıl dahil oldu?
O aşamada Şener'le (Şen) ben de çok yakın arkadaştım zaten. 80 senesinden ta Şan Tiyatrosu zamanından beri dostumdur. Çok proje yaptık, turneler yaptık birlikte. Yavuz, Şener'le dizi yapmak isterken "bunu beraber yapalım" dedi bana. O zamana kadar benim ve Most Production'ın iştigal alanı konserler, müzikal, tiyatro yani sahne sanatlarıydı daha çok. Sinema ve televizyon işlerine hiç girmemiştik. Olabilir dedim. Onun üzerine birkaç toplantı yaptık. O şekilde başladık. İkinci Bahar sayesinde sinema ve televizyon dünyasına da adım atmış olduk.

Sizin de söylediğiniz gibi Most o zamana kadar sahne sanatları konusunda çok deneyimliydi. Ancak televizyona iki starla dizi yapma konusunda çekinceleriniz oldu mu, korktunuz mu işe girerken?
Hayır hiç korkmadım. Korkmadım çünkü bizim şirket olarak böyle bir deneyimimiz yoktu ama zaten çok kuvvetli bir ekiptik. Yapmamız gereken bu organizasyonu planlamaktı o da zaten bizin en iyi olduğumuz alandı.

Ekip kurma konusunda bu deneyimleriniz işe yaradı diyebiliriz o zaman..
Ekibin başını bulduktan sonra gerisi zor değildir. Doğru ismi bulduğun zaman bütün kadroyu o kuruyor zaten. Burada da en önemli olan yaratıcı ekibi bulmaktır. Bizim de yaratıcı ekibimiz zaten hazırdı. Yavuz Turgul'un bu proje için kurduğu bir yaratıcı ekip vardı. Bize hazır geldi. Ondan sonrası bizim için ha konser yapmışsın, ha tiyatro turnesi düzenlemişsin teknik olarak bir fark yoktur. Sıkıntı yaratıcı ekibi bulabilmektir.

Dizinin künyesinde aynı zamanda ortak yapımcı olarak Erler Film'in de adı geçiyor.
O dizinin pazarlamasıyla ilgili stratejik bir adımdı. Televizyonlarda rekabetin çok yoğun olduğu bir dönemdi. Dört kanal vardı. Medya kuruluşlarının savaş halinde olduğu bir dönemdi. O anlamda bizim satış ya da benzer konusunda bir deneyimimiz yoktu. Türker İnanoğlu da Türkiye'de bir duayen.Onun deneyiminden yararlanmak için öyle bir ortaklık kurduk.

Önce ve sadece Atv'ye mi gittiniz yoksa başka kanallarla da görüşüldü mü?
O dönem iki kanal arasında rekabet oldu. Star ile Atv arasında. Aslında uzun süre Star'la görüştük sonra Atv ile anlaştık.

Atv'de kimler vardı yönetici olarak?
Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Çatay'dı. Genel Müdür olarak da Fatih Ediboğlu vardı. Bir de yönetim kurulunda Türker İnanoğlu vardı. Duruyoruz kararını bildiren ve pazarlıkları yapan Fatih Ediboğlu'ydu. Televizyon tarihinde reytinge göre kademeli bölüm ücreti almak da ilk olarak İkinci Bahar'la başladı. Maliyetimiz çok yüksekti. Dolayısıyla öyle bir reyting anlaşması yaptık diziye çok güvendiğimiz için. Yani gelen reytinge göre alacağımız ücret kademeli olarak artıyordu. O yüzden de reytingi yüksek çıkınca zor da geldi o paraları vermek. Sonra kriz olunca kanallar aralarında bir anlaşma yaptılar ve reklamverenlere bir paket hazırladılar. Reklamverenler de boykot yaptı hiç reklam vermedi. Dört kanalın birden reklam geliri düşünce bu sefer dönüp yapımcılardan indirim istediler. Fiyatları düşürün dediler. Kabul edenler devam etti. Düşüremeyenler durdu. Biz düşürmedik zaten maliyetimiz yüklüydü. Durduk. 1,5 yıl ara verdik. İçimize hiç sindiremedik ama bu bitirmeyi. Sekiz bölümde efsane olmuştu dizi. Ana mekanı ben bırakmadım. Samatya'daki Ali Haydar'ın kebapçı dükkanı ve üstündeki yaşam alanlarının olduğu binayı bozmadım, 1.5 sene tuttum, kirasını ödedim. Tekrar hayata geçeceğine inanıyordum. Biz şayet o mekanı bırakmış olsaydık o zaman yeniden başlamaya zorlanırdık.

