Sis boruları ötmeye başladı yavrular
Şimdi oradalar - Aşk delice kımıldamalı yatağından
Sen bir yıldız kaymasıyla yatağından
Üstüne alevleri alarak
Kemikli bir aşk gencinin kollarından tutarak
Sen kanın damarlara tutunamadığı anlardan
Beni karnınla
Bir göz boğuşmasına daha kandırarak
Bul içe kapanık hayvanlarımı yalvarmalarınla
Üzülmüş
Belki dünya ile horlanmışım
Ansızın çık oradan görün orada
Bu siyah basmış kara akar deme -
Başka olmalı gövdemi denetleyişin
aşka hazır olan
... lardan. O KADIN'lardan
Halk aşksızsa sokaklar
banka dükkânlarıyla doludur
Ellerimi kâlb olmayan sularla
ıslamaya alışır o kızlar
- işte artık kaçmak - işte durmadan karşımızdayken bile -
- ılık ev girintileri
gizlesin daha köprüler
karanlık bedenleri
Her şey onlara göre - yamandırlar
Ansızın melek bekliyorum eski türk ezgileriyle
Senin Asya'dan hiç yontmadan zarif bir cep saati yapışın
Asya Asya ve Asya diye yalvarışın
Sana ansızın alın yazımı ve kendimi ekliyorum
Aşka hazır aşka aç ve davetli
Cahit Zarifoğlu
Kim daha hızlı yüzük çıkartacak?
Bunca gereksiz acının üstüne
Vodafone Arena’da evlenmeyi hak ettiler demiştim tee ne zaman. Fakat
Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu görmeyi hayal eden, olmadı Avrupa
Ligi şampiyonluğuna razı olan Sefer’in ömrü, ne Vodafone Arena’nın açılışını,
ne güneşli bir günde motorları maviliklere süren inanmış çocukların lig
şampiyonluğunu, ne de Quaresma’dan da sonunda bir cacık olduğunu görebilmeye
yetti. :/
Basit bir nikâh töreni oldu
ama zaten şu diyalog her şeyden daha kıymetliydi:
“Bak, bundan sonra vereceğiz el
ele bütün zorlukları aşacağız tamam mı?"
"Tamam."
“Bir insana
bir insan herhalde yeterdi. Fakat o da olmayınca?” Sabahattin Ali
Düğün yemeğinde davetsiz misafirin ardı arkası
kesilmemiş, her gelen sofradan birini götürünce zavallı Sefer’in heyecandan
kağıttan okumaya çalıştığı konuşmasının içine edilmiş, imkânsız aşk
algoritmasının mucidi Poyraz’ın taktığı altın yanına kâr kalmıştı. Masada baş
başa kalınca daha fazla milletin derdini çekmek istemeyen Sefer “Yemişim
konuşmasını, ben sana evde konuşma yaparım.” diyerek Sema’yı elinden tuttuğu
gibi koşaradım evlerine götürmüştü. Çok da iyi yapmıştı. İyi günde yanlarında
olmayı beceremeyen aileden kötü günde bir şey beklemek de beyhude bir işti belli ki.

"Nihayet baş başa kaldık."

Sefer ve Sema birbirlerine ziyadesiyle yeterdi. Ama
işte…
Neyse, bundan sonra Sefer'den türlü çeşitli romantik komedi erkeği aksiyonlarını izlemiştik. Kucakta eve sokmalar, kandırıp sırta atmalar, papatyalar, mumlar. Güzeldi işte. Mutluydular, onlar mutlu olunca biz de mutlu olmuş sayıldık.


"Hayatın sevda karşısında ne önemi var?" Berfo, Eşkıya
“Yüzünü avuçlarımın arasına alabilmek. Bilirsin, bu öyle sıradan bir eylem değil.” Cemal Süreya
Aylardır rol yapmaktan yorgun düşen Sema belki de ömründe ilk defa tecrübe ettiği sahici bir teslimiyetle Sefer'e sarıldı, Sema'nın ağzından ilk defa "Seni seviyorum." cümlesini duyan Sefer tatmadığını sandığı sevilme duygusunu parmak uçlarına kadar hissetti, daha evvel ettiği "Tatmadık ki aga." lafı Sema'nın "İyi ki varsın."ını duymasıyla birlikte büyük bir şangırtıyla tuzla buz oldu.
"Sefer, seni çok seviyorum, iyi ki varsın."
Fakat tabii ki üzerine ölümün gölgesinin çoktan düşmüş olduğu bu mutluluk çok uzun sürmeyecekti.
"Bizim oralarda "seni seviyorum" denmez, "kurban olurum sana" denir." Neşet Ertaş
Tamam bu kadar mutluluk çok fazlaydı SefSe için kabul ediyorum ama bari bir gün bekleseydi ya Alzheimer denen nane. Sefer’in kahvaltı sürprizi de konuşma sürprizi gibi güme gitmişti işte bu elim hadiseyle. Neyse ki Sefer ilk şoku atlattıktan sonra, içi kan ağlasa da Sema’yı sakinleştirmeyi başarıyor, yemişim Alzheimer’ını diyerek gülümsetiyordu bile.


Sana büyük
bir sır söyleyeceğim korkuyorum senden
Korkuyorum
yanın sıra gidenden pencerelere doğru akşam üzeri
El kol oynatışından söylenmeyen sözlerden
Korkuyorum hızlı ve yavaş zamandan korkuyorum senden
Sana büyük bir sır söyleyeceğim kapat kapıları
Ölmek daha kolaydır sevmekten
Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam
Sevgilim.
Louis
Aragon

Daha bir gün evvel evlenmiş olduğu kocasını unutan Sema, kendine geldikten sonra Sefer’in bile unuttuğu antrenmanı hatırlıyordu halbuki. “Sen benim elimi tut, gerisi kolay.” diyen Sefer’e kayıtsız şartsız güveniyordu da, kimselere güvenmeyen Avukat Hanım. Gerçekten birlikte her şeyin üstesinden gelebilecek gibiydiler.

"Sen de gel.

"Bence ben evde beyimi bekleyeyim." ^.^

"Nasıl olsa bundan sonra hep beraberiz."
Güya hep beraberdiler de balayı filan düşünmeden işe güce dalmışlardı hemen. Daha ilk günden ikisi de kendi başına takılıp akşam gün içinde yaptıklarını birbirlerine anlatmak üzere evde buluşmuşlardı. Bu şekilde giderse birbirlerinden sıkılmaları pek mümkün görünmüyordu. İlişki uzmanlarının (o ne demekse) tarif ettiği örnek evlilikti sanki Sema-Sefer Kılıçarslan çiftininki.





Ellerin
ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmakların
Sezai
Karakoç

"Kimse seni benim kadar sevemez."