Fazilet Hanım ve Kızları: O zaman bize inanacak yeni bir şey lazım…

O zaman bize inanacak yeni bir şey lazım…
Finalden üç bölüm öncesi, Sinan halen aralarında, üstelik intikamı yeni başlıyor.
Sonraki iki bölüm de bundan farksız değildi gerçi. Sinan'ın kötücüllüğü, Hazan'ın suskunluğu, Yağız'ın mütedamiyen kandırılması.


Sevdiği kadın için kırılmaz dediği camları plastik bahçe sandalyesiyle tuzla buz eden yiğit Yağız

“Ben seni küçük düşüreceğim. Seni terk eden ben olacağım. Benim istediğim yerde, benim istediğim zamanda. Seni ben terk edeceğim.”  İzlerken Hazan’la birlikte “Bu mu yani?” dediğimi çok net hatırlıyorum. Zira verilmesi gereken tepki oydu gerçekten. Özellikle bu tarz dizilerin hedef kitlesi olan kadınlara sesleniyorum (Kılıçdaroğlu mode on): Bilmem farkında mısınız ama bize güçlü kadınlar, anlayışlı adamlar lazım, özellikle böyle bir toplumda yaşarken.

Sinan gibi egosu incindiği için güya sevdiğini söylediği kadını terörize eden değil, Yağız gibi elinde olmadığı halde o anları yaşamak zorunda kaldığı için gerçekten sevdiği kadından özür dileyebilen adamlar.


Hazan'ı namüsait vaziyette yakalayamadığın gibi Fazilet her şeyi duysun diye kapıyı da kapatmıyorsun Yağız, aferin.

Neyse işte bunlar birbirlerinin odalarına kapı çalmadan daldılar bölüm boyunca, Allah rızası için birinden biri çıplak yakalanmadı ya lan. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir bölüm daha oluyordu, her açıdan.


Papatyalarını düşman topraklarından kurtarıp Yağız'la konuşma cesaretini bulan Hazan'ın kararlı yürüyüşü (Konuşamadı)


Dinliyor işte çocuk Hazan, konuş!


Hele Yağızıma hele, çalsana oğlum şu kapıyı!

Hazan üvey halasının katilinin de öz annesi olduğunu öğreneyazdı diye Yağız’a büyük gerçeği açıklamaktan nedense vazgeçerken (Adam hayatının yalan olduğunu öğrenecekti, böyle küçük bir ayrıntıyı da o arada hazmedebilirdi bence.) Sinan bir anda ortaya çıkan iz sürme ve takip skill’leri ilen büyük resmi görmüştü sonunda. Hazan’a şantaj yapmasını sağlayan aşk platonik değildi. Yağız da Hazan’ı seviyordu besbelli.


Sinan şok, Sinan iptal, Sinan wefad


Bu sefer ne uyduracağım diye yusuf yusuf olan Hazan

Yağız da yalıda birkaç gün kalınca hemen entrika ve kulak misafiri olma skill’lerini geliştiriverdiğinden telefonla konuşurken duyduğu Hazan’la Farah’ın bir haltlar karıştırdığını anlayıp peşlerine düşmüştü. Böylece muhteşem dörtlü yine plazada buluşmuştu. Plazanın dış kapının mandalı olan Farah’a yâr olması da ne bileyim, bilemedim.

Hay ağzın bal yesin ya, gidin bir yerlerde oturun konuşun insan gibi.

Hazan’ın kafamı toplamam lazım falan filan diyerek Yağız’ı oyalayabilmesi muazzam bir şey değil mi ya? İdolümsün Hazan. Yavrum Yağız da herkesin katakullisine amenna ama senin benden bir şeyler saklamana alışamam filan diye, seni seviyorum demeden seni seviyorum deme şekillerine bir yenisini daha eklemişti böylelikle.


Nil'in evine âşık olduğum doğrudur.


"Biz Hazan'la sadece kalbimizde yaşadığımız kadarız. Onun dışında biz diye bir şey yok, hiçbir zaman da olmayacak."  

İzleyiciden yükselen te allam nidalarının görseli 

Kötü Nil bile masaj randevum var diyerek heykel gibi Yağız Egemen’i kibarca kovdu boğaz manzaralı şatosundan. Yasemin’le belalısının izbe yerlereki klostrofobik sahnelerini izleyeceğimize Nil’le Yağız’ın o balkonda dakikalarca karşılıklı susuşmalarını izlemeyi tercih ederdim ben şahsen. Fakat dahası da var. Yağız Gökhan’a Sinan iyileşse de Hazan’la aramızda bir şey olamaz, kalbimize gömüyoruz filan diye asil asil anlatırken (Panpa siz Hazan’la o yüzden mi bu kadar heyecanlıydınız Sinan’ın taburcu olacağı gün, kardeşinin gerçekleri bilme hakkından alacağınız taddan mı? Lütfen yemeyiniz bizi.), Sinan şişe çevirmece oyunuyla hem abisine hem de ekran başında bizlere işkenceye başlamıştı bile. Doğruluk mu cesaret mi nedir yav, gerçekten ortaokulda mıyız, koskoca Yağız’ı düşürdüğünüz durumlara bak. Ayrıca Sinan üvey olsak ben seni tanımazdım deyince Hazan yine zamanında senin için ağlayan kafama soqam dercesine pişmanlık deryasına düşmüşken, Yağız’a da al sana sevgili kardeşin Sinan demedim değil.


Ciddi kalamıyorum. :)))


Laptoplar elimizde uzun ip belimizde

Bitmek bilmeyen Farah-Yağız, Hazan-Sinan şişe çevirmece oyunundan daha beteri varsa o da Hazan’ın saçlarıydı arkadaşlar. Güzelim kızı o hale getirmekte emeği geçen herkese selamlarımı iletiyorum. Hayır kız yine Yağız’ın odasına daldı (Yağız yine çıplak değildi. :/) elinde cd’yle, sonunda ucundan azıcık da olsa bir şeyler açıklamaya karar verdi, ama ben konsantre olamadım olaya o saç yüzünden. Bunun ön izlemesinde elleri birbirine değdi Allahım temas var filan diye sevinenler vardı bir de, dürüm o derece ciddiydi.


Open the damn door!


Fakat çilemiz bitmemişti dostlar. Yağız’la Hazan’ı birbirlerine o kadar ihtiyaçları varken o kapının iki yanında süründürmek tam anlamıyla zalımlıktı. Bir de dalga geçer gibi müzik eşliğinde ağır çekim yapıp dakikalarca kıvrandılar. Ne o, kapı açılacak mı. Çıldırmayak da ne yapak?


sfafhakaadkdjalj

Neyse ki Yağızcım hâzâ beyefendi olduğu için kaynanasını tek başına karakollarda bırakmaya gönlü el vermedi de, biraz gülebildik bu bölüm tek sahnede.

Buraya kadar hayatta kalabildiyseniz, geliyoruz bölüm sonu canavarına. Şaşırtıcı biliyorum ama Sinan evet. Salmış internete altı küsur milyon izlenen öpüşmenin görüntüsünü. Ama onu da yarıda kesmiş ki Yağız Egemen ve Çileleri tam gaz devam etsin. Böylece o çok da anlam veremediğim tokadın esbab-ı mucizesini de öğrenmiş olduk. Sinan daha rahat şantaj yapabilsin diye, tabii oğlum, her şey Sinan için. Ne zannediyonuz?


Birbirlerine tek kelime etmeden tıpış tıpış Sinan'ın yanına gitmeleri :/

Daha evvel de belirttiğim gibi Sinan, esasen haklıydı öfkesinde, fakat sevgili Kemal Ayça’nın efsane tweet’ine göndermede bulunacak olursam o kadar çok bağırdı ve sadece bağırdı ki, haklıyken haksız duruma düşmenin kitabını yazıp bestseller oldu.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER