Ömer'in Elleri
Debbish
Sözü çok uzatmadan daha önce kimseciklere söylemediğim bir şeyi sizlere itiraf ediyorum; bir erkekle tanıştığım ilk ayakkabılarına ve daha sonra ellerine bakıyorum. Herhalde ayakkabılara olan zaafımı anlamışsınızdır! İşte bu zaaf beni 19 Haziran 2015 tarihinde ekran başına oturtmuştu. En büyük merakım ise fragmanlarda gördüğüm o meşhur ayakkabı tasarımcısı Ömer İplikçi ile tanışmaktı. Neyse ki şanslıydım, dakika bir gol bir kendisinin ayakkabılarını en ince ayrıntısına kadar inceleme şansına sahip oldum Sırra ellerdeydi. Tasarımcı olduğuna göre o ellerin marifetli olması gerekirdi. Heyecanla bekledim, bekledim... Ve bölümün sonlarına doğru gecenin karanlığında o yetenekli Ömer İplikçi’nin elleriyle tanıştım! Hem de oldukça duygusal bir ortamda. “Söz ver bana dünyanın en güzel kızıyla evleneceksin” diyen annesini hatırlayarak dans ayakkabıları çizerken... Onun gibi uzun ve yapılı bir erkekten daha maskülen eller beklerdim ama beklediğim şekilde olmasa bile beni kalbimden fethedecek kadar kusursuzdu! Zaten o elin fiziksel formundan çok marifetleriyle önemli olan. Ancak zaman içerisindeki anladım ki, elleri bakışlarından sonra Sinyor Ömer İplikçi’in duygularını en iyi şekilde yansıtabildiği tek uzvuydu!
Hüzünden mutluluğa, sinirden heyecana ne hissediyorsa bu duygular ile hareket ediyor elleri. Aşık olmaya başladığını bile ilk 2.bölümde onlar sayesinde anlıyor Defne’nin doğum iznini hiç farkında olmadan çizdiği ayakkabının köşesine iliştirirken... Ardından 4.bölümde şirketten kovduğu Defne ile geçirdiği o kısacık anları düşünüp sinirden tutmayan elleri kırıyor camları. Hemen hissettikleri kendini ele veriyor ellerinden... Onun ellerine bakanlar açık bir defter gibi anlıyor hislerini. Herhalde kendisi de ellerin önemli olduğunu düşünüyor ki; Defne ayakkabıyı çalmadığını anlatmak için geldiğinde gözleri yerine ellerine bakıyor. Ve ardından Can Yücel’in “Bazen tek ihtiyacımız olan bir el ve bize anlayan bir yürektir” sözlerini doğru çıkarmak adına bu iki elin aynı yöne doğru beraber yürümek adına birleşmesi için gidilen yolculuğu izlemeye başlıyoruz. Bu süreç içerisinde de bu ellerin kalem kullanmak dışında daha neler yapabileceğine birebir şahit oluyoruz! Tabi duygu geçişleriyle birlikte... Yeri geliyor hayat öyle bir şey yapıyor ve kendinizi çaresiz hissediyorsunuz ki, hayata karşı kendini çelikten koruma kalkanlarıyla soyutlayan Ömer İplikçi’nin bile durmak zorunda kalıyor! İlk kez çizemiyor Defne’nin yokluğundan... Yine bir kere daha yaşadığı duygu karmaşasını ilk aşık olduğunu anladığı gibi 24. ve 25.bölümde ellerinden anlıyoruz. Defne’sinin ellerini tutmak adına çıktığı yolda ondan mahrum kalan Ömer İplikçi’nin elleri tüm işlevini kaybediyor. Ama işte hani derler ya “Beni yaşatan da sensin, öldüren de... Ağlatan da sensin, güldüren de” diye, Defne de bir mesajıyla o ellere yeniden hayat veriyor hayatının en iyi tasarımını çizmesi adına.
“Güvenmiyorum” deyip sevdiği kadını gecenin karanlığında bırakan Ömer İplikçi yaşadığı bu duygu karmaşasını yine alt ediyor sadece sevdiği kadın sayesinde. Ve bizler bu ellerin yeniden birleşmesi adına yaşanan tüm engellerin tek tek nasıl aşıldığına şahit oluyoruz. Çünkü bu eller sadece birlikte olduklarında şahaneler! Aynen 28.bölümde Sinan’ın evinde birlikte çizdikleri ayakkabı koleksiyonunun tek kelimeyle şahane olduğu gibi... Biri olmadan, diğerinin anlamı yok. 40.bölümün o internet özel finalinde ne de güzel en sonunda birleşip bir oluyor o eller değil mi? E durum böyle olunca da el hareketlerinden bile birbirini anlayan bu ikili arasında kopya verilirken bile eller kullanılıyor. O ne büyüleyici bir sahnedir? Dönüp dolaşım sürekli bende izleme isteği uyandıran. Evet, doğru tahmin ettiniz 44.bölümdeki o nefes kesici andan bahsediyorum. Ömer beyciğimizin ellerini kullanarak Defne’nin bacağına ayakkabı çizimi yaptığı andan... O an bu eller artık daha fazla ne yapabilir beni etkilemek için diye düşünmeden edemedim. Ama 49. bölümde hemen aldım sözlerimi geri. Bir erkeğin yaprak sarma hazırlarken bu kadar etkileyici görünebileceğini hiç düşünmemiştim. Bu gözler o ellerin yaprakları tek tek sardığını gördü ya daha ne isterim? Üstelik bu konudaki yeteneğini de göz ardı etmemek lazım Ama işte işin sırrı ona ilhamı verende. Artık Ömer İplikçi’nin hayatında gülerken ağlarken onun elini aynı yönde doğru birlikte yürümek için tutan Defne Topal’ın elleri ve yüreği var. Bu muhteşem ellerin yaprak bile sarmasını sağlayan da o yüreğin ta kendisi. Bakalım bundan sonraki yolculuğumuzda daha neler yaptıracak o buzlar kralı Ömer İplikçi’ye kendisi? Şimdilik tek arzum nikah masasında Ömer’in imzasını atarken o elleri görebilmek... Hadi hayırlısı!