Sohbetin sonuna geldiğimizde dışarıdan motor sesleri
geliyor, set artık toplanmış ve paydos demiş. Biz de Düzyatan’ın bir an önce evine
gidip oğluna kavuşması için onu daha fazla tutmuyoruz.
Riva’daki platoya geri döndüğümde obaların ortasında yer
alan meydandaki toprakta bir sürü iz görünce oldukça büyük bir sahnenin
çekildiğini tahmin ediyorum. İçten içe "asıl olay buradaymış" diye düşünsem
de nafile deyip setteki detaylara bakmak için çadırların arasında dolaşıyorum.
Bu kadar büyük bir prodüksiyon söz konusu olunca ister istemez güvenliğin nasıl
sağlandığını soruyorum. Sonuçta bir kişi bu alana girse ve es kaza ufacık bir
yeri tutuştursa sanat yönetmeninin aylarca verdiği tüm emek heba olur. Nuray
Hanım da aynı durumdan ötürü ekstra güvenlik önlemi aldıklarını dile getiriyor.
Sabah 9 buçukta başlayıp akşam üstü 5’te sona eren
maceranın sonunda soğuk tüm uzuvlarını ele geçirmişken ardında bir mutluluk da
bırakıyor. Gün boyu ikram edilen çay, kahve ve baklava ile Nuray Hanım’ın
RaniniTV için setteki tüm oyuncuların fotoğrafını çektirme ve röportaj ayarlama
uğraşıyla birlikte çok güzel ağırlandığımı söyleyebilirim.
Yaklaşık iki yıl sonra bu set izlenimi yazısıyla
beğendiğimiz, tutkuyla bağlı olduğumuz veya olumsuz yorumlarla iğnelediğimiz
yapımların ardında ne kadar büyük bir emek yaşadığını tekrar görmüş oldum. Ben,
bu aranın üstümde yarattığı pası umarım bu yazıda atmışımdır ve sizler de
keyifle okumuş, sadece bir kahramanı değil deyim yerindeyse bir tarihi dönemi
klonlayan ‘Diriliş Ertuğrul’un set fotoğraflarıyla o ortama kısa süreliğine de
olsa gidebilmişsinizdir.
Set izlenimlerinin devamı gelecek; hem de oldukça
yakında!