Artık
elimizde bir adet nişanlı SefSe vardı. Her şey çok hızlı geliştiği için nasıl bir çift
olacaklarını merak ediyorduk. Ama ne oldu biliyor musunuz? Kavuştuktan sonra o
başlardaki heyecanı kaybedip sıkıcılaşan birçok ekran çiftinin aksine, izlemesi
giderek tatlılaşan bir ikili oldular. Sema saftirik genç kız hallerini tek
bölümde bırakıp özüne döndü, Sefer kendini bozmadan yeni duruma uyum sağlamak
için çaba harcadı. Hiç de düşündüğümüz gibi olmamış, evlilik hazırlıkları
sırasında en önemsiz konularda tartışan çiftlerin aksine, karşılıklı saygı ve
anlayışla bir sevgiyi beraber büyütmeye başlamışlardı.
"Sen nerde istersen orda yaşarız."
Ve
yine konuşmadan anlaşmaya devam ettiler. Küçük yanlış anlaşılmalar bile hemen
yerini gülümsemelere bırakarak çözülüyordu.
Yatak
kelimesini duyunca panikleyen geleneklerine bağlı Sefer, Sema’nın saçlarını
okşamaktan kendini alamıyor, sevgisi parmak uçlarından süzülüyor, artık yanında
çok daha rahat hissettiği Sema’yla çocuk hayalini paylaşıveriyordu. Zaten bu
insanlar, ancak birbirleriyleyken hayatın onlara biçtiği ‘kötü’ rolü unutup,
kendileri olabiliyorlardı.
Hem utangaç, hem hevesli.
Kanepe
mi yatak mı diye tartışırken beraber uyuyakaldıkları gece boyunca elleri
birbirinden ayrılmamıştı.
“Bizim de oğlumuz olur mu dersin? Yok bizim kızımız olsun. Sana benzesin, çok güzel olsun.” (Olmadı.)
"Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam." Ömer Hayyam
Ama
her şeyin bu kadar iyi gitmemesi gerekiyordu tabii, dizimizin fıtratına tersti
bu. Sema neredeyse her gün bir şeyleri unutuyordu. Öncesinde pek önemsemese de sonunda
olayın ciddiyetinin farkına varmış ama Sefer’e çaktırmamaya çalışmıştı. Bize de
ekran başında “Birisi doktora götürsün artık şu kadını!” diye haykırmak
düşmüştü.
Lavabo
"Yapma böyle şakalar."