“Yeter ki sen orada ol ve ben de yanında olayım.”
Talking at Night
Şahin için Nare’nin yanında olmak, ona sahip olmak değil,
sadece onunla olmak yaşamak demek. Nerede, nasıl, hangi koşulda olduğunun bile
bir önemi yok. Her şeyin ötesinde hâlâ orada duruyorsa, başka hiçbir şeyi
çözemese bile, bir tek onun yanında olabilirse, dünya yaşamaya değer bir yer
olabilir.
Nare’yi ise sevmek bile yormuş bu yüzden Şahin’in yanında
olmaya gücü yok artık. Onu görmeye, sesini duymaya, nefesini solumaya... Her
seferinde bedel ödemek zorunda kaldığından, her kavuşmalarının ardı bir
felaketle sonuçlandığından, birbirlerinin laneti olduklarına inandığından…
Onunla olamayacağına ikna etmeye çalışıyor kendini. Kendini ve Şahin’i.
Mutlu olsun istiyor. Bir hayat kursun. Onsuz. Nare’nin
Şahin’i kendinden bile daha çok sevdiğini düşünüyorum. Kendisi için mutlu bir
son düşlediğini ilk bölümden beri hiç görmedim ama Şahin için düşlüyor,
düşleyebiliyor. Başına gelenleri kendine reva görüyor çünkü ama Şahin masum ona
göre. Şahin’in tek suçu onu sevmesi bu yüzden artık sevmesin istiyor.
“Senin mutlu olduğunu görürsem belki biraz nefes alırım.”
Çoktan geçmiş kendinden, Şahin de ondan geçsin istiyor. Oysa Şahin’e
hayatta olduğunu hissettiren tek şey Nare.
Nare’yi ters çevrilmiş bir kar küresine benzetiyorum.
Sarsılmış. İçinde uçuşan süslemeler var, fırıl fırıl dönüyor bazen, izin
verilirse. Özellikle Şahin’le olduğu, olabildiği anlar; içinde bir şeylerin
uçuştuğunu hissedebiliyorum. Ama çoğu zaman da bomboş, hissiz ve soğuk. Yalnızca
kar var. Kendi duygularını bile barındırmamaya çalışıyor içinde. Bazen boş
bazen dolu. Hem boş hem de dolu.
“Çevirme başını, bana bak. Sen bana bakmazsan ben
yaşayamam.”
Şahin’in tüm hayatı Nare’ye bağlı. Gücü isterken, güçlü
olmayı isterken tek sebebi bir gün Nare ile olabilmekti. Babasının masum
olduğunu kanıtlamak için iş birliği yapmasının, gerçeği ortaya çıkarma
arzusunun tek sebebi de yine Nare. Tüm hayatı Nare’ye adanmış. Daha doğrusu
Nare’nin ihtimaline. Bir gün yine birlikte olabilmelerinin ihtimaline. Kendi
hayatından bile daha çok seviyor onu. Nare’nin de onu kendi hayatından çok
sevdiği gibi.
Nare için yapamayacağı tek şey bir başkasıyla hayat kurmak. Onca
yıl bir kere bile aklından başka biri ihtimalini geçirmemiş. Nare’nin aklından
geçebilmesine kahroldu bu yüzden. Ondan başkasını kalbinin almayacağını
hatırlattı her gördüğü an. Aklından bile bir daha böyle bir ihtimal geçirmesin
diye. Onun için Nare’nin ardı yok. Bir zamanlar sevgilisi olan kalbe ihanet
edemiyor, zihninde bile. Ölene kadar sevgilisi kalmak istediğinden. Hiç
olamasalardı, hiç kavuşamasalardı yıllar sonra yalnızca Nare’nin sevgilisi
olarak ölürdü bence bir yerlerde.
“Kalbim senden başka kimseyi kabul etmiyor. Etmeyecek.”
Kalbim senden başka kimseyi kabul etmiyor. Yalnızca kendisi
değil kalbi de ondan başkasını kabul etmiyor, edemiyor. Şahin’in kalbinden
ondan bağımsız bir parçaymış gibi bahsetmesi inanılmaz. Belki de kalbinin
varlığını yalnızca Nare ile hissedebildiğindendir. Sanki midesi almıyormuş
gibi, kalbi de almıyor. Ondan başkasını sevme konusunda tecrübesiz ve
beceriksiz. Kendi kalbiyle bir başkasını sevmeyi başaramıyor çünkü kalbi onun
kontrolünde değil, Nare’nin etkisinde. Uzun yıllardır ve daima.
Hep birbirlerinin mutluluğunu istediler. Şahin’in senden
sonra mutlu olamam ben, senin için söylüyorum diyerek kendinden vazgeçip
Nare’yi düşünmesi, Nare’nin Şahin’den onsuz da olsa mutlu bir hayat kurmasını
istemesi… Tüm bu ihtimaller canlarını ne kadar acıtsa da yaşadıkları acı
birbirlerine duydukları aşktan büyük değildi. Önemli de değildi. Çünkü Nare bir
yerlerde mutluysa Şahin, Şahin bir yerlerde mutluysa Nare hayata tahammül
edebilirdi. Onlar için kendi mutlulukları olmadı hiçbir zaman, birbirlerinin mutluluğu
vardı hep.
Ve öyle içten istediler ki bunu, öyle saf bir yerden, öyle
aşkla… Çok zor olsa da acılarla dolu olsa da er ya da geç birbirlerinin
mutlulukları birbirlerine nasip oldu. Artık yan yanalar ve bundan daha önemli
hiçbir şey yok.
Eda Akça