Kiralık Aşk’ta 59 bölüm boyunca bir saniye bile Defne ile Ömer’in aşkından şüphe duymadım. Dostluk ve aile ise bizim hayatımızda ne kadar önemliyse, onların hayatında da en az bu kadar önemliydi. Yaşanan bir olay bazen benim hayatımdaki bir anı anımsatıyordu, bazen ise en yakın arkadaşımın ya da komşumun. Hepsi hayatın ta içindendi. Hep yüzümde bir gülümse ya da gözümde bir yaşla izlemiştim. Her sahnede kendi küçük hayatımdaki olayları sorgulamama ve farklı bir bakış açısıyla görmeme neden olmuştu. Yani özetle bir aşk hikayesi olmasına rağmen iç ısıtan çok bizden bir aile ve dostluk hikayesi olmasıydı beni bu diziye bağımlı yapan.
 
Çünkü hayatta aşk, dostluk ve aile; et ve tırnak gibidir. Birini diğerinden ayrı düşünmek ya da biri için diğerinden vazgeçmek hayata karşı yapılan bir ihanettir benim için. Bizi, bizler yapan bu üçünün birleşimidir. Aşka giden yolda aile ve dostlarımız bizi hazırlarken; eminim ki hepimizin yaşadığı ya da şahit olduğu aşklar hayatta aşkın aslında pek de düşündüğümüz gibi kalıcı olmadığını göstermiştir. Ancak aile ve dostlar her zaman ne olursa olsun hayatımızdadır. Tabi aşksız bir hayat olmaz. En büyük dileğim herkesin hayatının sonuna kadar birlikte olabileceği ruh eşini bulmasıdır, ama bu kişiler uğruna da hayatımızın diğer temel taşlarına sırtımızı dönmemiz benim kendimce etik kurallarıma aykırıdır. İşte bu yüzden bu bölümü çok sevdim. Defne’nin yaşadıkları hepimizin her an yaşadığı anlardan biriydi.
 
Hiç mi birini delice sevmediğiniz en yakın dostunuzun karşı olduğu? Ya da hiç mi aileniz sizi üzdüğü için birine kin beslemedi mi? Açıkçası ben son zamanlarda etrafımda çok fazla bu tip olaylar yaşıyorum. Belki de bu nedenle 59. bölüm beni daha da etkiledi. Hayatta aşktan ibaret değildir ve ayrıca aşkını en yoğun derin bir şekilde yaşamak istiyorsan daha başlangıç noktasında önündeki tüm engellerden kurtulmaya çalışmak en doğrusudur. Tıpkı bu bölümde yaşananlar gibi...


 
Koskaca bir yıl geçmiş... Belki şu anda kulağa az geliyor ancak azımsanamayacak kadar uzun bir süreden bahsediyoruz. İnsan çok yakın arkadaşıyla bile bu kadar uzun süre konuşmadığından yan yana geldiğinde başta ne konuşacağını bilmezken; Defne ile Ömer’in yeniden ilk barıştıkları an sanki hiçbir şey olmamış gibi 52.bölümde çimlerde yatan Defne ile Ömer olmalarını biraz yadırgayabilirdim. Zaman zaten kendi kendine iki kişi arasında mesafe yaratırken; üstüne kocaman bir Kiralık Aşk oyunu, çekilen acılar, iç hesaplaşmalar ve oluşan yaralar eklenince her şeye yeniden başlamak pek de kolay olmasa gerek. Olmamalı. Evet belki zaman hiçbir şeydir şahane bir an yaşanana kadar. Ama ne yazık ki bence hayatta delice sevmek oluşan yaraları anında tedavi etmeye yeterli olmuyor. Geçen zaman belki ortadaki aşkı yok etmedi hatta belki hiç olmadığı kadar güçlü bir hale getrdi ancak aşk hala baki olsa da zaman ve yaşanan acılar allahın emri insanların değişmesine neden oldu.
 
Herkes acısını çok farklı yaşar. Kimsenin acısı bir diğeriyle kıyaslanamaz. Biri acı çekerken kendini içkiye verir, diğeri dine döner, bazıları hayata karşı güvenine kaybeder, yemeden içmeden kesilir ya da sakin bir insanken agresif biri haline gelir. Ama ne olursa olsun yaşanan acı, eğer çok derinse mutlaka insan üzerinde bir etki bırakır. Bırakmıyorsa, demek ki göründüğü kadar derin değildir yaşananlar. Defne ile Ömer de şu anda belki hiç olmadıkları kadar nerede durmak istediklerine eminler. Aşklarına yeniden ikinci şansı vermek istiyorlar, ama geçen zamanın üstlerinde bıraktığı etkiden kurtulmaları ve bu ikinci şansta tertemiz bir başlangıç yapmaları bence göründüğü kadar kolay değildi. Gerçek hayatta bir anda sihirli bir değnekle yaşadığımız acıları unutamıyoruz, bu diziyi de özel yapan hayatın ta kendisi olmasıysa şimdi de hemen o eski hallerine dönmeleri çok da gerçekçi sayılmaz sanki...



Karşımızda bütün tanıdıklarının sevdiklerinin arkasından yalan söylediğini öğrenen bir adam var. Hayatı bir anda kağıttan kuleler gibi yıkılan biri. Canım benim dediği kadından evlendiği gün her şeyin yalan olduğu itirafını duymak zorunda kalan bir hayat sürgünü. Bu adama ne yapar biliyor musunuz? Bu adamı öldürür. Ben onun yerinde olsam bu kadar sakin kalamayabilirdim, fırtınalar estirirdim ama yine onun gibi sadece Defne’yi affederdim. Durdu ve düşündü. Her şeyin gerçek olduğunu, aşkın her şeyden değerli olduğunu. Ve öyle döndü geri ikinci şansını başlatmak adına... Ancak karşımızdaki Defne çok kırılgan. Yara almış, Ömer’in gideceğini biliyordu ama bu kadar uzun süreli olacağını düşünmemişti. Gitmekte haklı olduğunu o da farkındaydı. Öyle aslında çok fazla kızmıyordu ona gitmesinde. Üstelik tüm bunları hiç olmadığı kadar karmaşık geçirdiği bir yılın ardından yaşamıştı. Özetle olaylar patlak vermeden önce de çok ama çok zorlu günler geçirmişti. Sürekli bir savaş vermek zorunda kalmıştı. Korkusundan açıklayamamıştı gerçekleri... Ömer de korkusunun ne kadar yerinde olduğunu giderek göstermişti ona. Ve Defne olay mahallinde yalnız kalmıştı. Giden mi acı çeker, kalan mı... Son zamanlarda herkesin gündemi bu. Valla ikisi de acısı eştir bence. Ha gitmişsin, ha kalmış ne fark eder sevdiğin yanında yokken. Giden acısıyla gidiyor, kalan acısıyla kalıyor. İkisi de sevmiş ve ikisinin de hayatına güç katan sevdiği yanında yok. Bu kadar basit olay. Yaşanan durumu en güzel Işıl anlattı aslında bu bölüm:
 
“Ne zor işmiş bir insanın yokluğunu kabullenmeye çalışmak. Neden ciddiye almıyorsun? Aşık oldum ben. Kelime olarak sana oradan boş görünse de, her harfin dünyaca ağırlığı var üstümde. Aşk, ben hayatımda bir kere böyle sevdim. Hiç bitmeyecek diye düşünürken kaybettim, sarsıldım, yok oldum.”

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER