MedCezir'e Veda: Öksüz mü kalacak o şarkılar?

MedCezir'e Veda: Öksüz mü kalacak o şarkılar?
Hatırlıyorum... Ece Yörenç'e Twitter üzerinden, "Kurt Seyit başlayana kadar bakarım yan gözle, benim için çok genç bir hikaye" demiştim. O da bana, "Size de hitab edecek, bayılacaksınız" demişti. Öyle de oldu. Kurt Seyit ve Şura ne kadar uzağıma düştüyse MedCezir o kadar yakınıma geldi. The O.C uyarlaması MedCezir, 13 Eylül 2013, Cuma gecesi yayına çıktığı ilk andan itibaren resmin bütününe baktığında Türk Televizyon Tarihi'ne önemli bir imza atacağının sinyallerini veriyordu. İlk bölümün olmamışlıkları, kısa zamanda toparlanıp yavaş yavaş içimize sızan dünyasını hızlı adımlarla kurdu. İlk günlerde ötelediğimiz "karton batılı" olma hali ise finalde geldiğimiz noktadan önümüze ya da ardımıza bakınca bir daha tekrar edilemeyecek izler bıraktı.

MedCezir, ilk yayın gününde ekranı esir alan kopya hayatlar ve karakterlerin dışında kalarak çağdaş bir drama olmayı iddia ediyordu. Son güne kadar da bu iddiasını korudu. Uyguladı. İkinci sezonunda izlenme oranları anlamında kan kaybetse de, televizyonculuk açısından daima ilklere imza attı. En çok reklam alan, ürün yerleştirme konusunda jenerik hareketler yapan, marka işbirliklerinde adeta çığır açan, kostümünden en küçük aksesuarına kadar konuşulan, konuşulan, konuşulan bir yapım oldu. Reklamveren açısından bakıldığında ilk bölümden son bölüme kadar "A plus" bir mecra idi, o sebeple izlenme oranlarının düşmesi yapımın kalitesini ve satılabilir oluşunu asla etkilemedi. Bu anlamda da televizyon tarihine not düşülecektir adı.

MedCezir'in hikayesinde barındırdığı her karakterin bir arızası vardı ve bunlar ekranda pek de alışık olmadığımız hareketlerdi. Kendi geçmişiyle hesaplaşması hiç bitmediği, dahil olduğu dünyaya entegrasyonunu bir türlü kendine yediremediği için potansiyel bir suçluyu elinden tutup, yaşadığı pembe dünyaya getiren avukat Selim Serez; şatafatlı Altınkoy fanusunda dünyadan bihaber, neş'e içinde yaşayan gençler; yüksek sınıftan evlilikler yaparak kazandığı mevki ve gücü kaybetmemek uğruna gözü çocuklarını bile görmeksizin entrikalar üreten bir anne, gözü çöplükte bir dede (ölünün arkasından kötü konuşulmaz kısa kestim); aşkın ve taşkın bir teyze; hayatı bir erkeğe tutunmak olarak algılayan dolayısıyla oğullarının da ruhuna yapışmayı görev bilmiş bir Nevin; hırs, suç, aşk ve ödenen bedeller yumağı olmuş karakterler geçitiydi. Şimdi de bitti.

Drama klişelerini cömertçe ve zekice kullanan bu hikayenin satır aralarında daima ve ısrarla öğretilmiş gerçek hayat kurallarının dışında taşma meyli vardı. Zenginler ya da yoksullar değil, sadece yoksunlar kötüydü bu hikayede. Az şey mi? Sadece kurallara değil ödevlere de başkaldırdı. Karısı öldükten sonra gönül kapısını dünya zevklerine kapatan ve kendini çocuklarına adayan kösnül bir baba olmadı Selim Serez mesela. Tıpkı Mira'nın Faruk'a dediği gibi kendi hikayesini devam ettirdi. Yaşadı. Kimse de onu (Mert'in ilk çıkışlarını saymazsak) ayıplamadı, cemiyet içinde parmakla göstermedi. Hikayenin sırrı biraz da burada yatıyordu. Resmedilen her karakter meşrebince "yaşadı".

MedCezir'de para içinde yüzen, dünyadan habersiz yaşayan "laylay lom" karakterler gördük ama onlardan israf, ifrat ve tefrit öğrenmedik. Aksine "bir jeans bir tişört" ile de şık olabileceğimizi gördük. Bir giydiğini bir daha giymek istememek değildi çünkü 'zengin' olmak. Nasıl kazanıldığı bilinmeyen paraları har vurup harman savurmak da değildi. Kına alışverişi için Mahmutpaşa'ya gidebilmekti. "Mira da elinde naylon torba taşıyabiliyormuş" tweetini atan MedCezir hayranına selam olsun! Tam da bu idi anlatılmak istenen. Mira elinde naylon torba taşıyabiliyordu.

MedCezir'de gençlerin sofradaki yeri öküzümüzden sonra olmadı. Onların fikirlerine önem verildi, kimlik ve kişilik geliştirmelerine müsaade edildi. "Sen bilmezsin sus" denilmedi, ağızlarına ıslak terlikle vurulmadı. Yetişkinlerin bir elleri gençlerin üzerindeydi ama, o el gırtlaklarına çökmedi. Seks öcü değildi. Eylül, "başka bir kadını öptün" diyerek haykırdı çünkü cinselliği paylaşmak özel ve kıymetliydi. Kızlar için bekaret kurtulunması gereken bir zincir, erkekler için ise fethedilmesi gerekilen bir kale değildi. "Bu dünyada bir iz bırakmak istiyorum" dedi Mira, doğum yapmanın hayati riskleri olduğunu bile bile. Çünkü aşk, o ameliyata "Mira Koper" olarak girmeyi istemekti. Ekran tarihinde aşkı ve cinselliği böylesi "özel" anlatan başka bir hikaye izleyecek miyiz? Bilmiyorum...

77 haftalık yoldaşımıza veda ederken eksiğini gediğini konuşmak ziyadesiyle lüzumsuz. Çünkü bazı yolculuklar kusurlarıyla birlikte mükemmeldir. Medcezir'den bakiyem "İyi insan yoktur, içindeki kötülüğü ıslah etmeye çalışan insan vardır" önermesi olsun. Sağ'olsun, var'olsun!

Emeği geçen herkesin gönlüne bereket.. Şimdi öksüz mü kalacak o şarkılar?

Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER