Başlık yabancı değil. İsim deseniz bu aralar epey popüler.
Eeeeee tüm bileşenlerden bi' Gülben Derenoğlu yazısı gelmesin miydi?? Cedric'in Chen'i varsa bizim de Gülbenciğimiz var. Ne de olsa bizim kız oldu Gülben. Bizim kız diyorum çünkü artık evimden birileri gibi oldu Derenoğlu Ailesi. Baştan söyleyeyim: Gülben kız kardeşim, nokta...
Dizi için zaten sezonun sürprizi demiştik daha önce. Her
bölüm bir önceki bölümün üzerine koyarak ilerliyor ya en güzeli de sanırım o
kısım. Kardeşler arasındaki bağ bambaşka yerden geliyor. Ebeveynlerin
sorumsuzluklarını omuzlarına almak hiç de kolay değil ve bu yüklerin altından
kalkabilmek bugünlere gelebilmek gerçekten başarı aslında. Yani yaşıyor
olmalarına bile şükretmemiz gerek. Amaaa insanoğlu işte hep daha iyiyi hep daha
mükemmelini ararken kaybediyor benliğini.
Gülben kızıma geleyim tekrardan. Gülben'i ilk tanıdığımızda
daha agresif daha içine kapanık idi. Altına işemesi, sorunlarını asla
söyleyememesi de onun daha çok iç dünyasına çekilmesini sağlıyordu. Kendini kapattıkça
hayat daha zorlaşıyor, yalnızlığı fazlaca artıyordu. Burada da kitapları ve
onların dünyalarına kendini fazlaca kaptırma ağır basıyordu. Yalnızzzzzzzz
şimdi her şey değişiyor. Tek tek, sırayla, ağırdan, güzelce...
Gülben'in içindeki masumiyet, çocuksuluk ve bir şeyleri aşma
azmi göz kırpmıştı bana. Kendini birini açarsa, onunla bir kişi birazcık bile
olsa ilgilense değişecekti, dönüşecekti. Bu evreler yavaş yavaş olsa da
başlangıç ağır oldu. Ev ahalisi harici ve Bayram (apartman görevlisi) dışında
kimseyle muhatap olamıyordu ki. Anca elektrik, su vb. ev gider faturalarına
bakmak için gelen görevlileri görürse görüyordu. Eeeee onlara da içini
açamayacağı için yalnızlık baki... Hee isteyerek olsa eyvallah da zorunluluk
kaygı doğuruyordu.
O Esat buraya gelecek, işte o kadar!
Esat biricik aşkı olmuştu ama tek taraflı. Ne Esat biliyordu
bu aşkı ne başkası. Gülben'in ise kalbi hızlıca atıyor, çarşaflar ıslanmıyor,
göz bebeklerinin içi gülüyordu. Sonra yanlış anlamalarla Esat'ın hoşlandığı kızı
bile öldürme noktasına gelmişti. Biz izlerken hastalığının olduğunu biliyoruz
da yaşarken kolay olmasa gerek. Esra ölebilirdi, sakat kalabilirdi. Daha
sonrasında olayın tekrarlanmayacağı net bile değil. Gülben üzümlü kekim,
canımın ciğeri ben, o, bu anlasa bile zorluyorsun herkesi, kabul edelim. ^^
Hayal kurmak güzel, hayal dünyasına girmek güzel. Lakin
sürekli orada kalmak, dışına çıkamamak da bir o kadar zor. Maalesef hayal
dünyası bazen sadece hayaldir, güzeldir. Oradan çıkmak istemezsin, oysa
normalde nerede beyaz atlı prensler be Gülben'im, gül yüzlü kızım, güler
bakışlı çocuğum... Hoş geldin gerçek hayata, hoş geldin gerçek acılara, işlere,
dünyaya...
Tam da şu sırada başladı iyileşme yolculuğu
Gülben, Safiye'nin kanatları altında büyümüş. Onun
annesinden kalan kırıntılarını çekmiş. Safiye'nin katı tavrına boyun eğmiş.
Sesini çıkartamadığı için sarılmış kitaplara aslında. Ve o hayal dünyası dört
bir yanını donatmış hediye paket ambalajlarıyla.
İnci onun kabuğundan çıkmaya çalıştığını gördü, elinden
tuttu, yardım etti. Ve şimdi birlikte olgunlaşma evresi, söylenmesi safhası,
dinleme zamanı. İlk adımı İnci'yi eve çağırarak attı. Dilerim Esat deli gibi
aşık olursan "İyileşmiş Gülben'e". Ve biraz süründür çiçeğim
Esat'ı.^^ Yani sen bakma öyle her erkek sineğe, kişisine... Ailene sahip çık, Naci yaşayıp enişten olsun diye dua et, İnci'yle Han'ı çekiştir.
Gülben karakterini başarıyla canlandıran Merve Dizdar'ı
tebrik ediyorum. Böylesine inandırıcı öylesine içten öylesine "Ay bu
cidden Gülben" dedirttiği için emeğine sağlık. Yolu çok ama çok açık
olsun. Sahnede de diğer işlerinde de beğendiğim Merve Dizdar hep daha daha
güzel işlerle var ol. <3
Ne yangın çıkarmalar ne radyo basmalar ne karakola gitmeler. Neler geçirdin yıkılmadın, ayaktasın ♥
Bayılıyorum müziklerinize, bayılıyorum kadronuza, bayılıyorum konuyu işleme tarzınıza. Bayılıyorum size Masumlar Apartmanı ekibi. Çay demlemeye, kahve yapmaya, çekirdek çitlemeye ihtiyaç olursa birisi buradayım. ^^
Sevgiler...