Hani bazen bir
şeyi çok ama çok iyi bilirsin ama yine de yaşamak, hissetmek ya da duymak
istersin ya; Sinan’ın evinde bir araya gelen Defne ile Ömer de bir kere daha
geçirdikleri o şahane anlarla birlikte muhteşem olduklarını fark etmişlerdi.
Kiralık Aşk tarihinde en sevdiğim bölümlerden biridir 27.bölüm. Defne ile
Ömer’in bir kanepede birlikte hissettiklerini çizime döktükleri, yıldızları
izledikleri ve daha sonra tüm bilinmezliklere rağmen Ömer’in Defne’ye güvenmek
istediğini dile getirmesi... Ve şimdi aradan geçen onca zamanın ardından yine
bu ikili tarafsız bölgede tüm bunları anlamak için bir araya gelmişti. Bazen
sevdiğinle birlikte geçirdiğin birkaç saat aslında her sorunun cevabıdır.
Sözlerin dile gelmesine gerek yoktur ya da geçmişin iyice deşilmesinin. Sadece
birlikte olmak tüm yaraları iyileştirir. En azından iyileştirmese bile o
yaralara neden olan acıların birer hatıra olarak tarihin tozlu sayfalarındaki
yerini almasını sağlar. Bazı yaraları yeniden ama yeniden kanatmanın kimseye
faydası yoktur. Yarayı açan da bilir nedenini sonucunu, yarası olan da... Bu nedenle
Defne ile Ömer’in yalnız kalmayı başardıklarında geçmişi ya da bugün içinde
oldukları durumu konuşmak yerine o anın tadını çıkarmaları çok hoşuma gitti.
Aynen fonda çalan Aydilge’nin Aşık Olmaz şarkısının sözlerinde olduğu gibi...
“Hayal kurmak mı? Yoksa kırmak mı?
Hangi dünya telaşı önler ki aşkı, ince sevdayı?
Boş ver hangisi, gelmiş geçmişi, anda kalmak en
iyisi…”
Anda kalmak… Her
şeyin en iyi ilacıdır. Bir şahane an unutturur geçen tüm zamanı. Kimsenin
rahatsız etmediği ve hayatın sana “dur” demek için armağan ettiği o anlardaki
ilgi, şefkat, bakışmalar ve hissettiklerin sana yeniden ayağa kalkma gücü
verir. Hayatta yanındaki insan dışında başka kimseyle olmak istemediğini
hatırlatır. Korkularına rağmen savaşmaya değer hislerin hayatta var olduğunu
belki de… Sonuçta Ayşegül’ün de büyük bir cesaretle dile getirdiği gibi: “Bazı şeyler herkese göre yanlış olur ya,
her yere göre, her zaman. Ama sana doğru gelir. İçin farklı söyler.” Sen de
bunu bilirsin ama işte bu sözleri hayata geçirmek için o anlarda kalmak
gerekir. Kafandaki o karmaşayı rayına sokmak için öyle kurallara ihtiyaç
yoktur, kaldığın zaman kafandaki her şey bir bir yerine oturur zaten. Uzun
zamandır özlediğin o huzurlu uykunun ardından gözünü açtığında karşına çıkan o
sevdiğinin sana aşkla bakan gözleri yeterlidir yeniden başlamaya...

İkinci şans bu
hayatta herkesin hakkıdır. Ama en çok Defne-Ömer aşkının bu şansa ihtiyacı var.
Yaşanamayan ve yarım kalanların tamamlanması adına... İkisi de artık nerede
durmak istediğinden emin. Verilen o kısa molada yaşananlar bir kere daha bunu
daha net görmelerini sağladı. Her ne kadar ikisi de keçilerin keçisi olsa da;
bu gerçek göz ardı edemeyecek kadar açık ve net bir şekilde ortada. Tek sorun
ortadaki engelleri aşmak. Kiralık Aşk oyunu gibi bir gerçeği aşan çiftin, bu
tip küçük sorunları aşmaması gibi bir durum söz konusu olamaz. Zaten tüm
bunları bir kenara bıraktım, bu hafta çok hoşuma giden bir söz aslında durumu
özetliyor: “Doğruysa gelir seni bulur. Dağları aşar, yine de bulur. Sen engelleri
düşünme, çağır! O kadar iste ki; gelsin...”
İşte o küçücük
sakatlanma tüm bunlara neden olmuştu. Hani “Her
şerde bir hayır vardır” derler ya, o misal. Düğün günü gerçeği öğrenerek
İstanbul’dan sürülen Ömer’in verdiği zoraki molada “Böyle bir nasıl desem, sanki bir yalan bulutunun içindeyim. Anladın mı?
Kim, kim. Kim suçlu? Tüm bu olanlar, nasıl oldu, niye oldu? Bir yandan
Defne’deyim tabi hala. Bundan sonrası hiç düşünülmemiş, hiç hayal edilmemiş,
hiç ihtimali olmayan bir yokluğun; hayatımın en sert, en yakıcı gerçeğe
dönüşmesi. Üstüne bir de bir sürü karmaşa.” diye düşünerek aşkın her şeyden
önemli olduğunu fark etmesi gibi biraz da... Belki Pamir de hatta anlamıştır bu
mola akşamın bir saatinde Defne’nin hastayken yanında olanın Ömer olmasından ne
yaparsa yapsın o ikisinin arasına girmesinin imkansız olduğunu. Biraz fazla
Polyanna’ya döndüm bir anlık, değil mi? Ama yok eminim. Bu molada olmasa bile,
tez zamanda kendisi de Fikret Gallo gibi bu aşkın ne kadar büyük olduğunu
görecek. Kendisi Defne ile Ömer’i daha önce birlikte görmediğinden tabi zavallı
bilmiyor bu aşkın ne kadar güçlü olduğunu... Bunu ancak gören anlar. Gördükçe
de o jetonun zorla bile olsa düşürmek zorunda kalır. Çünkü bu kadar dalavereye
bizim ruhumuz dayanmıyor, onca zorlu sürecinden ardından özellikle de...