● Vakkas'ın mekanı aslında Develi ama Ali Haydar'ın kebapçısı tamamen kurgusal bir mekan mıydı?

Öyleydi ama bizden sonra o dükkan gerçek bir kebapçı olarak hayatına devam ediyormuş. Hatta adam Şener gibi bıyık bırakmış ocakbaşında çalışıyor.

Dizi durma kararı aldıktan 6-7 ay sonra ekibi veda yemeği gerekçesiyle toplamışsınız. Herkes üzgünmüş, kesin iş bitti artık umut kalmadı diye ve yemeğin ortasında siz "devam ediyoruz" demişsiniz. O kararı kaç kişi biliyordu?
Yavuz ve Türker İnanoğlu biliyordu.

● Devam kararından sonra ayrılıklar olmuş..
Evet. Uğur Yücel bıraktı. Vakkas karakteri değişmek zorunda kaldı. Diziyi bir sezon Orhan Oğuz çekti sonra Türkan Derya ile devam ettik. Bir de Kasap karakteri ayrıldı.

● Siz işin devam edeceğine inanıyormuşsunuz. Peki, kadronun büyük bir çoğunluğu nasıl bekledi?
Zaten iki büyük starımız vardı. Şener Şen ve Türkan Şoray. Onlara hemen birilerinin "dizi var gelin oynayın" demesi imkansızdı. Zaten önlerine gelen işleri ince eleyip sık dokuyan oyuncular. Hemen bir işe atlamaları söz konusu bile değildi. Geri kalan kadroya baktığınızda da çoğu no name isimlerdi. Hiçbiri şöhret değildi. O kadar dizi de yoktu zaten.

● No name oyuncularla çalışmak da riskli değil miydi?
Çok ciddi deneme çekimleri yapıldı. Hiçkimse güzel yüzü ya da hatır için bu projeye giremedi. Çok ciddi oyuncu seçmeleri yapıldı. Uğur Yücel'in o konuda çok emeği vardır. Her karakterle tek tek uğraştı, çalıştırdı. Deneme çekti. Onların oyunculuklarına da çok büyük etkisi katkısı oldu. Hatta enterasan bi şey söyleyeyim. İlk bölümün yarısını çekmiştik. Ozan Güven ile Ekim Mağden yer değiştirdi. Hanım'ın oğlunu Ekim oynuyordu. Bir hafta kadar çekim yaptık. Uğur tatmin olmadı ve çekilenler çöpe atıldı yeniden çekildi.

● Burdan geçmişe bakınca yapımcılık refleksleri anlamında da oldukça zor bir iş yapmışsınız. Dizinin bir yılı aşkın süre hazırlık dönemi var.  Çekimler başlamadan önce bütün bu süreci finanse ettiniz. Günümüzde bu finansmanı hazırlık parası vererek kanallar sağlıyor.
Biz hâlâ her işimizi  aynı prensiple yapıyoruz. Başka türlü iyi projeler çıkaramazsınız. Şimdi mesela Hayat Şarkısı dizisinde mesela sezon finali oldu yazar ekibine 15 gün Yunan Adası'nda yer ayarladık gidip orada ön hazırlık yaptılar.

İkinci Bahar zamanında da Podima'daki evinizde toplanırmış yazar ekibi, kampa girermiş. Peki, İkinci Bahar sürecinden bize anlatacağınız hiç bilinmeyen bir anınız var mı?
Hazırlık aşamasında Antep'e gittik. Celal Doğan o zaman Antep Belediye Başkanı. Biz heyecanlıyız. Bir sürü yere gidiyoruz. araştırma yapıyoruz. Sorular soruyoruz, ses kayıtları yapıyoruz. Bir kahveye gittik. Yüksek Kahve diye bir mekan. Bir binanın üst katı. adamlar anlatıyorlar Kurtuluş Savaşı anılarını biz de heyecanla dinliyoruz, kayıt yapıyoruz. Adam anlatırken ağlıyor biz de huşu içinde not alıyoruz. Sonra ertesi gün Başkan'ı ziyarete gittik. Neler yaptınız diye sordu biz de anlatıyoruz. Palavracılar Kahvesi'ne gittiniz mi dedi. Neresi orası dedim. Bizim gittiğimiz kahveyi tarif etti. Biz çöktük kaldık. Sayfalarca not almışız meğer adamlar palavra atıyormuş.

● Bir yapımcı olarak Yavuz Turgul ile ya da kanalla ters düştüğünüz anlar oldu mu?
Yavuz'la hiçbir sıkıntımız olmadı. Kanalla en büyük derdimiz de devam etme konusunda oldu. Hikaye en başından itibaren 37 bölüm planlanmıştı. 35'di hatta iki bölüm daha uzadı. Yapıldı ve bitti. Ve çok büyük baskı geldi kanaldan devam etmemiz için. Edemedik. Bugünkü aklımla bakınca "keşke etseymişiz" diyorum. Tabii o günün sektör gerçekleriyle bugün çok farklı. Bir kere 45 dakika ortalamayla bölüm yapıyorduk. 37 bölüm. Bugün yapılan dizilerle kıyaslayınca toplasan 15 bölümlük iş yapmışız aslında. 15 bölümle efsane olmuşuz.

● Kanal revizyon veriyor muydu?
Yok hiç öyle şeylere karışmazdı kanallar.

● Bu İkinci Bahar'a özel bir durum muydu? Yani işin başında Yavuz Turgul var diye mi kanal karışmıyordu?
Hayır, genel olarak kanallar karışmazdı o zamanlar. Zaten şimdiki gibi kalabalık drama bölümleri de yoktu. Doğrusu da budur aslında. Bugün için de geçerli iyi bir yapımcıyla çalışıyorsa kanal çok fazla müdahil olmaz. Biz mesela herşeyi planlıyoruz. Blurlanmayı, biplenmeyi hiç sevmem, o yüzden bölümleri çekerken kamera açılarına kadar özen gösteririz. Kanalın bu konudaki yükünü azaltıyoruz. ben kanal yöneticisi olsam iyi yapımcılarla çalışırım dönüp arkama bakmam. O zaman da kaseti teslim ediyoduk, seyrediyorlardı tabii ama öyle karıştıkları olmuyordu.

Bir tek Yavuz Turgul'un revizyonları konuşuluyor, efsane gibi.
Senaryonun üzerinde revizyon yapardı evet. Önce tretman yazılırdı toplantılar yapılırdı. Hatta bazılarına ben de katılırdım. Önce tretmanda revizyon yapardı. Ondan sonra senaryo gelirdi. Senaryoda revizyon yapardı. Sonra çekime girilirdi çekimden sonra kaba montajda bazı sahnelere revizyon yapardı. Bazen yeniden çekilirdi sahneler. Kaba montajdan sonra incesine girilirdi. Ondan sonra yayına girmeden bir daha izlerdi gerekirse de yeniden sahne çektirirdi.

Oldukça zorlu bir süreçmiş..
Zordu. Hatta yanılmıyorsam İkinci Bahar sesli çekilen de tek diziydi. Tek değilse de en fazla iki dizi daha vardır sesli çekilen. Herkes dublajlı çalışırdı biz sesli çekiyorduk. O kadar zordu ki diyelim sesçiden memnun değilsin. Onu değiştirip yerine başkasını bulmak da olaydı. Canlı ses kaydı için yurt dışından getirmeyi filan düşündüğümüz zamanlar oldu. Şimdi 80 tane dizi çekiliyor, hemen hemen hepsi sesli çekiliyor. Ne eleman ne de ekipman sıkıntısı yok.

Galiba ürün yerleştirme ve hediyelik eşya üretimi konusunda da İkinci Bahar öne çıkan ilk işlerden biri..
Satışa çıkma amaçlı değildi de önemli olan prestijiydi işin. Ciddi bir gelir elde eldilmedi hediyelik eşya işinden. Mesela defter, kalem ve silgi yaptık ve Samatya'daki okullara bağışladık. Kupa vesaire gibi işler yaptık onları sivil toplum örgütlerine verdik. Finalde de Samatya Meydanı'nda bir müzayede düzenledik. Bütün eşyaları satışa çıkardık. Gelirini de Samatya'da bir okula bağışladık. Sponsorluk konusunda da Ülker ürünlerini kullandık mutfakta. O zaman RTÜK karışmıyordu o işlere. Galiba bölüm başı 5 bin lira alıyorduk. Doğrudan yapımcıya aitti. 

Bu bir Most geleneği olmalı çünkü yaptığınız her projede bu tür sosyal sorumluluk işlerine çok özen gösteriyorsunuz. Sıla zamanından da bir okulunuz var değil mi?
Evet. Sıla İlköğretim Okulu. 300 öğrencimiz var. Malesef içim yanıyor Şubat'tan beri kapalı okul. Nusaybin'in Söğütlü köyünde.. Oradaki durum eğitime elverişli değil şu an için inşallah en kısa zamanda düzelir. Şimdi de Hayat Şarkısı, Toplum Gönüllüleri Vakfı'yla bir işbirliği içinde olacak.

O zamanlar İkinci Bahar Müzesi gibi bir proje de düşünülmüş galiba zamanın basın kupürlerinde rastladım.
Evet düşündük ama sonra herşeyi satıp gelirini bağışlamaya karar verdik.

İkinci Bahar, hikayesi ve çatışması bağlamında zamansız ve ölümsüz bir öykü. Hiç eskimeyecek bir teması var. Yeniden gündeme gelse yapmak ister misiniz?
Hiç düşünmedim ama yapılabilir. Olabilir.. Şimdi siz sorunca düşündüm bazı şeyler eskimiyor. Bu hikayede de ne eskimiş olabilir diye düşündüm... Fazla bir şey eskimemiş aslında. Dizide insanlara en iyi gelen kısmı insan ilişkilerinin samimiyetiydi. O iki yetişkinin zarif aşkı eskimez. Çocukların çatışması eskimez.. Olabilir.. Bilmiyorum..

Diyelim ki projenin yeniden yapımı masada. Bugünün Ali Haydar'ı ve Hanım'ı kim olur sizce?
Onları ben bilemem. Bu soruların cevaplarını Yavuz Turgul bilir çünkü hikaye onun..

Tamam, diyelim ki Yavuz Turgul sizin de önerinizi almak istedi...
Biraz düşüneyim ben bunu..

Peki.. İkinci Bahar sürerken bugün geri dönüp baktığınızda "çok içimde kaldı" dediğiniz yapmak isteyip yapamadığınız bir şey var mı?
Yok aslında.. Bir ara filmini yapsak mı dedik sonra hemen vazgeçtik. Yani bir saat bile tartışmadık. Böyle güzeldi dedik hemen vazgeçtik.

Tam tersini de sorayım. O süreç içinde yaptığınız ama şimdi pişman olduğunuz bir şey var mı?
Yok galiba.. Eğer yeniden başlamasaydı o binaları tutmak büyük pişmalık olurdu (gülüyoruz)

İkinci Bahar'ın digital haklarını verdiniz mi, bir yerde izleyebilecek miyiz?
İkinci Bahar'ı youtube sayfamıza yüklemeye başladık. 10'ar bölüm halinde yüklüyoruz. Digital haklarını kimseye vermedik. Yurt dışına da satmadık.

Para kazandınız mı?
Bugünün rakamları yoktu o zaman. Kazanmışızdır ama asıl devam etseydik kazanırdık. Yanlış hatırlamıyorsam 120 bin lira filandı, reytinge bağlı olarak 180-190 bin lira fatura kesiyorduk, ortalık yıkılıyordu.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER