Sefer ile Sema Meselesi: Olmaz böyle şey, yoksa rüya mı?

Sefer ile Sema Meselesi: Olmaz böyle şey, yoksa rüya mı?
“Heyecanla beklenen dizi” “heyecanla beklenen yeni bölüm” şeklinde tabir edilen yapımlar var ya, hah işte Poyraz Karayel’in ikinci sezonu tam da öyle bir şeydi benim için. İlk sezonun sonlarına doğru da aynı şeyi yaşatmıştı ama yaz tatilinin getirdiği özlem yeni sezon için heyecanı iyice arttırmıştı. Öyle sırf zaman geçsin ya da ses olsun diye açılan (ya da hiç kapanmayan) televizyonun karşısında oturup, dizi de saatlerce sürdüğünden bir taraftan yemek, çay, tatlı, meyve işlerini hallettiğimiz, sahneler devam ederken muhabbeti de devam ettirebildiğimiz bir dizi değildi. Zaten açıkçası ben özellikle bu şekilde bir eğlence şekli sunup, toplumun büyük çoğunluğunu eyleyen Türk dizilerini izleyebilen bir insan değilim. Sanırım dizinin ilk sezonda topladığı seyirci kitlesinin çoğunluğu da benim gibiydi. Zekice yazılmış senaryosu, replikleri ve kurgusuyla akla, incelikli işlenmiş karakterleri ve sanatlı anlatımıyla kalbe hitap eden bir dizi olduğu için, birtakım saçmalıklarına rağmen uzun zaman sonra bir Türk dizisini pek sevmiştik. Şu entry sahibi arkadaş hissiyatımı çok güzel ifade etmiş, bu vaziyeti kendisiyle de hasbıhal ettiğimiz için buraya koymakta bir beis görmüyorum. 

İlk sezonu tek başıma izlemiş ama yazın ailedeki ve çevremdeki herkese izletmeye çalışıp (ilginçtir ki kimse diziyi bilmiyordu) yeni sezonu hep birlikte izleyerek bu güzelliği paylaşmayı istemiştim. Eylül yaklaştıkça heyecanlanıyor, bildiğin özlüyordum. Hatta yıllardır ekşi sözlük’te bir şekilde entry’lerine denk geldiğim ranini’ye mesaj yazıp, “Ben bu dizi hakkında yazmak istiyorum, entry’ler kesmiyor galiba, nasıl yapsak?” demem de o zamanlara rastlar. 



Dizi sezon finaliyle öyle zirve noktada bırakmıştı ki, herkesin beklentisi büyüktü haliyle. Sonra yeni sezon tanıtımı geldi. Fonda Sarabande (Bizim dizilerden ne çektin be Handel? ^.^) ile, balo ortamı, kıyafetler, bir görkem bir şaşaa. Lakin yeni simaları görünce bir tuhaf olmamıştım desem yalan olur. Hele tam Sema ile Sefer’in romantik romantik dans etmelerini görüp çok şükür artık kavuşacaklar dediğimiz anda araya giren mavi gözlü hanım kız, SefSe’nin akıbetini merak eden güruh olarak içimizi hafiften burkmuştu. Neyse dedik, kız araya giriyor ama Sefer hâlâ Sema’ya bakıyor. Zaten videonun sonunda yine yan yanalar, sıkıntı yok. 

Sonra 25. bölümden fragmanlar gelmeye başladı. O da ne? Sefer Sema’ya evlenme teklif ediyor? Ben o sahnenin sezonun ilk bölümünde olacağına inanmamıştım bir süre. Yeni bir genel tanıtım mı acaba demiştim. Zaten bir başka yeni fragmanda da bizimkiler hapse girdiğinde en fazla üç aylık hamile olabilecek olan Songül, Bahri Baba’nın torunu sandığı bebeye verdiği Hasan ismine burun kıvırıyordu. Ama bölümü izleyince anladık ki Songül gerçekten üç aylık zaman atlaması sonrasında altı ayda doğurmuş, Sefer’le Sema da gerçekten o konuşmayı yapmış. Bir yaz boyu merakla beklediğimiz gelişmeler “Böyle olmamalıydı sanki :/” hissini bölüm boyunca üstümüzden atamamışız. Yahut ben ve benim gibiler, bir Behzat Ç. gibi sezonlar ilerledikçe bozmayacak umuduyla, bir Türk dizisinden çok şey beklemenin acısını çekmeye hazır olmalıymışız belki. 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER