Taksim Meydanı
Bir gün şirketteyiz, sevgili Tomris Giritlioğlu Taksim
Meydanı’nın siyah beyaz bir fotoğrafını elinde gezdiriyor.
Mevzuyu anladım ve hemen nasıl yaparız diye planlamaya başladım.
Çorumlu işçilerin önce Ankara, ardından İstanbul’a yürüyerek,
Taksim Meydanı’na çıkışlarını ve ilk kez öğrenci
hareketiyle işçi hareketinin birleştiği sahneyi çekecektik.
Üstelik bu Deniz Gezmiş’i ilk kez göreceğimiz sahneydi. Kısa
zamanda sıkı bir çabayla izinleri tamamladık ve ertesi pazar
çekim için sete çıktık. Sabahın beşinde; 120 kişilik teknik
ekip, 4 kamera ve 900 figürasyonla birlikte çekim hazırlıkları
başladı. Atlı polislerimiz ve dönem araçlarımızla birlikte tüm
meydana yayıldık. Resmi polis tüm meydanı bizim için çevirdi ve
çekim başladı. İki saat kadar sonra bizimle ilgilenen ikinci
sınıf emniyet amiri yanıma geldi ve “TKP Galatasaray Lisesi’nin
önünden yürüyüşe geçti, 10 dakikaya burada olurlar.” dedi.
Ben şaşkınlıkla “Ee ne yapacağız?” dedim. Amir “Bildiri
okuyup dağılacaklardır.” dedi. Başımdan aşağıya kaynar
sular dökülmüştü, bu devasa organizasyon bir dağılırsa bir
daha toparlanamazdı. Üstelik kasetin yayına yetişme derdi vardı.
Polis barikat kurdu, TKP geldi, sözcüleriyle konuşmaya başladık.
Bizim ekip arkada hemen hemen aynı mevzuların 50 yıl öncesini
çekiyor, karşımda ise günümüzdeki hali duruyordu. Neyse ki
derdimizi anlattık. İnsanların bu projeyle sivil hareketlerin
anlamına kulak kabarttığını, “Darağacında Üç Fidan”ın
bu diziyle üç baskı daha yaptığını söyledik. Sağduyu galip
geldi. TKP, meydana girmeden bildirisini hemen orada okuyup dağıldı.
Biz de o gün, işimizi ucu ucuna tamamlayıp dağıldık.