Aşk öyle ağırlığı olan bir duygu. Bazı insanlara boş geliyor ama yaşadığın zaman karşındakiyle empati kurabiliyorsan. Özellikle de zorlu bir aşk yaşamışsan daha iyi anlıyorsun her şeyi... İkisi de bu ağırlığın altında yalnızlıkla baş başa kaldılar. Tek farkları Ömer bu gerçekle tüm sevdiklerini kaybetmek zorunda kaldı, Defne ise ailesi ve dostlarından güç bulmaya çalıştı. Tabi güç alabildiyse... Belli ki ne İso’nun gün geldi kucağında taşıması işe yaradı, ne de Türkan teyzenin ona zorla yemek yedirmesi. Ama şanslıydı. Ailesi ve dostları yanındaydı. İşte aşk bazen bitebiliyordu ama bizi biz yapan o diğer iki yol arkadaşı yanımızdaydı. Ancak üç malzemeden oluşan bir yemekte biri eksik olursa hiçbir zaman istediğiniz tadı alamazsanız, Defne’ninki de o durum misaliydi. Ayağa kalmış olsa bile eninde sonunda eksikti. Ta ki bir gün karanlıkta sevdiği adamın kucağına düşene kadar. Ömer de İtalya’da eksikti. Olay mahallinde değildi belki ama bir acıyı yaşamak ya da mesele etmek için illa orada bulunmak gerekmezdi. Bazen işin içine çok derin daldığımızda bazı detayları görmekte zorluk çekeriz, iki adım geriyi atıp dışarıdan her şeyi bir gözden geçirmek gerekir. İşte Ömer’in de gitmesi buna yaramıştı. Bu hareketiyle hem Defne’nin hem de kendi hayatını bir tuşa basıp durdurmuştu ancak birçoğumuz bazen bunu yapmıyor muyuz?


 
Güzel bir filmin en heyecanlı anında tuvaletimiz gelebiliyor, arkadaşımız arayıp dışarı çağırabiliyor ya da bir yakınımızı kaybettiğimizi öğrenebiliyoruz. Durdur tuşuna basmak illa kötü bir şey demek değildir. Yeniden basarsın tuşa ve izlemeye devam edersin aynı heyecanla. Ama işte o verdiğin kısa molada yaşananlar filmini devamına başka gözle bakmana neden olabilir. Hayatta hiç beklemediğimiz anda tüm bildiklerimiz yerle bir olabilir ya da hayata bakış açımız değişebilir. Ömer bu mola alanında aşkın değerini anladı. Etikten ve gururdan daha önemli olduğunu, Defne de yaralarıyla eridi gitti pek de hayatta neler olup bittiğini anlamadan. Ve şimdi ikisi bizim heyecanla izlediğimiz bu aşk hikayesinde oynamaya devam etmek istiyordu. Defne kurallarına koyarak küçük İso’ya “Atladım biliyor musun halacığım. Böyle uçurumdan hop diye aşağı atladım, sanki bulutların üstünde böyle güzel güzel tatlı tatlı salınıyorum. Hava öyle güzel ki; sanki hiç düşmeyecekmiş gibi süzülüyorum. Gerçi yere nasıl inerim bilmiyorum zaten kimseye söylemiyorum.” sözleriyle uçurumdan atladığını hepimize itiraf etmişti. Ancak uçurumdan atlamak ve kurallar koymak yeniden başlamak için yeterli olmuyordu. Nasıl kıvamında bir yemek için aile ve dostluk tek başına aşksız işe yaramıyorsa; aşk da diğerleri olmadan tek başına aynı tadı veremezdi. Üstelik geçmişte yaşanan onca olay varken yeniden birçok sorunla başlamak pek de kalıcı çözümler getiremeyebilirdi. Kararlar alınmıştı, yola çıkılacaktı. Hatta vitesi bire alıp gaza bile basmıştık, ancak önümüzdeki yol öyle Defne’nin anlattığı gibi tatlı tatlı değildi. Engeller vardı. Ve madem biz bu yola çıkmaya gönül koymuştuk, o engellere takıldığımızda düşmek yerine daha sağlam bir temel üzerine başlamak adına önceden takılmadan çözmek sanki en doğrusuydu. Tıpkı Defne’ye özledim mesajını atan Ömer’in İso’nun bir engel olduğunu bildiğinden sabah ilk iş ona gitmesi gibi...


