Tatlı Küçük Yalancılar: Alışkanlıklarınızın dışına çıkmaya hazır mısınız?
06 Temmuz 2015
Tatlı, kötü kızlar
Ece Tabakoğlu
Son birkaç günüm, fragmandan kulağımda kaldığı kadarıyla “hangi mum yanar yatsıya kadar bla bla tutulur mu sırlar hiç ölene kadar hım hım tatlı küçük yalancılar” diye mırıldanarak geçtikten sonra beraberliğimizin uzun soluklu olacağını düşündüğüm Tatlı Küçük Yalancılar’ın ilk bölümünün karşına geçtim. Belirtmek isterim ki orijinal versiyonu Pretty Little Liar’sı hiç izlemediğim için de hikâyeye ve karakterlere tamamen ilk bölüm çıplaklığında baktım.
İlk bölümlerin, melodram ve ya romantik komedi fark etmeksizin yüksek bir açılış sahnesi ile ‘merhaba’ denmesini her zaman çok severim. İnsanı başka kanala kaçacağı varsa da yerine mıhlar, gözlerini ekrana kitler. Bu sefer zaten kaçmaya niyetim yoktu ama Açelya’nın acımasız şakası hem süper bir başlangıç yaptı hem de Açelya’nın bu tarz oyunlardan nasıl zevk aldığını gösterdi.
2012 yazında 40 dakikalık bölümleri ile farklı bir iş olan polisiye drama Çıplak Gerçek’te kayıp kız Hazal olarak tanıdığım Beste Kökdemir bu kez de kayıp kız Açelya olarak karşımdaydı. Yüzünde acayip şekilde harmanladığı hem katil hem maktul, hem suçlu hem masum ifadeden dolayı Hazal’ken de verdiği tekinsiz havayı Açelya olarak muhafaza etmiş üzerine çok daha fazlasını koymuştu. Janset ve Toprak kardeşlere yaptığı kötülük ile net kötü biri olduğuna emin olduğum Açelya’yı yine de bir şekilde sevdim.
Açelya gibi diğer dört kızımızın da pek masum tipler olmaması benim bu ekibi iyice sevmeme ve onları izlemek için merak etmeme neden oldu. Düşünün ki saf görünümlü, en zayıf halka Ebru bile hırsızlık yapabilecek bir alt yapıya sahip. İçlerinden en iyi kalplisi Hande’nin kilolarıyla ilgili saplantısının da derin konular açacağını tahmin ediyorum. Ama benim favorim Selin oldu. Serinkanlı ve asil duruşu, tam ne hissettiğini belli etmeyen demir kadın halleri ve cesareti ile bende onu daha yakından tanıma isteği uyandırdı. Hele bir de annesini idol kadınlarımdan Tülay Günal’ın canlandırdığını düşünürsek, dikkatimi en çok Selin’in ev ahalisinin çektiğini söylerim.
Tatlı Küçük Yalancılar’da o kadar çok gizem, olay örgüsü var ki ilk bölüme pek fazla aşk denklemleri yazılmamış. Selin’in ablasının nişanlısı ile olan rahatsız edici ilişkisi dışında Aslı ve Eren flörtleşmesi olmasa aşk namına bir şey izleyemeyecektik. Ancak beş ana kadın karakterli bir dizide bulunmaz Hint kumaşı pozisyonundaki biricik jönümüz Eren’i hemen Aslı’ya yar edemedim. İlerleyen bölümlerde ilişkilerde daha büyük kesişmeler çatışmalar yaşanmasını beklediğimden bu konuya şimdilik çok kafa yormadan izledim.
Orijinalini hiç bilmediğimden nasıl uyarlanmış, ne kadar uyarlanmamış bilmiyorum ama Tatlı Küçük Yalancılar, ilk bölümü süper sürükleyici ve delice sonrasını merak ettiren bir dizi olmuş. Ama hepsinden öte oyunculukları ve rejisi ile özenilmiş bir iş olmuş. Umarım orjinalinin ötesine geçer, uzunca bir süre "A kim?" diye kulisler yaparız.