Hazan’ın bir
şekilde gidemeyeceğini biliyorduk da, artık hikâyeleri kendileri dışında
etkenlerle şekillenmesin istiyorduk. Yani Hazan o haberi görüp inmeseydi keşke
uçaktan, Yağız’ı bırakamadığı için inseydi. Sinan Egemen aşırı önemli bir şahıs
olduğu için olay yerine ambulanstan önce basının gelebilmiş olması ve Hazan’ın
uçaktan inebilmesi bir yana, kontrollerden filan anında geri çıkabilmesi
gülümsememiz için yapılan küçük şakalardı sanıyorum.
Benim için kalmış.
Çiftimiz yine ateş ediyor.
Yatacak yerin yok pis keltoş
Koy E.R.'a oynasın.
"Bunu tek başına taşımana izin vermeyeceğim."
"Özür dilerim."
Neyse yine
de bölümün iyi olacağını anlamıştık. Sinan bölüm boyunca bilinci kapalı bir
şekilde yatıp ağzını açamayacaktı bir kere, daha ne olsundu? Ama dahası da
olmuştu. Bizimkiler, mekân hep hastane civarı olsa da, dolu dolu repliklerle
hem birbirleriyle, hem aşklarını fark eden diğerleriyle konuşmuşlardı ilk kez. KONUŞUYORLARDI
resmen. Yarım filan kalıyordu her zamanki gibi ama konuşuyorlardı bir şekilde. Galiba
bu defa başlayacaktı bir şeyler. O yüzden çokça anlatmaya gerek duymuyorum, görüyorsunuz.
"Sevdiğim adam için güçlü olma sırası bende."
"Hazan'la aramda aşk var, hiç yaşayamayacağım bir aşk."
“Ama en
kötüsü de ne biliyor musun? En boktanı, en acı vereni... Allah kahretsin, en
güzeli. Ben kardeşimin sevgilisine aşık olduğum için pişmanım ama Hazan’a aşık olduğum
için pişman değilim.”
Kararlı Hazanları severiz.
Gardım düşüyor, tutamıyorum.
“Ama üzgünüm
Yağız, ben seni kendime yasaklamayacağım. Onlar yasaklasın, ben
yasaklamayacağım. Çünkü benim bir beklentim yok. Benim bizim için hiçbir
beklentim yok. Sadece kalbim var. Sana artık savaşçı değilim demiştim. Yalan.
Yenildiğimi söylemiştim. Ama ben aslında sana yenilmişim Yağız. Senin haberin
bile olmadan, senden habersiz. Ama artık biliyorum. O yenilgi benim en büyük
zaferimdi. Ben o uçaktan savaşmak için indim Yağız. Ve bugün gördüklerimden
sonra artık ne için savaşacağımı çok iyi biliyorum. Bizimle ilgili... seninle
ve benimle ilgili birçok şey yanlış olabilir ama onların söylediği gibi kirli
değiliz biz. Her şeyi kabul edebilirim: Yanlışı, imkânsızı, çaresizliği. Ama
bize atılan o tokadı kabul etmiyorum Yağız, etmeyeceğim. Ben içimdekileri
hiçbir zaman yaşayamayacak olsam bile, benim içimdeki bizi kirletmelerine izin
vermeyeceğim. Bunun için savaşacağım. Bunu kendime de sana da unutturmamak
için, herkese, her şeye rağmen savaşacağım.”
Yürü be
Hazan diye coştuğumuz anda tam Yağız da kıvama gelmişken bir anda yanlarında damlayan
hemşire, seni de unutmayacağız tabii.
Anasından çok Yağız'a güvenmesinin ponçikliği ^.^
Kolonya bulamadılarsa suyla ovsunlar.
“Arada böyle
de oluyor... Böyle... Gözlerini kaçırıyorsun. Arada. Bana her yalan
söylediğinde. Neden bana yalan söylüyorsun?”
Susuşlar hiç bu kadar zor ve birinci çoğul şahıs zamiri hiç bu kadar anlamlı olmamıştı.
"Yine de ne kadar zor olursa olsun, ben seni.... çok seviyorum."
Ya yapmayın
şunu artık, bunlar birbirlerine tam açılacakken uzay-zaman bükülüp sahne sakız
gibi uzarken illa birileri gelip bozacak her şeyi eminiz artık buna, bu nedir
arkadaş, Meksika dizisi mi izliyoz? Mezarlıktayken Sinan ağğbii diyerek
bozmuştu büyüyü, burda da Fazilet. Üstelik aynı bölümde hemşireden sonra ikinci
defa. Garibanlar bu kadarıyla bile mutlu oldular gerçi bizim gibi. Ah ulan ya. Ama bu kadarcıktı işte. Sinan komadan çıkmıştı ve bir sonraki bölüm belli ki onun planlarıyla geçecekti.
Biz tek siz hepiniz
Bir lepistes kadar beyne ve
ondan daha da az sorumluluk duygusuna sahip olan tiki Sinan’ın, uçurumdan (yine
gerizekalı, korkak ve sorumsuz davranması yüzünden) düşüp, beyin ameliyatı
filan olmasına rağmen bir haftada saçının bir telini bile kaybetmeden üzerine
iq ve entrika yüklemesiyle kalkması? Laff a lympics’teki gerçek kötüler,
Pokemon’daki Roket Takımı gibi, fakat kötülüğünün onlar kadar bile dayanağı
yok. Bölüm sonunda parmağında zorla taktırdığı yüzükle Hazan’ı kaçıran Sinan,
bir önceki bölümle zerre alakası olmayan, tehditlere boyun eğen Hazan. 37
saniye filan yan yana gelebilen Yağız ve Hazan. Tek güzel yanı kendini Kerime’yi
bulmaya veren ve çok güvendiği Erdal’ın bile kendisini sattığını anlayan
Yağız’ın “Azerbaycan güzelmiş.” repliği olan BOMBOŞ bir 45. bölüm. Şehir dışında
olduğum için izleyememiştim. Hiçbir şey kaybetmemişim.