MKC ve Yağmur
MKC, kağıt üzerinde
de ekranda olduğu kadar sinir bozucu biri bence. İyi haber: hikâye bunun
üzerine kurulu değil. Onu ne kadar çok sevse ve her şeye rağmen sevmekten
vazgeçemese de her koşulda sorgulayan ve kıskançlığına, maçoluğuna,
baskıcılığına boyun eğmeyen bir eski eşi ve kendi başına buyruk bir kız kardeşi
var. Kötü haber: Hikâye, her an böyle bir viraj alıp Yağmur'u
"inadından" vazgeçirerek MKC'nin kaslı kollarına atacakmış gibi
sinyaller veriyor ara ara. Bu "inat" meselesinin altını ısrarla
çiziyorum; zira belli ki senaryonun bu göz kırpmalarını dizinin/kanalın sosyal
medya hesaplarını yönetenler de görüyor ve Yağmur'un sırf inadından MKC'den
uzak durduğunu düşünüyorlar. Söz konusu Twitter iletisini ve benim yanıtımı
buraya ekliyorum, durumu netleştirmek amacıyla:

MKC ve Yağmur'un bir
araya gelmesini istemediğimi söylemiyorum, ama bu ilişkiyi bundan sonra nereye
çekerlerse çeksinler, bugüne kadar Yağmur'un inadı nedeniyle ayrı olduklarını
asla iddia edemezler. Yağmur'un MKC'yi hâlâ sevdiğine ve buna rağmen onu reddettiğine
şüphe yok. Bu durumda inat ettiğini düşünmek yerine niçin sevdiği adamdan uzak
durmayı seçtiğini sorgulamak gerekir.
Yağmur, kendi
varlığını, kendi değerinin farkında olan her kadının yapması gerekeni yapıyor
MKC'yi hayatından uzak tutarak. Çünkü ilk bölümde de açıkça ifade ettiği gibi,
ne kadar iyi eğitimli, modern görünümlü olsa da, hatta ben de ekleyeyim, ne
kadar âşık, yakışıklı, kaslı ve baklavalı da olsa, hiçbir kadın MKC gibi
baskıcı, güvensiz, müdahaleci ve önyargılı birini hayatında tutmak, ona
katlanmak zorunda değil. Bu ilişkide inatçı olan biri varsa o da Yağmur değil
MKC'dir: değişmeye, duruma Yağmur'un açısından bakmaya, ona güvenmeye
yanaşmayan sabit fikirli MKC.
MKC'nin Yağmur'u
sevmediğini, yalnızca bir mülkiyet ilişkisi kurmaya çabaladığını da
düşünmüyorum; onun derdi sadece sahip olmak değil, sevdiği kadar sevilmek ve
ayrılıktan canının yandığı da aşikâr. Sorun şu ki MKC hata yapmış olabileceğini
hiç düşünmüyor. Bu da mükemmeliyetçilikten değil, kibirden ileri geliyor.
Kendini dünyanın merkezi gibi gördüğü için yapılan her şey onunla ilgili ve o
asla suçlu değil. MKC'nin insanı -seyrederken bile- boğan yanlarından biri de
bu.
Yağmur'u MKC
konusunda anlıyor ve destekliyorum ama bir sorun var: Ben Yağmur'u tanımıyorum!
Kaan'la, Nilüfer'le diyaloglarını beğeniyorum, Barca'yı önemsemesini, onunla
iletişim kurma çabasını, üstelik bunu Nilüfer için değil, hikâyesinden
etkilendiği ve onu hayata döndürmek istediği için yapmasını çok değerli
buluyorum ama bu dört kişiden biri yanında olmadığında tanımıyorum onu. Hiç
şans vermeyeceğini bile bile Barbaros'un hamlelerini geri çevirmeyişini ya da
yemek davetini kabul edişini anlayamıyorum. Tek tük flashbacklerden öğrendiğim,
Yağmur-MKC ikilisinin bir aradayken çok sıkıcı, hikâyesiz, heyecansız olduğu;
dolayısıyla ayrı olmalarıyla en azından eğlenebildiğimiz.