Başa dönelim, Cem Hülya’ya o geceyi yaşatmasaydı Hülya
Kerim’e karşı bu kadar acımasız olur muydu? Hiç sanmıyorum. Kerim’i içten içe
unutmasa da hayatına devam eden Hülya, tutunacak bir dalı kalmayınca yeniden
Kerim’e yönelmedi mi? Ee o zaman hani aşk diyebilirsiniz? 8 yaşında bir çocuğun
hissettiği aşk olamaz elbet; Hülya, Kerim’e asıl şimdi aşık.
Hülya’nın bir diğer dönüm noktası da Kerim’le evlendiği
gündür. Kerim, Hülya’yı terk etmese, sessiz sakin bir şekilde hayatlarına devam
edeceklerdi. Ama asla birbirlerine aşık olamayacaklardı. Hülya, aşık olduğunu
sanacak, Kerim içten içe kendinden ve Hülya’dan nefret edecek, mutsuz bir
şekilde yaşlanacaklardı. Kerim’in Hülya’yı terk edip de Almanya’ya gidişi
HülKer için bir nimettir aslında.
Hülya’nın bir sonraki dönüm noktası ise kucağında Mehmet’le
beraber Türkiye’ye geri döndükleri gün oldu. Kimisi o gün için Hülya’nın zaferi
dese de, ben Hülya’nın en büyük pişmanlığı derim. Hülya, sevdiklerinin
gözyaşını görmenin ne denli acı verici olduğunu Aylin meselesinde öğrendi.
Kerim, kendini bilmez bir şekilde Hülya’ya sarıldığında Hülya kendinden başka
bir dünya olduğunun da farkına varmıştı. Belki de annelik değiştirmeye
başlamıştı Hülya’yı.
Cevher malikanesine girdikten sonra Hülya ve Kerim için çok
şey değişti. Bir yandan mutluluk oyunu oynarken, bir yandan birbirlerinden
kaçtılar. Ama kalpleri bir kez atmaya başlamıştı, kaçmak artık o kadar da kolay
olmayacaktı. İşte o an ikisi için de büyük bir dönüm noktasıydı. Buraya tekrar
döneceğim ama önce Kerim’in hayatına bakalım.
Yazı devam ediyor...