Sadece
kalbi değil onuru da kırılan Sefer’in nasıl davranacağını, Sema’nın ne açıklama
yapacağını merak ediyorduk tabii. Sema bizi şaşırtmadı, çünkü gerçeği saklamak
ve Sefer’i karanlık geleceğine ortak etmemek için her şeyi göze almıştı.
Gözyaşlarını sildi, maskesini taktı ve rolünü oynadı. Kendisinden nefret
ettirmek için zehirli cümleler kurdu Sefer’in gözlerinin içine baka baka. Oysa
içi kan ağlıyordu. Sefer nasıl bu kadar yanılmış olabileceğini anlamaya çalışıp
aptal yerine konmanın utancını yaşarken, Sema hayalindeki Sefer’e (ve de
ilk kez bizlere) onu ne kadar çok sevdiğini gösteriyordu.
Her şeye hazırım.
Aşka.
Gitmeye.
Kalmaya...
Tezer Özlü
Sana büyük caddelerin birinde
rastlasam
Elimi uzatsam tutsam götürsem
Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak
Anlasan
Elimi uzatsam tutamasam
Olanca sevgimi yalnızlığımı
Düşünsem hayır düşünmesem
Senin hiç haberin olmasa
Senin hiç haberin olmaz ki
Başlar biter kendi kendine o türkü
Gülten Akın
"Hiç sevmedin mi beni?"
"Çünkü gerçek olamayacak kadar güzeldi."
Bu aşk burada biter ve ben
çekip giderim
Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
Ataol Behramoğlu
Acılara tutunmak
Hiçbir şey diyen bir cümlenin, ortasına terk edilmiş bir kelimeyim. Öznesiz, zamansız, zarfsız, mektupsuz, adressiz. FD
Sefer
ise kendinden beklenmeyecek ölçüde sakin ve yumuşak tavrıyla bizi şaşırttı. Adeta
arabesklik - rasyonellik özelliklerini değiş - tokuş yapmış gibilerdi. Tabii Sema
üstüne üstüne geldikçe öfkelenmesi normaldi. Kendi meşrebine göre yine iyi
hakim oldu öfkesine. Ama asıl hissettiği şey hayal kırıklığının getirdiği derin
bir üzüntüydü. Gerçek bir kaybeden olarak yine başaramamış, yine olduramamıştı.
Kaybedenliğini belki de en çok hissettiği yere, yetimhaneye sığındı. Sevgiye
dair gerçekleşmeyen hayallerini anlatırken Zülfikâr’la birlikte bizi de üzdü.
Sefer: Ben kendime bile itiraf edemesem de, hayatım hep umut ederek geçti biliyon mu? Bir gün annem babam olacaktı, onları çok sevecektim. Sonra bir karım olacaktı, onu da çok sevecektim. Sonra belki çocuklarım olacaktı onları da sevecektim. Bi' arabam olacaktı onu bile sevecektim. Onun yedek lastiğini bile sevecektim lan.
Zülfikâr: Yine seversin, dedem.
Sefer: Yok. Biz öyle yine sevenlerden değiliz. Biz bi' kere severiz.
"Oğlum ben bu kızı çok sevdim lan! Oğlum ben Sema'yı çok sevdim!"
Konuştukça
uğradığı son haksızlığı hatırladı. Hatırladıkça öfkesi arttı. Sema’ya, kendine,
hayata. Unutmak istiyordu ama üstünde hâlâ güzel günlerin umuduyla alınan
damatlık, parmağında hâlâ alyansı vardı. Sanki yaşananlar yeterince dramatik
değilmiş gibi, daha evvel kolaylıkla takılıp çıkarıldığını gördüğümüz yüzük,
bir türlü parmaktan çıkmaz olmuştu.
Zavallı
Zülfikâr iyice deliren Sefer’i sakinleştirmeye çalışırken Sefer çözümü çoktan
bulmuştu. Yüzük çıkmazsa parmağı kökten koparmak! Alışmadığımız ve
beklemediğimiz derecede psikopatça ve rahatsız edici bir sahneye imza atılmştı.
Lakin kabul etmek gerekir ki, yıllar sonra Sefer’i anarsak, kendisiyle ilgili
ilk kuracağımız cümlelerden biri: “Adam aşkı için hiç tereddüt etmeden
parmağını kesmişti.” olur sanırım.
Sefer
unutabilmek için vücut bütünlüğüne zarar verip ameliyatlık olurken, Sema’nın
mümkün olduğunca geç unutması gerekenler vardı, fakat en mühimi Sefer’di.
Başına gelen bu son musibete karşı da tek başına mücadele etmek için adımlar
atmaya başlamıştı.
Her
uyanışında onun yüzünü görecek, ismini anacak ve kalbinin üstünde eski güzel
günleri hissedecek düzenlemelere gitmişti kendince. Sema, kendisinden
beklenmeyecek arabesk bir tutumla, gerçeği herkesten saklayıp tüm acısını tek
başına yaşamaya kararlı görünüyordu.
Sefer’in
eli iyileşiyordu belki ama kalbinin iyileşmesi pek mümkün görünmüyordu. Bölüm
baştan sona içimizi şişirmek için tasarlanmış gibi duruyordu. Sanki yeterince
kahır bela seyretmemiş gibi bölüm sonunda bir klişe daha karşılıyordu bizi (Sevilen kişiyi başkasıyla görüp yanlış
anlama). Sema sırrını daha dün tanıdığı Mete’ye anlatmış, Mete nedense
sarılma süresini abartmış, her şeye rağmen biraz kendine gelir gelmez Sema’ya
koşan ve içimizi sevgiyle dolduran Sefer bayram değil seyran değil oluşan bu
manzarayı, pencereden görüp bir kez daha yıkılmıştı.
Yazı devam ediyor..