“İzmir’in üstüne çökmüş isyanım ben... İzmir’in üvey
evladı, öteki çocuğuyum ben. Ben kim miyim? Sen hala bilmezsin ama benim adım Gültepe”
Tüylerim diken diken, ekrana kilitlenmiş,
Nejat İşler’in sesinden
Benim Adım
Gültepe’nin ilk fragmanını izlerken iç sesim: ‘İşte bu sezon beni can evimden
vuracak dizi, arasam bulamayacağım kombinasyon: dönem dizisi ve İzmir’e
dokunuyor.’ diye haykırıyordu. Tam o sırada dehşet içinde fark ettim ki;
ben, İzmir’i çok iyi bildiğini iddia eden ben, Gültepe’nin otobüs numarasını
-otobüs numarası benim için önemlidir- bilmiyordum! Daha da vahim olan Gültepe’nin
nerede olduğundan bile emin değildim.
Gültepe halen pek çok insan için son durak..
Muhakkak ki tepelerden biri olmalıydı, yoksa adında neden tepe olsun ki? Hemen tıpkı benim gibi İzmir’i çok iyi bilen, anneme ve babama sordum. En ufak semt isimlerini bile tek nefeste sayıp döken ailem, bu sefer beni yanıttılar. Onlar da emin
değillerdi Gültepe'nin nerede olduğundan, muallak cevaplar verdiler. 80 öncesinde 'kurtarılmış bölge' olduğundan, semte polisin giremediğinden uzun uzun bahsettiler de, nerede olduğunu tam çıkaramadılar. Hepimiz
Gültepe'nin adını duymuştuk ama yerini sormak, öğrenmek hatta gidip görmek aklımızdan bile geçmemişti. Gerçekten de ortada bir ‘üvey
evlat olma hali mi vardı?