Kim demişti ki hayat gül bahçesi diye? Yaman’ın ilk
günlerdeki korkuları kâbusa döner ve ailelerinin çamuru aşka bulaşır. Mira
Kenan’ı vurunca oldu mu sana imkânsız aşk? Nevin’in haykırışları, Sude’nin aşağılamaları,
Kenan’ın serzenişleri, herkesin ümitsizliği… Bir aşk kaç kez sınanır ki? Onlar
bu en büyük sınavdan da geçtiler. Kâh tökezlediler, kâh biri elini uzatıp
diğerini kaldırdı düştüğü yerden, kâh biri diğeri kaçarken koştu peşinden…
Drama tanrısı aşkın gözyaşlarından hepimizi nasiplendirdi. Ne ağladık yahu! Mira
aşkı ilk kez feda ediyordu, çünkü hata değil, yanlış değil, annesini, boğazını
sıkan ellerden kurtarmak için çok daha büyük bir bedel ödemişti. Bu kez sıra
Yaman’daydı. Böyle olmazdı, kelepçelerden kurtardığı bileklerine böyle kolay
ayrılığın kelepçesini takmayacaktı bu kez. İyi ki…
Aşkın en güzel günleri yaşanırken nasıl kelebekler
havalanırsa içinde, kötü günlerde o güzel olanları hatırlamak bir Sezen
şarkısı gibiydi: Keskin Bıçak. Verilen sözler boğazında düğüm, hayaller gözünde
yaş. Normal bir zamanda şu yukarıdaki sahneyi izlesek mutlulukla el çırpacakken,
ayrılıkta hepimizin boğazına oturan bir yumru gibi Yaman’ın sözleri…
Şartlar zorlaşıyor, çember boğazlarındaki bir el gibi nefes
almalarını zorlaştırıyordu. Onlar ezilemedikçe, birbirlerine bağlandıkça aşk ne
demekti, sevgi neydi, emek nasıl verilirdi öğretiyorlardı, aşka inancı
arttırıyorlardı. İyi ki varlardı. Ve aşk doğmamış kızının kokusunu hissedebilmekti
rüyalarında… Yaman böyle güzel bir aşık adamdı işte.
Şartlar onları yalnızca ayırmaya kalkmamış, araya metrelerle
ölçülen gerçek uzaklıklar da koymuştu. Mira’nın Narlıçeşme günleri onları
ekonomik olarak birbirine yaklaştıran aritmetik ortalama gibiydi. Maneviyatta
her şey feda edilebilecekken maddi fedakârlıkların sözü mü olur! Yaman geleceği için ayrılan çeki bozmakta tereddüt etmemişti, sırf Mira daha çok üzülmesin, bir de arabasının yokluğunu hissetmesin diye...
Aşık olmak da ayıp değildi, dokunmak da… Bunu bu denli
güzel ispatlayan harika bir ekran çifti Yamira! Sevdiğine moral veren, aşkın
bağları gevşemesin diye çabalayan Yaman’ı mı izlemek daha güzeldi, aşkla
beraber hayata tutunma savaşı veren Mira’yı mı? Unutulmaz Yaman&Mira
sahnelerinde bir başka “mutfakta aşk başkadır.”hali…
Mesafeler ve üçüncü kişiler aşklarını sınamak için bir kez
daha çabalarken, Yaman kahramanlıklarına bir yenisini daha ekler. Bu kez de Mira’nın
tam ona ihtiyacı olduğu anda, abisiyle gitmek durumunda kaldığı Almanya'dan sürpriz yapıp gelmiştir. Mira ona bir bebek verme hayali kurarken,
bebeği Yaman getirmişti. Mira’nınki gibi gerçek bir bebek değildi, ama aynı hislerle
alınmış getirilmişti ya, olsun.
Aşkın gün geçtikçe kuvvetlenen bağının artık elleri,
parmakları birleştirme zamanı gelmişti. Yaman’la Mira’nın aşkı öyle güzeldi
ki, arkadaşlarının yaptıkları emrivaki ile nişanlanmaları bir tek onlara için garip
bir durum olmuyordu. Emrivaki nişan sonra resmileştirildi, aileler takılan yüzüklere
şahit oldu, kimi dışarıdaydı kimi içeride… Ekran başındaki her yaştan
izleyicinin gözleri ise, çocuklarının mürüvvetini gören aileler gibi ıslak…