Kiralık Aşk'ın oyuncularına bir buruk veda: Rüzgar gibi geçtiler!

Dilara Pamuk 

Biraz uçuk, biraz kaçık, deli dolu, damarlarında DÖ RH bazen pozitif bazense negatif magazinle dolaşan, dillere destan, kurduğu entrika ağlarıyla meşhur, hayatta en çok parayı seven, paradan sonra belki biraz şöhreti seven, asla güvenilmez bir karakterdir aslında Neriman İplikçi. Tüm sayılabilecek kötü özelliklerine rağmen hayat dersleri meşhurdur, kadın-erkek ilişkileri her daim ondan sorulur, zekidir ve aynı zamanda gerek Kiralık Aşk evreninde, gerek gerçek hayatta kültleşmiş bir efsanedir de. Ortası asla yoktur. Bazen sizi kahkaha krizlerine sokar, bazen de salya sümük ağlatır. Her anı zirve noktada yaşamak gibi şahsına münhasır bir huyu vardır. Verdiği taktiklerin, aklına gelen hinliklerin sınırı olmamakla beraber bu hayatta insanın karşısına çıkıp çıkmaması gerektiğine en karar veremediğim karakterdir. 

Sergilediği performansla çok kez oyunculuğun kitabını yazar Nergis Kumbasar. Fantastikle gerçek arasında sıkışıp kalmış Neriman'a ruh verir esasen ve bu yüzden sevdirir kendini. Asla yazılanla sınırlı düşünülmez Neriman İplikçi; Nergis Kumbasar'ın ses tonu ve mimikleriyle zirveye yerleşir benim kanaatimde. Ekranda nasıl görüneceğini umursamaz Nergis Kumbasar; bu yüzden Neriman'ı şekilden şekle girmiş, yüzüne maske yapmış, karikatürize olmuş, absürt kıyafetlerle çılgınca dans ederken veya spor yapmaya çalışırken kendini rezil etmiş bir hâlde görürsünüz. Defne ve Ömer ilişkisinde ateşe odun atıp harlamaya kalktığı ilk andan itibaren, ıslak odun attığını fark etseniz bile izletir Neriman kendisini. Çünkü Kiralık Aşk'ın assolisti bizzat o'dur, bilirsiniz. Gerisinde çok şey bırakır Nergis Kumbasar; "Rezeneeğğ" diye bağırırken ki son harf vurgusunu, Neriman'ın sinirlendiğinde gözünde oluşan seyirmeyi, hızlı hızlı ama tane tane konuşmalarını, tüm absürt komedi sahnelerinde dahi saçtığı asaletini... 

Bana sorarsanız dönüp dönüp izlenmelik, dramanın yükseldiği iki sahneyi mutlaka bırakmıştır ardında Neriman İplikçi. Birisi, Necmi ile arası bozukken, Koray'a, otuz senede kocasıyla ne kadar bir bütün olduklarını anlattığı sahnedir. İkincisi ise, yıllar öncesinde, Ömer'e parmağından çıkardığı yüzüğü verirken, "Sen benim doğurmadığım oğlumsun!" dediği sahnedir. Bunlar, bende Neriman'ın en iz bıraktığı sahnelerdir. Çoğu kez komedi kısmında görmeye alışık olduğumuz güzeller güzeli kadın, bu iki sahnede en duygusuz insanı bile gerçekten ağlatır. Öyleki karakterinin vazgeçilmezi olan tutarsızlığına ve uslanmazlığına bile aldırış etmezsiniz. Yellozlar gelip geçicidir ve forever Neriman İplikçi'dir. Ruhunuz bunu çoktan kabul etmiştir!


Virgo 

Küçükken –hoş, manevi yaşımın kemale erdiğinden hala emin değilim– kötü karakterleri oynayan oyunculara hayretle bakardım. Sevilmeyen karakterin içine girip onu seyirci için de sahiden “sevilmeyecek” bir kişi kılabilmek dehşet verici gelirdi. Büyüdükçe –o “kötüyü oynamayı seven” oyuncuların ekseriyetle dediği gibi– bunun bir meziyet olduğunun ayırdına vardım. İçinizde karşılığı çok daha az olan şeyi çıkarıp oynamanın muhtemelen apayrı bir hissi, keyfi vardı.  

Bazı kahramanları –veya anti-kahramanları– sebep oldukları onca kötülüğe rağmen “kötü adam/ kötü kadın” kalıbına sokamazsınız. O kalıptan sızıp akacak bir yer muhakkak bulurlar. Neriman İplikçi, Nergis Kumbasar’ın kötü kadın kalıbından ustalıkla akıttığı kadınlardandır. Hayattaki tüm amacı “para için kocasının yeğenini evlendirip işi bitince onu terk ettirmek” olan bu oyunbaz yengenin yaptıkları kötünün de kötüsü olduğunu gösterir oysa kağıt üstünde. Neriman Kiralık Aşk’ta “kuru kızlar için erkekleri elde etme kılavuzu” ile beraber bencilliğin, acımasızlığın, aymazlığın ve utanmazlığın kitabını yazar. Yazmakla kalmaz, oya gibi ince ince işler hatta. “Çok kötülükleri oldu ama en azından niyeti iyiydi be” bile diyemeyiz onun için. Akıllanıp uslandığını ve gerçek anlamda pişman olduğunu görmeyiz. 

Bütün bu hikaye Neriman’ı aynı anda hem alabildiğine fantastik hem de fazlasıyla gerçek bir kadın yapar. Fantastiktir Neriman, sürreeldir; çünkü bütün bunları yapan kadın aynı zamanda derinden derinden kendini sevdirir de. Nergis Kumbasar’ın Neriman’ın içine işlediği öyle incecik bir merhamet ve samimiyet vardır ki; yıllar önce yüzüğünü çıkarıp İtalya’ya giden Ömer’e verdiğini gördüğünüzde onun sadece Ömer’i gerçekten sevdiğini değil, bunu içten içe hep bildiğinizi fark edersiniz. Bunca oyunu kuran, yalanı söyleyen, dalavereyi çeviren Neriman Ömer’i çok özlediğini söylediğinde kulaklarınız isyan eder belki, ama kalbinizin bir yeri ona inanmadan duramaz. Yalan, kullanmayı çok iyi bildiği için Neriman’ın kendine meşru gördüğü bir silah gibidir hayattaki. O yüzden yalanla işi bittiği anların tümünde de tamamen gerçektir Neriman. Gerek Ömer’e; gerek kocasına, kızına, Koray’a - hayatta değer vermesi icap eden insanların hiç birine sevgisi yalan değildir; sadece şahsına münhasırdır. Bencildir ama kendince gerçektir. Bu çok ince çizgiyi izleyiciye geçirebilmek maharet ister, ve bu upuzun yolculukta o maharet Nergis Kumbasar’ın ellerinden öper. 

Yazı devam ediyor...

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER