Tatlı Küçük Yalancılar: Alışkanlıklarınızın dışına çıkmaya hazır mısınız?
06 Temmuz 2015
Raydan çıkmaya hazır mısın?
Esra Gedik
Yabancı dizilerin Türkiye uyarlamalarına uzak duran bir insanım. İlk bölümlerine bile nadir şans veririm. Ama söz konusu Elif Usman olunca kendimi alamıyorum. Ne yazarsa izlerim. Elif Usman’ın kalemini, yaratığı dünyayı, o dünyaya yerleştirdiği her karakterin hikayesini derinlemesine işlediğini Kayıp dizisinde görmüş, tek kelimeyle bayılmıştım. O nedenle Tatlı Küçük Yalancılar benim için ‘elde var bir’ şeklinde başladı. Üstelik bölümde Kayıp dizisine selam göndermesi beni kalpten vurdu. "Murat Şarman’ın yeğeni kaçırılmıştı, buldular" <3 ben.
Bölüm, jenerikten itibaren beni yaratılan dünyanın içine aldı. Jenerik de dahil olmak üzere kullanılan müzikler sahnelerle çok uyumlu olmuştu. Orijinalindeki müzik seçimlerini aratmadı. Jenerik müziğinin coverlanması ise çok şahane bir hareket olmuş. Orijinalindeki isimlerin baş harfleri ile yeni isimler oluşturmaları da takibi kolaylaştırdı. ‘Kim kimdi yahu?’ diye düşünmedim pek. Ayrıca isimler dışında fiziksel olarak da uyum yakalanmış gibiydi.
"Sarışın Alison’a karşı kumral Açelya olur mu" diye düşünüyordum ama Alison’ın Türk versiyonu ancak bu kadar olabilirdi. Alison’ın ruhunu çok iyi verdi. Bakışlarını özellikle çok etkili buldum. Selin karakterini canlandıran Büşra Develi ise kuşkusuz ilk bölümün en başarılı performanslarındandı. Hem fiziksel, hem de duygu geçişleri ile Selin, Spencer karakterinin başarılı bir uyarlaması olmuş.
Aynı şeyi Ebru karakteri için söyleyemeyeceğim. Orijinalinde de Emily sönük ve kendine pek güveni olmayan bir karakterdi ama Ebru sinir bozucu şekilde ezik bir karakter olmuş. Uyarlama olsun ya da olmasın RTÜK’ün “genel ahlak” kılıcı her zaman senaristlerin başının üzerinde sallanır. Bu nedenle de orijinal hikayedeki eşcinsel karakterler gibi “sivri” karakterler uyarlamalarda silinir. Bu doğal olarak orijinal hikayenin dinamiklerini de silmeye neden olur. Bu nedenle, Emily eşcinsel iken Ebru’yu fakir ve sinik bir karakter yapmak pek hikayeye uymamış gibi. Ebru karakterinin her sahnesinde onu kollarından tutup, sarsmak istedim. O kadar söyleyeyim.
Hannah, orijinalinde en sevdiğim karakterlerdendir. Hannah ve Calep çoğu zaman PLL’i izleme nedenimdir. Açılış sahnesindeki Hande karakterini gördüğümde bu nedenle azcık sinirlendim. Hannah bu kadar mızmız biri değildi. Devamında karakteri Hannah’ya daha çok yaklaştırdılar. Spencer-Selin uyumundan sonra Hannah-Hande uyumu da yakalanmış oldu. Son sahnede gördüğümüz piercingli arkadaş da eğer Calep ise, biri beni vursun!
Aslı’dan Aria olur mu? Olursa Ezra-Eren ile ilişkileri nasıl olur? Şimdilik bu konuda çekimserim. Aria-Ezra uyumunu Aslı-Eren arasında bulamadım çünkü Şükrü Özyıldız’ın yanında Bensu Soral sönük kalıyor. Eren, Ezra’nın daha yakışıklı ve çekici versiyonu. Bu nedenle Eren, daha tehlikeli bir karakter olacakmış algısı yarattı. Özellikle de o son dakika golü ile.. Bu noktada belirtmeliyim Mona karakteri olmadan Tatlı Küçük Yalancılar olmaz! Mona’nın askerleri değiliz ama hikayede çok kilit bir karakter idi. Tüm temel karakterlerin uyarlamalarını görmüşken neden Mona yok anlam veremedim. İlerleyen bölümlerde çıkabilir umudumu saklı tutuyorum. Karakterler ile ilgili son sözüm de annelerin seçimine dair. Hande’nin annesi Asuman, Güneşi Beklerken dizisindeki Tülin’i hatırlatsa da Gökçe Yanardağ iyi bir seçim bence. En çok Aslı’nın annesini beğendim. Fiziksel olarak da Aria’nın annesine çok yaklaşılmıştı.
PLL’i altı sezondur izliyorum. Çıkacak şaşırtmacaları biliyor olmama rağmen Tatlı Küçük Yalancılar ilk bölümden gerilimi çok iyi verdi. Hikayede yaşanacakları bilsem de sahneleri ve dünyayı o kadar etkili kurmuşlar ki adeta içine çekildim. Açelya ile olan flash-back sahneler de hikayeden bizi koparmadan, orijinalindeki gibi etkili bir şekilde diziye iliştirilmişti. Ne günümüzde geçen sahnelerde ne de Açelyalı geçmişte kurgudan uzaklaşmadım.
Dizinin son dakikaları bize (PLL izleyicilerine) çok ters bir yerden gol attı. Elif Usman’ın bizi her fırsatta şaşırtacağına eminim ama, Eren’e ne yaptınız hocam? ^.^ Resmen şoke oldum. O noktadan sonra raydan çıktım. Kafam çok karıştı. Hikayede nereye geldik ipin ucunu kaybettim. Orijinalinden ayrılan o hikaye, genel hikayeye nasıl bağlanacak? Bundan sonra gerçekten de PLL’i anımsatan ama ondan çok uzakta bir hikaye mi izleyeceğiz, merak ediyorum. Bu yaratıcı ama riskli bir seçim olmuş. Ancak PLL izlemiş olanları bu diziye bağlamak için de başarılı bir açılım olduğunu kabul edelim. Çünkü bire bir aynı bölümleri yerli oyuncularla izlemek gayet sıkıcı olurdu. Tabii şöyle de minik bir sakıncası var. PLL izlemiş insanlar olarak karakterleri çok iyi biliyoruz ve yaratılan bu değişiklikler ileride sinir bozukluğuna sebep olabilir.
İlk bölümdeki gerilim diğer bölümlerde de bu şekilde ilerlerse ve orijinal hikayeye eklenen açılımlar yaratıcı bir şekilde devam ederse sürekli izleyicisi olurum. Emeği geçenlere teşekkürler. Hikayenin yolu açık olsun.