Kabul ediyorum Defne ile Ömer’in hiçbir yolu dümdüz olmamıştı. Zaten hayatta hangi yol düz ki, onlarınki olsun. Hiçbir zaman öyle ütopik bir dünyada yaşamalarını istememiştim zaten beni bilen, bilir. Hayatın tam içinden gelecek engellere hiçbir zaman lafım olmadı. Ancak Pamir’in hakem düdüğü çalmışken, Defne’nin yaptığı seçim bu kadar belliyken hala bir yarış olduğunu sanması içimi rahatsız ediyor. Bunu bünyem ne kadar daha kaldırır bilmiyorum. Evet, her zorlu süreç onları daha çok bağlıyor. Onları ayırmak isteyenler farkında olmadan hep onları daha çok bir araya getiriyor. Kabulüm. Ama yine de bu bölümün ilk 45 dakikasında yaşadığım o ruh halini mümkünse bir daha yaşamak istemiyorum. Ortada bir aşk üçgeni yokken var gibi gösterilmesi yazık, boşuna. Sonuç belli. Başka zorluklar ve engellerle bu aşk sınanabilir. Örneğin, İso’nun vetosu gibi. Sonuna kadar savunabileceğim, her yönüyle ele alabileceğim engellerin başımın üstünde yeri var. Bu engelin her aşaması öyle güzel işlendi ki, bırakın gerilmeyi ekrana nasıl kitlendiğimi size anlatamam. Geçen hafta da söylemiştim sizlere beni bu diziye bağlayan çok hayatın içinden olması. Pamir gibi adamlar da hayatım tam içerisinde var ama Kiralık Aşk’ta pek yok. Neyse o cephenin en kısa sürede durulacağına eminim. Bu aşkın gücünü o da anlayacak, o anlamasa bile Neriman çılgın Şirin’i denklemden çıkarmak için elinden geleni yapacaktır. Başka türlüsü düşünülemez. Kendisi ya da başka birinin onun da bir Kiralık Aşk olduğunu söylemesi için bu durumu değiştirmez. Pek takılmıyorum bu ayrıntıya... Sadece Defne’nin söylemek isteyip de söyleyemediği için yaşadıklarının Ömer’deki yansımaları. Kuşadası’nda içkiyle Defne’nin sayıkladıkları, Ömer’in “Onu korumam lazım. Neriman yengemden, bu üç kağıtçı insanlardan, başına gelebilecek her türlü kötü şeyden korumam gerekiyor, o bunları hakketmiyor çünkü...” sözlerinden yeniden hayat bulması. Sonuçta ikisi de girdikleri oyunda aşık olmuş olabilirler ama Defne’nin bu oyuna girme nedeniyle Pamir’inki kıyaslanamaz bile. Neresinden tutsan, bu denklemin sonucu 0. Bu nedenle hayatın tez zamanda Pamir’e “dur” mesajını vermesini umut ediyor ve İso’ya rotamı çeviriyorum.



Bugün çok felsefe yaptım ama hep tekrarladığımız gibi hayatta olan her şeyin bir nedeni vardır. Bir üzüntü belki ilerde yaşanacak bir mutluluğa nedendir gibi gibi durumlar söz konusu. İşte İso da kendi yaşadığı aşk çıkmazında bir nevi aydınlanma yaşadı. Herkese yanlış olsa da, yine de sevmek... Hayatın kuralı bu. “Sevmiyorum” ya da “sevmeyeceğim” demek kalbe söz dinlettirmiyor. Kalp kafasına ne koyduysa, o yolda ilerliyor. Defne’nin yeniden bir bulut tutar belki diye uçurumdan atlaması da bunun sonucu. Eğer o anda olduğundan daha mutlu olmak istiyorsan, risk alıp atlayacaksın uçurumdan. Başka çaresi yoktur. Bunu aşkı yaşayan herkes bilir. İso’nun da dile getirmekten korksa bile bildiği gibi. Ama bilmeyecek biri biliyorum bu duyguyu: Serdar. Kendisinden ne yazık ki haz alamıyorum. Birinin karşısına geçip aşkını anlattığı zaman da anlayabileceğini hiç sanmıyorum. Bu nedenle aşk acısı çeken İso’nun her zaman dostu olmasını istediğim Ömer’de derdine derman araması kalbimi feth etti. Sürekli altı çizilen bir dostluktu Ömer ile İso’nunki... Tam başladı, başlayacak derken yaşanan karmaşaların ardından en sonunda bir rakı sofrasında küllerinden doğdu.


 
İtiraf edeyim hiçbir zaman Defne ile Ömer’in geçen zamanda yaşananları konuşmalarını istememiştim. Geçmişi deşmenin bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Her iki tarafta neyin, neden olduğunu çok iyi biliyor. Geçen bir yılda yaşananları konuşmanın bir faydası olacağını sanmıyorum. Hatta belki yeniden birleşmelerine engel bile... Ancak bu süre içerisinde yaşananları İso ile Ömer arasındaki diyaloglardan öğrenmek çok hoşuma gitti. Konuşulanlardan daha fazlasını duymak da açıkçası pek istemiyorum. Duyduklarım keskin bir bıçak gibi kalbimi deşti, geçti. Geçmişi geçmişte bırakıp önümüze bakmak en doğrusu. Yaşananların yaşanması lazımdı ve şimdi Defne ile Ömer hala aynı aşkla yan yanalar. Önemli olan da sadece bu sanki... Hala birbirlerini delice sevmeleri! Biri acı çekerken diğerinin o acıyı üstlenmek istemesi, sadece yan yanayken huzurlu olmaları... Bu liste böyle uzayıp gider. Tabii ki bu süre zarfında kimse aynı kalamaz. Yaşanan acılar biraz olsun, insanı değiştirmiştir. Defne’yi daha korkak, Ömer’i belki daha agresif bir insan yapmıştır ama onların ilacı yine birbirleri. Bu ikisinin yolu. Evet, birbirlerinin hayatlarını mahvettiler ama gün gelecek mutlu edecekler. Hatta etmeye başladılar bile... İso da kendi yaşanmışlıklarıyla bunu görme şansına sahip oldu. Artık onun bir engel olmaktan çıkıp, pusula olarak yanlarındaki yerini alma zamanı. Ve tabi ki Ömer ile Defne’nin de aşklarını doyasıya yaşama zamanı. Bana göre Defne’nin kurallar koyarak başlattıkları ikinci şans aslında şimdi İso ile Ömer’in barışmasıyla başlayacak. Pek de şahane olacak. Hepimizin izlerken nefesi kesilecek, dizlerimizin bağı çözülecek. Tek ihtiyacımız olan biraz sabretmekti, sonuçta acele işe şeytan karışır değil mi? 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER