Ceylin, Çetin’den ya da Selçuk mu demeliyim? Ona pek karar veremedim. Her neyse... Benim için önemli değil. Çetin’le olan konuşmasında yaralanmadığını, hatta Osman’la hiç karşılaşmadığını öğrenince doğruca soluğunu Gül’de aldı. Çarşı burada bir kez daha karıştı. Ortalık az karışmamış gibi Parla’nın Çınar’ı aramasıyla Merdan’a haber uçtu. Merdan da çocukları, doğal olarak Parla’yı koruma amacıyla olaya el attı. Evde ne konuştukları ekrana yansımadı. Ancak, tat bir kere kaçtı. İfade vermek için emniyete gitmelerinden durumun ciddiyetini görebiliyoruz. Nitekim ifade sırasında anlattıkları pek hoş anılar değildi. Ağız birliği ederek olayı anlattılar. Serdar’ın ölümü hariç yaşananlar ortaya çıktı. Açıkçası neredeyse üç, dört bölüm boyunca aynı sahneleri başka versiyonlarla izlemek biraz sıkıcı oldu. Dön dolaş aynı sahneler. Burada da anlatmak istemiyorum. Mümkün olduğunca bu kısmı ekspres anlatımla geçeceğim. Uzun lafın özü Merdan Dede’miz torunları için kendini feda etti.
Muttalip Müjdeci’ye hem çok sinirleniyorum hem de ağzımın suları akarak izliyorum. Rolünü çıkarırken kimi örnek aldığını çok merak ediyorum. Aklımda bir isim var, fakat burada söylemem uygun düşmez. Plastik malzemesiyle oyunculuğunu harmanlayarak harika bir yorum çıkarıyor. Her hafta dişlerimi sıka sıka izliyorum. Bu bölüm, Yargı Çetesi’nin ifade vermek için emniyette bekledikleri sahnede saçımı başımı yolacak kıvama geldim. Ama her resmi kurumda bu karakterde memurlar var. Her gün şahit olduğumuz tipler. Çok iyi özümsemiş. İzlerken ayrı bir zevkleniyorum.
Ilgaz ile Çınar’ın konuşmasına gelmek istiyorum. Ilgaz buna benzer konuşmaları en az üç kez Çınar’la yaptı. Her defasında Çınar aynı şekilde başı öne eğik ve pişman bir şekilde ağabeyini dinledi. Ilgaz kendini parçaladı. Her yanlışından sonra Çınar’a bağırmakla iş çözülmüyor. Değişen hiçbir şey olmayacak. Burada Ilgaz’ın tutumunu hatalı buluyorum. Çünkü Çınar’a bağırdıkça Ilgaz içindeki öfkesini boşaltıyor. Çınar’ın ne hissettiği o an önemli değil. Çınar da her yaptığının ağabeyine ve çevresine misliyle zarar verdiğinin farkında. Özünde çok çok iyi. Bu kadar iyi olduğu için hayatın çukurlarında debeleniyor. Bu çocuk ne yapsa olmaz. Suç kimde, diye düşünüyorum. Ergen çağında anneyi kaybetmesi, ağabeyinin yanlarında olmaması, bakıma muhtaç bebek, evdeki tek kadın figürü yetersiz bir hala ile arada sıkışmış. Kişiliğinin oturacağı zamanlarda parçalanmış ailenin üyelerinden biri olmuş. Çocuğa bu yüzden kızamıyorum. Şimdi tek tutunduğu dal, örnek aldığı kişi olan dedesi de bir şekilde hayatından çıkmaya hazırlanıyor. Bu durum Çınar için daha yıkıcı olacak. Bundan sonra tadamadığı sevgiyi Parla’nın desteğiyle bulmasını umuyorum. İki yaralı yürek birbirini iyileştirecek mi? Kader çizgileri birbirine denk düşecek mi, göreceğiz.
Mahşerin dört tatlısını çilingir sofrasında görmeyi özlemişim. Dördünün bir araya gelip konuşması, dertlerini paylaşması çok özel. Hayatın tüm zorluklarına rağmen iki çift kelam edebilmek kıymetli. Kaybetmeden değerini bilmeli. Ceylin biraz Ilgaz’ın Pars’a akıl vermesine içten içe bozuldu. Bozulsa bile kız haklı. Ben de olsam DEV alınırdım. Herkes aynı şekilde evlenmek zorunda değil. Onu geçtim, IlCey’e özel anılar olsun. Al, işte. Pars kütüğü anlamadı. Ilgaz belli etmemiş olsa da Ceylin’i daha ilk gördüğü anda göz hapsine almış. İlmek ilmek anlamıştık. Ilgaz güzel seven adamlardan. Bir bakışı ile dünyayı ayaklarına serebilecek kadar seviyor. “Senin için ölürüm!” diyebilecek kadar cesaretli. Ah, bir insana ölüm sözü hiç mi yakışmaz? Her sözünü ettiğinde içime kor damlıyor. Çok az kaldı, biliyorum. Adım adım gelmek istemeyeceğimiz sona yaklaşıyoruz. Son mutlu anlarımız. Düşünmek dahi istemiyorum. Gözlerim hemen doluyor.
Metin, Görkem’le ilgili gerçeğe ulaştı. Görkem için ailesine dönme hikâyesine başından beri inanmıyorum. Düşüncem hâlâ değişmedi. Hikâyede sıkışınca sonradan ortaya çıkardılar. Şimdi de yedirmeye çalışıyorlar. Hikâye açılımı için güzel hamle oldu. Doğru yönlendirildiği takdirde sesimi çıkarmadan izlerim. O nedenle ne şekilde ilerleyecekleri önemli. Büyük olasılıkla Görkem bundan sonra Ilgaz ve Ceylin’in himayesine alınacak gibi duruyor. Merdan’ın hikâyeden çıkması yakındır. Bu bölüm tüm emareleri verdiler. Ancak, düşüncelerime göre Merdan, Yargı’daki görevini yerine getiremedi. Bambaşka planlarla dahil edildiği hâlde akış istedikleri gibi yürümedi. Buna rağmen Cezmi Baskın cillop gibi oynadı. Akasya Durağı’ndaki Osman Ağa aklıma dahi gelmiyor. İstenilen etkiyi yaratamadıklarına üzgünüm. Karakterden yeraltı dünyasının kralı olmasını beklerken; torununu pembe çantayla okula getirip gören tonton dedeye nasıl evrildiğini anlamış değilim.
Yekta ile Merdan’ın yüzleşmesini izlemek nefis geldi. İkisi de yüksek perdeden konuşurken ve sinirler zirve yapmışken şiddete meyil vermemeleri çok şıktı. Birbirlerine karşı kozlarını dövüşerek değil ellerine aldıkları biblolarla paylaşıyorlar. Görkem’e dair gerçekler de ortaya çıktığı için Merdan’ın Yekta’ya olan hiçbir çekincesi kalmadı. O nedenle kendi dilinde onu uyarmaya geldi. Her ne kadar kapana kısılsa bile Yekta’nın bu konuşmayı ciddiye aldığını hiç zannetmiyorum. Yargı Melekleri’nin işine bak. Merdan’ı giderayak Haluk’la karşılaştırdı. Ayağına gelen fırsatı tabii ki değerlendirecekti. O sıra Yekta dağılan odayı topluyordu. Haluk’a bu şekilde yakalanmak hoşuna gitmedi. Haluk sert yerden gitti. Bir anda Yekta’nın ayaklarına serdiği servetini geri çekmesini iyi bilir.
Ceylin emniyetten çıkarken arkasında Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü vardı. Yazıya o söz ile son vermek isterim. “Herkesin polisi kendi vicdanıdır. Fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” Bu bölüm Serdar’ı öldüren kişinin Parla olduğunu öğrendik. Merdan, Parla’nın hayatı kararmasın, diye özgürlüğünden vazgeçti. Ancak, Parla vicdanı ile epey boğuştu. Merdan’ın fedakarlığı vicdanının sesini daha çok arttırdı. Serdar’ı öldürdüğünü Ceylin’e itiraf etti. Günden güne katil olduğunun bilinciyle daha fazla savaşamazdı. Vicdanı elvermedi. O söz emniyetin bahçesine boşuna koyulmadı. Her şeyin bir sebebi var.
Bölümde emeği geçen herkesin yüreğine ve eline sağlık!
Mortis