"Gezegenlerden birinde yaşayan kırmızı yüzlü bir adam tanıyorum. Tek bir çiçek koklamamış, tek bir kez bir yıldıza bakmamış, kimseyi sevmemiş. Yaşamı boyunca tek yaptığı şey bir takım sayıları toplamak. O da bütün gün kendi kendine aynı şeyi söylüyor, senin gibi: 'Çok önemli işlerim var benim!' Bunları söylerken gururla kabarıyor göğsü. Ama o bir insan değil ki, mantar!"
Bazen Neriman'a kızardım, Hulusi İplikçi'ye "kara mamba" yakıştırması yaptığı için. Ama galiba haklı. Haklı çünkü, bazen -artık çoğu zaman- Hulusi'nin, insanların hayatını mahvetmekten öteye geçemediğine inanıyorum. Sevgiyi hiç yaşamadığı o kadar belli ki. Ne Ömer'in annesi ve babasının aşkını anlayabilmiş, ne de kimseyi seviyor. Ömer'e olan sevgisini gösteriş biçimi, mirasını ona bırakacağını devamlı dile getirmesinden başka bir şey değildi. İnsanlara, parayı kullanarak, dilediği her şeyi yaptırabiliyor ve çok güçlü olduğunu düşünerek yaşıyor. Ömer onu yokluğuyla cezalandırmış ama bundan bile nasibini almamış. Hâlâ Defne'nin çektiği acıların bedelini, parasıyla ödeyebileceğine inanacak kadar aynı adam. Kesinlikle kötü birisi değil ama bana kalırsa iyi birisi de değil. Çünkü iyilik de onun gözünde, yalnızca parayla ölçülebiliyor. Hulusi, gelmiş gidiyor ama "Yaşamış mı?" diye sorarsanız, bence hayır. Çünkü, herkes gibi o da -sözde- seviyor ama sevginin, insanlığın ne olduğunu bilip bilmediğini, küçük prense sorsalardı, "Hayır!" derdi, bence.