 
Hani Ömer İplikçi bir zamanlar demişti ya “aynı anda iki kişi de haklı olamaz” işte İso ile Ömer’in konuşmasında yeniden iki kişinin haklı olabileceğini görmüştüm. Ne İso’ya kızabiliyordum, ne de Ömer’e... En yakın arkadaşını o şekilde gören birinin hemen sakinleşmesini beklemek doğru olmazdı. İso’nun erkek olması da biraz koruma içgüdüsünü beraberinde getiriyordu. İnsan bazen acı çekerken ne halde olduğunu göremiyor ama bu acıyı çekerken sana yoldaşlık yapanlar yaşanan acının bıraktığı derin yaraları daha net görüyor. İso’nunki de bu misaldi. Yazının başında da dedim. Bu tip olaylar yaşadığımı şu sıralar... En yakın arkadaşım tıpkı Defne gibi sevdiğini affetmek isterken ailesi ve dostlarının vetosuna takıldı. İki arada bir derede kaldı. Ekranda yaşanan her an son zamanlarda yaşadığımın bir benzeriydi. Çok gerçekti. Günümüzde aşk hayatında sorun yaşayan ve acı çeken herkesin mutlaka bir anında yaşadığı durumdu. Ne yazık ki söz konusu aşk acısı olduğunda ve canı acıyan yakınımız olduğunda karşı tarafı anlamak pek de mümkün olmuyor. “O da haklı diyemiyor” ve at gözlüklerimizi takıyoruz. İşte o ne Ömer, Defne’nin ne halde olduğunu görmediğinden İso’yu anlayabildi; ne de Ömer’in yaşadıklarını yaşamadığından İso onu. Ama ne olursa olsun bu Ömer ile Defne’nin yoluydu. Birbirlerinin hayatlarını mahvetmiş olsalar bile, dertlerine çare yine kendileriydi. Yarayı kim açtıysa, o tedavi edecekti yarayı. Defne’nin tüm bu sorunlarla savaşacak gücü Ömer’e sarılarak bulmak istemesi gibi...
 
Defne kendi bile anlamadan kaptırmış gitmişti kendini bu aşka... Zamanında İso’nun söylediği gibi bir bulut tutar belki diye atlamıştı buluttan. Ona aşka dair bu önemli dersi İso’nun kendisi vermişti. Ama şimdi verdiği dersi unutuyor gibi... Belki de aşktan çok uzak bir noktada olduğundan bu kelimedeki her harfin ağırlığını fark etmiyor. O nedenle bu kadar sert takılıyordu. Ancak ne kadar Defne için onun yerine kızsa da, bu Defne’nin hayatıydı. Ömer ile karşılaşana kadar hep başkaları için yaşayan Defne’nin artık hayatını sadece kendisi için yaşama dönemi gelip çatmıştı. İso’nun kızgınlığını hafif anlasam da bu kadar sert veto vermesini bölüm ilerledikçe yadırgadım herkes gibi... Defne’nin hayatının aşkı Ömer’di. Onsuz tam değildi. Ancak İso ve ailesi olmadan da tam olamazdı. İso da bunu görüp Defne’ye bu kadar zaman nasıl yoldaşlık ettiyse bundan sonra da aynısını yapmalıydı. Kendisinin de dile getirdiği gibi aslında çünkü asıl sorun Türkan teyzeydi. Defne’nin bir kuş olup yeniden Ömer’in omzuna konduğunu itiraf etmekten korktuğu... Bu kapı gibi soruna karşı İso daha önce olduğu gibi Ömer ile Defne aşkının yanında durmalıydı. Ama eminim bu olacak. Eğer ortada bir kavga varsa demek, çözüm de yakındadır. Zaten ustanın da dediği gibi iki doğrudan bir yanlış çıkmaz. Ömer ile İso arasında yüzyıllık bir dostluk olacakken bir baktık, düşmana dönüştüler. Ama ben biliyorum aşka karşı katılaşan İso’nun yumuşamasına saniyeler kaldığını...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER