Siz de farkında mısınız? İso ile Ömer’in hayatta yer değiştirdiklerini.
Kiralık Aşk’ın ilk bölümlerde aşkını doyasıya yaşamak isteyen, aşkta kaybetmek
ve kazanmak olmadığını belirten hatta cesur olmamızı dile getiren bir İso
vardı. Yaşadıkları ona zaman içerisinde aşktan uzaklaştırmıştı,
katılaştırmıştı. Aşkı delice savunan bir adam, kendi yaşanmışlıklarıyla aşkın
karşısında duran insan haline gelmişti. Diğer yandan Ömer’e bakın. Bir zamanlar
Yasemin’e “benim aşka ayıracak vaktim”
yok diyen adam “senden başka umursadığım
hiçbir şey yok” diyebiliyor. Biri aşka inanmaya başlarken, diğeri aşka olan
inancını kaybediyor. Ortak noktaları ise usta ve Defne. Ve şimdi İso’nun
yeniden uçurumun kenarında olması ona o eski aşka inanan çocuğu hatırlatacak.
Belki kendisi de ustası gibi Ömer’den yardım alarak ilerleyecek bu yolda.
Dostluk çok değerli. Bir kere aynı fikirde olmadın diye onu sırt çeviremezsin.
Eğer öyle bir şey yaparsan, yıllarca verdiğin emeği de çöpe atmış olursun.
İso’nun da Defne’yle aynı fikirde olmadığı çok an oldu ancak Ömer ile ilişki
yaşadığı her saniyede İso en büyük güç kaynağı olmuştu. Gece oturup Defne
düşünürken aklına gelen anlara giden aşkının peşinden giden Defne’nin her zaman
yanında İso pusulası olmuştu. Şimdi arkadaşına sırtını dönerek en yoğun bir
şekilde aşka dalması doğru olmazdı. Bu dizinin bize öğretmek istediği değerlere
ters düşerdi. Ve hepimiz İso’nun böyle bir engel teşkil edeceğini biliyorduk.
Bu nedenle Defne ile Ömer’in en doğru yerde olduklarından bildiğimden bu
dostluğa adanan bir bölüm yazılmasını çok da yadırgamadım. Özellikle de daha
önce Defne ile Ömer sahneleri az olan ama saçma sapan Neriman-Koray ya da
Serdar-Nihan sahneleri izlediğimiz bölümleri düşünürsek. En azından bu sefer az
olsalar bile izlediklerimiz beni kalbimden yakalayan anlar oldu, kendi
yaşadıklarımı düşündüren.
Bu arada sanmayın
İso’yu koruduğum yok. Evet kendine göre haklı, çok ama çok iyi anlayabiliyorum.
Özellikle de ilk konuşmada. Ancak ne kadar haklı olursa olsun o çok sevdiği can
dostunu bir seçim yapmaya zorlaması ve suratına öyle kapı kapatması pek hoş
değildi. Ömer’den çok şu anda kendisinin üzdüğünü farkında değil ne yazık ki...
Defne bu hareketi hiç mi hiç hakketmiyordu. Hele aşk gibi önemli bir duygu
yaşamak için. Ayrıca kendisinin de oldukça gururlu bir erkek olduğunu
düşünürsek Ömer’i daha iyi anlamasını beklerdim. Ama işte insan sevdiğini acı
çekerken görünce ne yaptığını bilmiyor. Anlayabiliyorum. En büyük acı, sevdiğin
insanın acısını dindirecek çarenin sende olmayışıdır. O yok oldukça bir şey
yapmak istersin. Yapamazsın. Ne yapsan teğet geçer. Bilirsin tek çaresi bu acının
o uzaklarda onu üzen kişidir. İşte acıyı dindiremedikçe o gelmeyene kızarsın
sen de... İso’nunki de bu oldu deyip geçmek istiyorum çünkü bu diziyi özel
yapanlardan biridir benim için İso ile Defne dostluğu. Bazı dostluklar ise böyle
sınavlardan geçebilir bazen. Şu anda kendi dostumun yaşadığı gibi... Eğer
ortada gerçek bir şey varsa, elbet çözülür. Yeter ki sorunlar dile gelsin,
ustanın “Barıştırmak diye bir şey yoktur.
İki insan barışacaklarsa barışırlar. Bizim orada olmamız sadece olayı bastırır.
Bırakın kendi aralarında konuşsunlar, hesaplarını görsünler. Sen, ben, biz
oradayız diye susmasınlar da çözüm kalıcı olsun. İki doğru insandan bir yanlış
çıkmaz. Eninde sonunda bulurlar doğru yolu.” sözlerinde belirttiği gibi...

Ne yazık ki
hayatta hiçbir şey emek vermeden sahip olunmuyor. Üstelik hayatın her alanında
bu değişmeyen bir gerçektir. Çocukken ailemiz bize hediye almak için “ödevini
bitir ancak o zaman” derdi, şimdi ise iş hayatında bu tip başka ödüllere sahip
oluyoruz. Aşk, dostluk ve ailede de bu durum geçerli. Defne ile Ömer şu anda
yeniden başlama arzusundalar. Ama geçen bir yılda değişen şeyler ve açılan
yaraların onarımı için de istemek dışında atılması gereken adımlar var. İso’nun
“Korkmasan böyle yapmazsın sen. Emin
olsan gizli saklı iş çevirmezsin.” sözlerine rağmen doğru yolda olduğuna
emin olan Defne’nin yine pes etmeye hazır Ömer’e “Hemen öyle vazgeçmeyelim bence. Ben çözülebileceğine inanıyorum.
Sadece birazcık daha emek istiyor. Tabi iki tarafın da biraz feragat etmesi
gerekecek bu kadar.” söylediği gibi... Nasıl hazır kapsül kahve içmeye
alışık olan Ömer evindeki idareten bulunan ve uğraş gerektiren makinede
kahvesini yapamıyorsa, kimse de emek vermeden bir ilişki kuramıyor ne yazık
ki... Nasıl poşet çayın tadı, hiçbir şekilde demli çayın yerini alamazsa aynen
o misal. Doğru oran, iyi malzeme ve emek lazım. En güzel örnek de aslında
Ömer’in kendisini affetmesi için çekimi yapan Koray’dır. Şu ana kadar ikinci
şansı hakketmek için en çok çaba sarf eden, emek veren bence yeni sezonda bu
hareketiyle o oldu.
İşte şimdi
ilişkinin tam da o aşamasındayız. Emek vermenin ve emek verirken de önümüzdeki
kendileri dışındaki diğer engelleri yok etmede. Umarım icraata geçmekte de
başarılı oluruz. Çünkü İso ile konuşmaya giden Ömer, aslında tam da hakemin
kafasına basketbol topu attığı adam hala. Hala sinirli ve sabırsız. Geri adım
atma konusunda pek de başarılı değil. Ama onu da anlıyorum. Yaşadıklarının
altından kalkması bile mucizeyken, bu kadarcık kusur olacak. Sadece bu
özelliklerini Defne’ye karşı uygulamasın yeter.