Fazilet Hanım ve Kızları: O zaman bize inanacak yeni bir şey lazım…

Fazilet Hanım ve Kızları: O zaman bize inanacak yeni bir şey lazım…

Bu dünya soğuk.
Rüzgâr genelde ters yöne eser.
Limon ağaçları kurur.
Bahaneler hep hazır.
Güzel günler çabuk geçer.
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi

                            Cahit Zarifoğlu


Merhaba sevgili gönül dostları, :p

Afiyettesinizdir inşallah. Zira diziyi (ve çilemizi) nihayete erdirdiğimiz  Cumartesi gecesinden sonra bir süre Anglosakson ecnebilerin deyişiyle “What the fuck have we just watched?” diye düşündüm. Sahiden ne izledik biz Allah aşkına 50 bölümdür? Hadi ben 14. bölümdeki mükemmel YağHaz sahnelerinden dolayı, ortamlarda izlediğimi dile getirmekten imtina ettiğim bu diziye düştüm, ya siz, 1. bölümdeki otel odası sahnesinden beri bu çiftten yayılan 1000 hanenin günlük elektrik ihtiyacını karşılayacak enerjinin farkında olup da ha kavuştu ha kavuşacaklar diye bekleyenler, size gerçekten daha da yazık.

Yoo dostum yoo, birkaç dakikalık (Saniye miydi yoksa?) mutlu sonun bize çektiklerimizi unutturacağını  sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Çok fena harcandılar, çok pis harcandık. Son bölümde bile. Ne biçim yarım kaldık, siz biliyor musunuz bu hissi? Gerçi benim en son merakla takip ettiğim çift de Poyraz Karayel’deki Sefer-Sema olup, nedenini halen bilmediğimiz ancak profesyonellik dışı olduğunu düşündüğüm birtakım olaylar sonucu yarım kalmışlardı da, FHK’nın tersine, dizinin bütününü çok sevdiğim halde, diziye toptan küsüp izlemeyi bile bırakmıştım. Yani neyi sevsem gidiyor durumu var galiba. Hepinizden özür dilerim arkadaşlar, sanırım benden ötürü. ^.^

Şaka bir yana, ben yetkili arkadaşlarla da görüştüm, twitter’ın nabzını da yokladım, kimse niye böyle olduğunu anlamış değil. Yani birtakım iddialar var tabii (bilgimin olmadığı konular olduğu için de bir şey diyemiyorum) ama yine de dizinin ısrarla evrildiği yön akıl alır gibi değil.

Zaten herkesin zihninde ve kalbinde kekremsi bir tat bırakan da yarım kalmaktan ziyade izleyicinin isteği rakamlarla somut olarak tespit edilebiliyorken (Sosyal medyadaki rakamlara göre 2017’nin en popüler çifti olan YağHaz Mayıs ayında ve dahi dizinin veda ettiği Haziran’ın ilk haftasında da en çok konuşulan çift olmayı başararak zirvede bıraktı diyebiliriz sanırım. Ayrıca Türkiye Gençlik Ödülleri’nde dört ödül birden kazandırdı bu çilekeş fakat çılgın fandom bu diziye. Youtube’de hangi videoların izlenme oranlarının yüksek olduğunu, anlık reytingin hangi sahnelerde yükseldiğini, aslında bunun gayet de farkında olan yapımın bölüm öncesi ortama hangi karakterlerle ilgili ön izleme videolarını salıp umutları sömürdüğünü, hatta fragman kapaklarında görünen fotoğrafların bile hangi karakterlerden seçildiğini biraz internet ortamında gezinen herkes biliyor zaten.), bu tarz esas kızın esas çocuktan önce yaşadığı acemi platonikliği unutup esas çocukla karşılıklı birbirlerini keşfedip aşkı bulmaları konulu onlarca örnek varken (en benzeri de yine iki kardeş arasındaki kızın anlatıldığı Bir İstanbul Masalı dizisidir sanıyorum), yani seyircinin görmek istediği tatlı aşk hikayesinin formülü çok basitken, senarist hanımın değişik bişiler denemesinden ötürü şirazenin toptan kaymasıdır.

Çok bariz ki, Sinan’ın bu üçgenden çıkarılması için aşırı geç kalındı. Ağva olayının hiç gerçekleşmemesi, Hazan’ın Sinan’ı o kadar kolay affetmemesi gerekiyordu (Hele Sinan’ı kıskandırmak / Sinan’dan intikam almak için Yağız’ı düpedüz kullanması filan çok zorlama ve anlatılan karaktere aykırıydı.). Benzer konu birçok yapımda işlenmesine rağmen “Kardeşinin sevgilisine göz koydu, vay ahlaksız!” durumu bu sebeple çok uzadı ve bir kısım seyircinin gözünde Yağız-Hazan aşkı hiç aklanamadı. Hadi diğer shipper kitlesini kaybetmemek adına böyle bir yola girildi diyelim, ilişkileri başladıktan sonra da Hazan kankası Yağız’la sevgilisi olan Sinan’dan çok daha fazla ve kaliteli zaman geçirip derin bir ilişki kurmaya devam ederken, aslında Sinan’ı sevmediğini anlayıp Yağız’ı fark edebilmesi sürekli ötelenmemeliydi. Üçgenden bağımsız olarak, hikâyenin önemli akslarından birisi olan evlatlık olayına da Sinan’ın salça olması işleri iyice karmaşıklaştırdı. Yine Yağız’ın Hazan’dan uzaklaşma çabası olarak okeye dördüncü gelen fakat tam ters etki yaratıp Hazan’ın gözünü açan Farah’tan sonra iyiden iyiye uzaklaşmalarına ve Sinan’ın Farah’tan da önce Nil’le takılmalarına rağmen ısrarla yürümeyeceği bariz Sinan-Hazan ilişkisinin devam ettirilmesi (Fazilet’in gördüğü Sinan-Nil öpüşmesinin üstünü kapatması da tepe tasını attırıcı noktadır mesela bu noktada), artık 37 ve 38’de dizinin de zirve yaptığı bölümlere gelinmişken, çiftimiz, ölümün gölgesinde sözleriyle olmasa da gözleriyle birbirlerine aşklarını açıklamışlarken, 39’da hiçbir şey olmamış gibi doğru dürüst yan yana bile gelmemeleri gerçekten anlamsız ötesiydi. Hazan’ın artık duygularından tamamen emin olup Sinan’la ayrılmaya karar verdiği gün Fazilet’in af edersiniz bok yemesiyle bir anda parmağında bulduğu yüzük de eşeğin bir tarafına su kaçırmıştı artık. 

Bu uzun girizgâhtan sonra, halen orda bir yerlerde bu çiftin yasını tutup ilk yazının devamını bekleyenler var ise (Esasen final yapmadan şekillenmeye başlayan bu yazı da bir hayli geç kaldı memleket şartlarından ötürü, kusura bakmayınız.), buyrun yorum şelalesine efendim.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER