Bu kısa
sohbetin ardından sessizlik sağlanıyor ve kamera akıyor. Çekilen sahne en
azından bu yıl dizinin gidişatını pek etkilemeyebilir fakat yepyeni bir tarihi
dönemin sayfalarını araladığı için oldukça önemli. Süleyman Şah, Kayı Obası’nın
geleceğine ve tarihe yönlendirecek ve ileride Osman Gazi olarak anılacak
Ertuğrul ile Halime Hatun’un oğlu Osman’ı Ertuğrul’un kucağına verir ve ortadan
kaybolur.
İçten içe bir yanım çekimlere çok az bakıp soluğu
Riva’daki sette, Barış Bağcı ile Kaan Taşaner’in çekimlerini izle derken, diğer
yanım ise hazır karşında Engin Altan Düzyatan ve Serdar Gökhan duruyor. Kal
burada ve biraz onlarla konuş diyor. Tabii yönetmen Günay’ı gözlemlemek de
ikinci tercihin en büyük artısı. Sonuç olarak ikincisinde karar kılıyorum.
Bu sırada yönetmenin yanında oturan kişi dikkatimi
çekiyor. Onu gözlemekten çekilen sahneye bile odaklanamıyorum. Çok rahat ve sete hâkim
bir duruşu var. Nuray Hanım’a bu kişinin kim olduğunu sorduğumda aldığım cevaba
şaşırıyorum. Çünkü bu kişi dizinin yapımcısı ve
senaristiMehmet Bozdağ’dan başkası
değil. Kendisi yazın çekeceği büyük bir tarihi filme hazırlanıyor şu sıralar.
‘Diriliş Ertuğrul’daki tarihi görkemi bu sefer beyazperdede yansıtacak.
Açıkçası şaşkınlığımı gizleyemiyorum; çünkü tarihe bu kadar hâkim olan, sette
herkesin saygıyla ve övgü dolu sözlerle bahsettiği kişinin henüz 30’lu
yaşlarının başında olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti.
Yazı devam ediyor...