Sevdiği kadın için kırılmaz dediği camları plastik bahçe sandalyesiyle tuzla buz eden yiğit Yağız
“Ben seni
küçük düşüreceğim. Seni terk eden ben olacağım. Benim istediğim yerde, benim
istediğim zamanda. Seni ben terk edeceğim.” İzlerken Hazan’la birlikte “Bu mu yani?” dediğimi çok net
hatırlıyorum. Zira verilmesi gereken tepki oydu gerçekten. Özellikle bu tarz
dizilerin hedef kitlesi olan kadınlara sesleniyorum (Kılıçdaroğlu mode on): Bilmem
farkında mısınız ama bize güçlü kadınlar, anlayışlı adamlar lazım, özellikle
böyle bir toplumda yaşarken.
Sinan gibi egosu incindiği için güya sevdiğini
söylediği kadını terörize eden değil, Yağız gibi elinde olmadığı halde o anları
yaşamak zorunda kaldığı için gerçekten sevdiği kadından özür dileyebilen
adamlar.
Hazan'ı namüsait vaziyette yakalayamadığın gibi Fazilet her şeyi duysun diye kapıyı da kapatmıyorsun Yağız, aferin.
Neyse işte bunlar birbirlerinin odalarına kapı çalmadan
daldılar bölüm boyunca, Allah rızası için birinden biri çıplak yakalanmadı ya
lan. Hayal kırıklıklarıyla dolu bir bölüm daha oluyordu, her açıdan.
Papatyalarını düşman topraklarından kurtarıp Yağız'la konuşma cesaretini bulan Hazan'ın kararlı yürüyüşü (Konuşamadı)
Dinliyor işte çocuk Hazan, konuş!
Hele Yağızıma hele, çalsana oğlum şu kapıyı!
Hazan üvey halasının katilinin de öz annesi olduğunu
öğreneyazdı diye Yağız’a büyük gerçeği açıklamaktan nedense vazgeçerken (Adam
hayatının yalan olduğunu öğrenecekti, böyle küçük bir ayrıntıyı da o arada
hazmedebilirdi bence.) Sinan bir anda ortaya çıkan iz sürme ve takip skill’leri
ilen büyük resmi görmüştü sonunda. Hazan’a şantaj yapmasını sağlayan aşk
platonik değildi. Yağız da Hazan’ı seviyordu besbelli.
Sinan şok, Sinan iptal, Sinan wefad
Bu sefer ne uyduracağım diye yusuf yusuf olan Hazan
Yağız da yalıda birkaç gün kalınca hemen entrika ve
kulak misafiri olma skill’lerini geliştiriverdiğinden telefonla konuşurken
duyduğu Hazan’la Farah’ın bir haltlar karıştırdığını anlayıp peşlerine
düşmüştü. Böylece muhteşem dörtlü yine plazada buluşmuştu.
Plazanın dış kapının mandalı olan Farah’a yâr olması da ne bileyim, bilemedim.
Hay ağzın bal yesin ya, gidin bir yerlerde oturun konuşun insan gibi.
Hazan’ın kafamı toplamam lazım falan filan diyerek
Yağız’ı oyalayabilmesi muazzam bir şey değil mi ya? İdolümsün Hazan. Yavrum
Yağız da herkesin katakullisine amenna ama senin benden bir şeyler saklamana
alışamam filan diye, seni seviyorum demeden seni seviyorum deme şekillerine bir
yenisini daha eklemişti böylelikle.
Nil'in evine âşık olduğum doğrudur.
"Biz Hazan'la sadece kalbimizde yaşadığımız kadarız. Onun dışında biz diye bir şey yok, hiçbir zaman da olmayacak."
İzleyiciden yükselen te allam nidalarının görseli
Kötü Nil bile masaj randevum var diyerek heykel gibi
Yağız Egemen’i kibarca kovdu boğaz manzaralı şatosundan. Yasemin’le belalısının
izbe yerlereki klostrofobik sahnelerini izleyeceğimize Nil’le Yağız’ın o
balkonda dakikalarca karşılıklı susuşmalarını izlemeyi tercih ederdim ben
şahsen. Fakat dahası da var. Yağız Gökhan’a Sinan iyileşse de Hazan’la aramızda
bir şey olamaz, kalbimize gömüyoruz filan diye asil asil anlatırken (Panpa siz
Hazan’la o yüzden mi bu kadar heyecanlıydınız Sinan’ın taburcu olacağı gün,
kardeşinin gerçekleri bilme hakkından alacağınız taddan mı? Lütfen yemeyiniz
bizi.), Sinan şişe çevirmece oyunuyla hem abisine hem de ekran başında bizlere
işkenceye başlamıştı bile. Doğruluk mu cesaret mi nedir yav, gerçekten ortaokulda
mıyız, koskoca Yağız’ı düşürdüğünüz durumlara bak. Ayrıca Sinan üvey olsak ben
seni tanımazdım deyince Hazan yine zamanında senin için ağlayan kafama soqam
dercesine pişmanlık deryasına düşmüşken, Yağız’a da al sana sevgili kardeşin
Sinan demedim değil.

Ciddi kalamıyorum. :)))
Laptoplar elimizde uzun ip belimizde
Bitmek bilmeyen Farah-Yağız, Hazan-Sinan şişe çevirmece
oyunundan daha beteri varsa o da Hazan’ın saçlarıydı arkadaşlar. Güzelim kızı o
hale getirmekte emeği geçen herkese selamlarımı iletiyorum. Hayır kız yine
Yağız’ın odasına daldı (Yağız yine çıplak değildi. :/) elinde cd’yle, sonunda
ucundan azıcık da olsa bir şeyler açıklamaya karar verdi, ama ben konsantre
olamadım olaya o saç yüzünden. Bunun ön izlemesinde elleri birbirine değdi
Allahım temas var filan diye sevinenler vardı bir de, dürüm o derece ciddiydi.
Open the damn door!
Fakat çilemiz bitmemişti dostlar. Yağız’la Hazan’ı
birbirlerine o kadar ihtiyaçları varken o kapının iki yanında süründürmek tam
anlamıyla zalımlıktı. Bir de dalga geçer gibi müzik eşliğinde ağır çekim yapıp dakikalarca
kıvrandılar. Ne o, kapı açılacak mı. Çıldırmayak da ne yapak?
sfafhakaadkdjalj
Neyse ki Yağızcım hâzâ beyefendi olduğu için
kaynanasını tek başına karakollarda bırakmaya gönlü el vermedi de, biraz
gülebildik bu bölüm tek sahnede.
Buraya kadar hayatta kalabildiyseniz, geliyoruz bölüm
sonu canavarına. Şaşırtıcı biliyorum ama Sinan evet. Salmış internete altı
küsur milyon izlenen öpüşmenin görüntüsünü. Ama onu da yarıda kesmiş ki Yağız
Egemen ve Çileleri tam gaz devam etsin. Böylece o çok da anlam veremediğim
tokadın esbab-ı mucizesini de öğrenmiş olduk. Sinan daha rahat şantaj
yapabilsin diye, tabii oğlum, her şey Sinan için. Ne zannediyonuz?
Birbirlerine tek kelime etmeden tıpış tıpış Sinan'ın yanına gitmeleri :/
Daha evvel de belirttiğim gibi Sinan, esasen haklıydı
öfkesinde, fakat sevgili Kemal Ayça’nın efsane tweet’ine göndermede bulunacak
olursam o kadar çok bağırdı ve sadece bağırdı ki, haklıyken haksız duruma
düşmenin kitabını yazıp bestseller oldu.