Farkında mısınız bilmiyorum ama kavuştuktan sonra tüm büyüsü gidip albenisini kaybeden birçok örneğinin aksine çiftimiz ne vıcık vıcıklaşmış, ne sıkıcılaşmış, tam kıvamında sahnelerle hâlâ hikâyelerinin devamını merakla beklettiriyorlardı. Bunlar da çok baydı dedirttiklerini hatırlamıyorum (Sema'nın dâhiyane planı sebebiyle klişeden klişeye koşarak ayrı kalmayı başardıkları dönemi saymıyorum.).
Kaçak düdük makarnası Anıl evlerinde sadece bir gece kalmış ama kendisini Allah'ın gönderdiğine inanan Sefer çocuğun varlığına çok çabuk alışmıştı. Ayrılık zamanı geldiğinde Sefer de Sema da burulmuşlardı bir miktar.
"Erkek sözü."
"Çok mu üzüldün?"
Sen mutluysan ben de mutluyum.
Neyse ki Umman ailesinde aksiyon bitmiyordu da böyle küçük dertlere üzülecek vakitleri pek kalmıyordu. Sadreddin yine başını belaya sokmuştu.
"Sefer, dikkatli ol."
Sadreddin'in durumunun üzüntüsüyle eve dönüş yolunda arabada kara kara düşünürlerken, sürpriz bir telefonla geceleri hiç beklemedikleri bir hâl alacaktı.
Düdük makarnası ve çakallar çetesi
Evet, Sema'nın planları arasında bir grup çocukla salonda çift kale maç yapmanın olduğunu sanmıyorum. ^.^
Aşk, sandalyelerden kale, çoraplardan top yapıp, birlikte karşı takıma gol atmaktır. manzanasverdes
Bu davetsiz misafirlerin getirdiği neşe de geçiciydi aslında. Sadreddin hâlâ ölümün kıyısındaydı zira.
Birlikte sevinip birlikte üzülüyorlardı işte.
En çok da Sema'nın hastalığını hatırladıkları anlarda üzülüyorlardı.
Duvarlarında onlarca ayna olan odadan, minicik aynalı Sefer fotoğraflı odaya, Sema'nın değişen mutluluk skalası
"Ama senin istirahat etmen lazım."
Anıl, Sefer'le Sema'yı iyice ana-baba bellemiş olacak ki birlikte uyumak istemişti. Bizimkiler de çocuğu kırmayacaklardı.

“Anlardım aklından geçenleri, sustukça konuştuk sanki.”
Bu ana kadar Sefer'in evin içinde hiçbir ağır abiliğine ya da maço tavrına rastlamamamıza bilakis alış veriş yapmasına, çay koyup kahvaltı hazırlamasına filan değinmemiştim. Çocuklara birlikte kahvaltı hazırladıkları sabah bu durum belirgin olarak ortaya çıkmıştı. Zira Sema avukatlık yapmak üzere aniden çıkmak zorunda kalırken, Sefer ben çocukları bırakırım diyerek, aslında olması gerekeni, ancak çoğu erkekte göremediğimiz anlayışlı tavrı tekrar gösteriyordu.
Sefer'in çocuklarla, özellikle Anıl'la bu defaki vedalaşması ise daha hüzünlü olmuştu.
"Keşke benim babam sen olsaydın."