Yargı: Sınırların ötesinde
Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum.
 
Tezer Özlü
Bölüm yorumuna başlamadan önce Yargı’nın oluşumuna fikri değen, her hafta canla başla yeni bölümü yetiştirmek için emek harcayan, sonsuz desteğini esirgemeyen, yapım ekibi de dahil olmak üzere herkesi tebrik ederim. Yargı, iki sezondur adından söz ettirerek rüştünü çoktan ispat etmişti. Bundan daha büyük ödül olamaz. Ekstradan ödül kazanılması gururumuzu kabartır. 4 Aralık Pazar akşamı Altın Kelebek Ödülleri’nde de beş daldaki tüm ödüllere sahip olması, yaptıkları işe kaymak sürmek oldu. Ödülü kimin veya hangi kurumun verdiği ile ilgili şahsi düşüncelerimi kendime saklıyorum. Tartışmaya çok fazla açık konular. Oraları karıştırmak istemiyorum. Ancak, @raninimanini’nin de Twitter’da yazdığı gibi “Yargı’nın aldığı ödüller anasının ak sütü gibi helâl!” O yüzden Yargı’nın ödülleri toplamasıyla ilgili hiçbir aksi düşünceyi duymuyorum. Sema Ergenekon buraları okur mu, bilmiyorum. Ancak, çoğu zaman kendisinin nezdinde Yargı Melekleri’ni fazlaca eleştirdiğim oluyor. Kesinlikle art niyet gütmeksizin yaptığım eleştirilerdir. Eğer okuyorlarsa da ne kadar profesyonel olduklarının bir kanıtıdır. Nezaket ve sükûtları için teşekkür ederim. Yargı, benim televizyon arşivimdeki yerini çoktan ayırttı. Ona karşı ayrı bir hassasiyete sahibim. Bundan on yıl sonra bile sözü geçtiğinde her zaman aynı heyecan ve hevesle ismini anacağım. Sema Ergenekon “En İyi Senaryo” ödülünü almaya sahneye çıktığında büyük bir gurur ve mutlulukla konuşmasını dinledim. Gözlerim dolu dolu seyrettim. Biricikleri Asya, Alya ve Şems’ten ödülünü alma fikrini her kim tasarladıysa büyük jestti. Şu an sözcükleri yazarken bile ürperiyorum. Bundan daha büyük ödül olamaz. Ayaklarına taş değmesin. Yolları her zaman açık olsun.

 
Sadece Sema Ergenekon’u değil. Aynı zamanda dizinin yönetmeni Ali Bilgin, kadın oyuncusu Pınar Deniz ve erkek oyuncusu Kaan Urgancıoğlu’nu da ayrıca tebrik ederim. Başarılı işler her zaman ekip işidir. Ekiple var olur. Bir bütündür. Yargı bugün Global anlamda konuşuluyorsa ilk günden itibaren hepsinin eseridir. Yalnızca jüriye küçük bir eleştiride bulunmak isterim. Ali Bilgin ile birlikte diğer yönetmenimiz Beste Sultan Kasapoğulları da ödülü hak ediyordu. Burada bir parça da olsa kırıldım. Ödül ikisine birden gitmeliydi. Aynı zamanda enerjileri bu kadar hissedilirken “En İyi Dizi Çifti” ödülünün de Pınar Deniz ve Kaan Urgancıoğlu’na gitmesini isterdim. Sanırım yaşları daha olgun kaldığı için bu ödülün onlara verilmediğini düşünüyorum. IlCey kadar ödülü alan oyuncuların konuşulduğunu sanmıyorum. Ne diyelim? Sağlık olsun.

 
Bölüme gelecek olursam. Önceliği Yekta, Ömer ve Laçin üçlüsüne vermek istiyorum. Burak dosyasından sonra Yekta’nın Yargı’ya hizmet edeceği bir hikâyesi kalmadı. Devamlılığın sağlanması adına başka bir olay örgüsü kurulmalıydı ki hikâyenin Yekta ayağı süregelsin. Bu nedenle karşımıza Ömer’i çıkardılar. Dolayısıyla Laçin için de süreklilik aksın. Şimdi Ömer mi Laçin’i buldu, Laçin’in mi Ömer’i pek anlayamadım. Orası çok da önemli değil. Bir vesileyle Ömercik karşımıza çıktı. Doğaç Yıldız’ın Ömer rolü ile kadroya dahil olmasına sevindim. İlerleyen bölümlerde karakterlere nasıl bir etkisi olacağını merakla bekliyorum. Fakat şu var ki karakterin girişini beğenmedim. Daha doğrusu Ömer’in Yekta’ya kendini tanıttığı sahneyi beğenmedim. Çok mekanik geldi. Bunun da karakter gereği öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ömer’in kapıyı kapatma şekli bile bu mekanikliği kanıtlar derecesindeydi. Belki de kendini tanıtma biçimi komik geldiği için beğenmedim. Ama damdan düşer gibi Yekta’ya “Siz, benim babamsınız,” demesini bir o kadar sevdim. Böyle çat, diye söyledi. Yekta’nın o anki bakışı her şeye bedeldi. Kırdığı fındıkları, cevizleri hatırlamayacak kadar çok mazisi olduğuna adım kadar eminim.

 
Laçin’in medeniyet seviyesine nutkum tutuldu. Tamam, bizim aile de medeniyetin âlâsını yaşamıştır, ama Laçin kadar değil. Laçin’in “Bir ilişkiniz var mıydı?” sorusuna verdiği cevap bana tuhaf geldi. Olay, yirmi dokuz yıl önce vuku bulmuş. Yirmi dokuz sene önce Yekta’nın Laçin’le evliliği sürüyordur. Engin de bir bilemedin iki yaşında falandır. Büyük olasılıklar evliliğinin her döneminde Yekta, Laçin’i aldatmıştı. Laçin de bu gibi durumları evliliğinin içinde gayet hazmetmiş gibi duruyor. Ömer’in ofise gelip Yekta’ya “babamsınız” demesinden sonra, Yekta’nın orijinal cevapları beni oldukça eyledi. Yargı’da bazı sahneleri, bilhassa Yekta ve çevresinde gelişen olayları durum komedisi olarak kabul etmeye başladım. Öyle olunca nedenini, nasılını sorgulamıyorum. Yekta’nın Ömer’le olan diyalogu da buna dahil. Yekta’nın “Bu yaştan sonra bir babaya ihtiyacın yoktur,” söylemi anbean Ömer’in gözlerini doldurdu. Yekta’nın Engin’den sonra baba olmaya niyeti yok. Hoş, vakti zamanında Engin’i de kambur olarak görüyordu. Laçin “annecilik” oynamak istediği için Yekta’nın karşısına Ömer’i çıkardı. Yekta, bu emrivakiden hiç hoşlanmadı. Adamın gen havuzu özel üretim olduğu için Engin (rahmet istedi) gibi bir psikopat onun üst versiyonu olabilecekken Ömer’e ihtimal dahi vermiyor. Yalnız Yektacığım genlerin yüzde ellisinin anneden geldiğini unutmuş. Hatırlatırız o vakit! Laçin’den hiç beklenmediği tepkiyi görünce başta şaşırsa da söyledikleri pek işine gelmedi. Yalanı ortaya çıkınca elinde Laçin’e karşı kullanacağı başka kozu kalmadı. Huzurunu bozsa da tıpış tıpış o babalık testini verecek.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER