Sonradan MedCezir izleyicisi olmak!

Sonradan MedCezir izleyicisi olmak!
MedCezir son zamanlarda benim de önem verdiğim ve sevdiğim yapımlar arasında yerini aldı. Vedası için yapılan hazırlıkları duyduğumda iki elim kanda olsa bile aşklarıyla tekrardan 'Dünya’yı döndüren bu çift için söyleyecek sözüm var dedim. Final haberini aldığımdan beri içim buruk ama ne olursa olsun mutluyum. Çünkü âşıklar birbirine kavuştu. Bir günlüğüne bile olsa aşklarını hayattan çaldılar. Bu yazıyı yazarken fonda Çiğdem Erken ve Halil Sezai’den "Dünya’yı Durduran Şarkı"nın çalmasını istedim. Çiğdem Erken’in yıllar önce bir tiyatro oyunu için bestelediği bu şarkı, sanki yıllar sonrasını tahmin edermiş gibi Yaman’la Mira’yı anlatıyor.

Onlar her şeyi en baştan yaşamak için sabrettiler, hayatlarını bir sene durdurmayı göze aldılar. Fani ömürlerindeki yıllardan birini feda etmeyi bile düşündüler. Sonra bu aşkın arasına hastalık girdi ve duran 'Dünya’larını tekrar döndürmeye devam ettiler. Aşka olan inançları tüm kapıları ardına kadar açtı. İyi ki seneye bu sıralara kadar beklemediler ve 'Dünya’larını döndürdüler. Bizler de onların bu doyumsuz hikâyelerine ortak olduk.



Bundan iki yıl önce bana “MedCezir ne anımsatıyor” diye sorsa, hiç düşünmeden Levent Yüksel’in şarkısını mırıldanırdım. Şimdi ise bir Süper Kahraman ile Kuyruklu Yıldız'ın aşkını, aileleri ve çevreleriyle olan yaşam savaşını anlatan dizi derim. The O.C. bana hiç yabancı değil. Üniversite hazırlık sınıfındayken çeviri ödevimdi. Kitabı çevirecektim ve hocalara sunacaktım. Kitabı çevirirken bu arada diziye de bakmayı ihmal etmedim. O zamanlar aklımdan keşke Türk uyarlaması yapılsa da izlesek diye geçirdiğim oldu. Fakat bu Amerikan dizisinin bize nasıl uygulanacağını bir türlü aklıma sığdıramadım.

TheO.C.’nin Ay Yapım tarafından uyarlanacağını duyduğum zaman uzunca bir süre düşündüm. Doğrusunu söylemek gerekirse Ay Yapım uyarma işlerini iyi yapan yapımcı firmalarından biri ve hatta bence, bu işte istikrarlı bir başarı sağlamış kurum diyebilirim. Bu verilere rağmen insan "acaba olur mu" diye düşünüyor. Sonra dizinin teaser’ı yayınlandı ve Sosyal Medya'da epeyce gürültü çıkardı. Evet, ilk bölümüne mutlaka bakmalıydım.1 3 Eylül 2013 tarihinde yayına başlayacağını duyduğumda ise biraz iştahım kaçtı. Aynı gün D Production’ın yapımcılığında ve Zeynep Günay Tan’ın yönetimindeki Kayıp dizisinin de yayına çıkacaktı.

Ben bu zihin karmaşasında ve kararsızlıkla 13 Eylül’ün gelmesini beklerken tesadüf eseri o gün bir işim çıktı, izleyemedim. Böylece haftaları devirdim. Kayıp yayından kaldırıldı, MedCezir’i ise Nisan-Mayıs gibi izlemeye başladım. O zamana kadar da yayınlanmış bölümlerine aşina değildim ama ortalık deyim yerindeyse “yıkılıyordu” Çevremdeki herkes MedCezir hastası olmuştu. Altı yaşındaki yeğenim bile eline tabletini alıp MedCezir’in geçmiş bölümlerini izliyordu. Geç de olsa, kervana katıldım. Katıldım ama dizi sezon arasına girdi. Üç ay bekleyecektim. Bu üç ay içinde de internet üzerinden geçmiş bölümlerine bakmaya fırsatım olmadı. İkinci sezon başladı. MedCezir fırtınası esmeye devam etti. Tesadüfe bakın ki yine ikinci sezon ilk bölümü izleyemedim.

İki, üç, dört diye devam ederken “Tamam, artık izliyorum.” dedim ve Yaman’ın Mira’ya oyun oynadığı bölümden itibaren AltınKoy dünyasının kapılarından içeriye ruhumu teslim ettim. Sonra da hiçbir haftayı es geçmedim. Evet, geç de olsa MedCezir izleyicisi olmuştum. Mira’nın altın kalbine, kuyruklu yıldıza yaraşır güzelliğine ve kadife sesine hayran kaldım. Keza Yaman’ın da adam gibi adamlığına, bu kadar sorunun üstesinden gayretle gelmesini ayakta alkışladım. Sonra bir baktım ki Pazartesi günleri fragmanın çıkmasını hevesle bekliyor olmuşum. Bölümden her fotoğraf geldikçe yüzüme anlamsız bir gülümseme kaplamaya başladı. Cuma günleri bölüm bittikten sonra RaniniTv’den yazar arkadaşım June’un dizi-yorumunu okumak için sabırsızlandım. Geç oldu, biliyorum. Zira ben de uzun zaman sonra tekrardan bir diziyi bu kadar sıkı takip eder oldum. Bazı nedenlerden dolayı küsmüştüm. MedCezir bu anlamda dizilere olan inancımı tekrardan geri getirdi. Umutla beklemeye başlamamı sağladı. YaMira’nın aşkına ben de ortak oldum.




Aralık ayında iki günlük boşluğumdan yararlanarak izleyemediğim ne kadar bölüm varsa izlemeyi aklıma koydum. İlk defa aklıma koyduğumu yapma huyum MedCezir’de işe yaradı ve iki günde elli beş (55) bölüm bitirdim. Artık ne kadar ciddili ortamlara da girsem konu muhakkak MedCezir’den, Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy’dan açılır oldu. "MedCezir Kızları" diye bir takım oluşturduk. Her Cuma akşamı yeni bölümü onlarla izliyoruz. Bizlerle beraber MedCezir fanları da ekibimize dâhil oldu. Her Cuma gününü alışkanlık haline getirdik. Eğer o gün sosyal medyada bizden ses çıkmaz ise “Ne oldu? İzlemiyor musunuz?” mentionları almaya başladık. Bu nedenle daha çok MedCezir ruhuna âşık oldum.

Aşkın ölümsüz olduğunu, ne pahasına olursa olsun hiçbir zaman vazgeçilmemesi gerektiğini, birine koşulsuz inanmanın ve güvenmenin ne demek olduğunu bize Yaman ile Mira öğretti. Eskiden olsa aşk için tek düze cevap verirdim. Belki de aşkı Yaman ile Mira gibi yaşamadığımdan kaynaklanan bir cevap veriş olurdu. Bize, bana yeniden sevebilmeyi öğreten onlar oldu. Nikâh merasimlerinde nikâh memurunun kalıplaşmış bir sözü vardır. Hepimiz bu cümleyi adımız gibi ezbere bilir, söyleriz. İşte Yaman ile Mira, bize “iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, ömür onları ayırıncaya kadar” birbirinden vazgeçmemeyi, pes etmemeyi ve her ne olursa olsun Dünya dönmeye devam ettikçe sevmeyi öğretti.

Bizlere yaşattıkları bu zevk için iki sezon boyunca başta Ali Bilgin, Ece Yörenç, Çağatay Ulusoy, Serenay Sarıkaya ve gönlü değen herkesin emeğine sağlık! İyi ki hayatımıza girdiler ve onlardan çok şey öğrendik.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER