Muhteşem İkili: İkili muhteşem, ya hikâye?

Barca ve Nilüfer
 
Nilüfer de Yağmur gibi MKC'ye boyun eğmeyenlerden; bu da Barca ile ilk ortak noktası. Abisini sevdiğine, ona saygı duyduğuna kuşku yok, ama onun direktiflerini, kurallarını, yersiz kaygılarını dikkate almıyor. Nilüfer'in kendi arzuları, kendi gündemi var ve açık bir hedef gözetmeksizin kendi yolunda ilerliyor. Bu da Barca ile ikinci ortak noktası ve bu özellikleriyle Barca'nın karşısına çıkmaya en uygun kişi. Çoğunlukla başrol çiftlerin birbiriyle pek de uyumlu olmadığını düşünürüm, özellikle yerli dizilerde, oysa burada hem MKC-Yağmur çifti, hem de Barca-Nilüfer çifti tam da izlemek istediğim, yan yana görmek istediğim kişiliklere sahip.
 
Barca'nın hikâyesi çok tanıdık. İşi gereği edindiği düşmanlar yüzünden ailesini kaybeden polis hikâyesinin yerli-yabancı sayısız örneği var. Bu nedenle Barca'nın hayattan, aşktan, birilerine tutunmaktan kaçışını anlamlandırabilmek için Barca'yı tanımama, geçmişini bilmeme gerek yok, bana onun bugünü ve geleceği lazım. Gerçi arabasının patladığı sahneyi ilk üç bölümde beş kez falan göstererek bir parça can sıktılar ama hikâyenin bugünde akmasını tercih ettikleri için yine de şükrediyorum.
 
Barca böyle temkinli iken Nilüfer gibi pervasız birine denk gelişi, kendisi hep kendi içinde yaşadığı için insanların içini kolayca görme kabiliyeti ve kendini önemsemediği için başka herkesi önemseyişi onu günbegün yaklaştırıyor Nilüfer'e. İyi haber: Bu çekimden korksalar da her ikisi de kendi olmaktan vazgeçmiyor. Uzaklaşmak ya da yakınlaşmak için olmadıkları biri gibi davranmaya çalışmıyorlar. İyi haber: Barca'yı babası, Nilüfer'i Yağmur itekliyorlar birbirlerine doğru. Hatta MKC bile, uzaklaştırmak isterken yakınlaştırıyor onları. Yani etraflarında pişmiş aşa su katacak, aralarını açmaya çalışacak insanlar yok. Bir iyi haber daha: Bu hikâye, MKC'nin Yasemin'in Barca'ya olan ilgisini öğrenip kardeşini Barca'dan uzak tutabilmek için araya Yasemin'i sokmak isteyeceği, bu uğurda entrikalar çevireceği bir hikâye değil.
 


Yasemin demişken, Nilüfer'in onun âşık olduğu kişinin Barca olduğunu öğrendikten sonraki tereddütleri, Barca'dan uzak durmaya çalışması gerçekten anlamlıydı bana göre. Ama ortada hiçbir şey yokken, Barca'nın Yasemin'in duygularından haberi bile yokken Nilüfer'in ufak bir yakınlaşma yüzünden Yasemin'den özür dilemeye çalışması, yetmezmiş gibi bir de Barca ile hiçbir şey olmayacağına söz vermesi yalnızca anlamsız değil, aptalcaydı da. Nitekim Barca, biraz acılı bir biçimde de olsa, arzularının anlamsızlığını gösterdi Yasemin'e. Barca'yı tekrar tekrar sevdiğim anlardan yalnızca biri…
 
Ve korkularına rağmen bir araya gelmekten kaçamayan, önce aşkla sonra birbirleriyle sınanan ve bu yolda seyirciye unutulmaz anlar armağan eden hikâyelere bayılırım. Bu da pek sık olmaz bana ama umutla, heyecanla, aşkla bekliyorum NilBar ilişkisini.
 
İçime sinmeyen bir konu, bir şeyler hissettiğini fark eden Barca'nın, kimseleri sokmadığı eski evini kiraya vermeye karar vermesiydi. Hem orada Nilüfer'in yaşama ihtimali, hem de Barca'nın kapıya astığı "Kiralık" yazısına Nilüfer'in attığı zafer kazanmış komutan bakışı rahatsız etmişti beni. Böyle olsun istemiyordum. Sebebini bilmiyoruz ama Barca hemen ertesi sabah kalkıp ilk iş söktü kapıdan yazıyı. Bir fikrin üzerine yatıp kalkınca insanın kafası daha net algılar bazı şeyleri, Barca'nın da benim gördüğüm ihtimali görüp rahatsız olduğunu ve fikrini değiştirdiğini düşünüyorum. Ve bence bu da ilişkinin daha sağlıklı başlamasına hizmet edecek.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER