Güneşin Kızları dizisinin ilk bölümüne toplu bakış
18 Haziran 2015
Olmalı, olacak, umutluyuz..
Ranini
Güneşin Kızları'nın slogan haline gelmiş, yorgun şakalarla donatıp yaratmaya çalıştığı genç dili saymazsak kronik bir diyalog sorunu olmayan, oyalanmadan hikayeyi anlatmaya başlayan ve karakter antrelerini boş boş değil de aslında akışa hizmet eden olaylar eşliğinde yaparak beklediğimden daha iyi kurgulanmış bir iş oldu. Olayların gelişme ve finale yürüme kısmı ise o kadar başarılı değildi; fazla uzadı ve bu uzama hali yer yer hikayeden kopmamı sağladı. Dizinin adı Güneşin Kızları ama beni ekranda tutan Haluk'un Gizemi oldu. Keşke adı da bu olsaymış. Dizinin adı Güneşin Kızları ama kızların hikayesi hiç mi hiç ilgimi çekmedi. Aksine Ali, Mert ve Savaş çok daha meraklandıran ve dişi karakterlerdi. İsim seçmek önemli tabii... Beklenti yaratıyorsun. Yine de soruna lanet olası süre uzunluğu bazında bakarsak bu tür anlatım arızaları artık standart pakette geliyor. Aksini çok az görüyoruz. Dizinin gazlı iltihap tadında işlek bir konusu var. Hem iyi çalışır, hem de iyi planlanmazsa Allah saklasın organ kaybettirir. Uzadıkça uzayan, sonunda da Selin'i rencide eden 'İstanbul piçleri'nin 72 milyona (!) deşifre edildiği parti sahneleri bu sebeple korkuttu mesela..
Oyunculuklara gelirsek, Emre Kınay'ı baba olarak seçmek akıllıca. İyi ekran figürü. Seyirciye kolaylıkla ters köşe yaptıracağınız kadar "iyi baba" rolü oynamış bir aktör. Meftunu değilim ama izlemeyi severim. Evrim Alasya ise şahane bir performansla zaten fragmandan itibaren benim için Güneş olmuştu. Son izlediğim işindeki yani Benim Adım Gültepe'deki şahane Suna'dan tek bir iz yoktu. Oynadığı karaktere yüzde bir milyon inandım. Diğer genç oyuncular ve oyunculuklar da zamanla oturur. Pek laf etmek istemiyorum. Teknik açıdan bakarsak da, bize bu dünyayı kuran Sadullah Celen çok deneyimli bir yönetmendir ama işin rengi ruhsarı neden 2015 standartlarını çizgi altına çekmeye zorlayacak kadar tuhaf çıktı, bilmiyorum. Net bir renk sorunu ve ışık değişkenliği vardı. Hiç özenli bir iş duygusu yaratmadı. Ayrıca bu kadar karma karışık dekor ve kötü kostüm de nadir gördüm desem yeridir. Evet, çok haklısın Hakan Dağdaş! Dünyanın en çirkin gömleklerini toplamışlar ve bu dizideki erkeklere kostüm diye dağıtmışlar.
Oyuncuların tamamına ters gelen renkleri giydiren ve aksesuar adına ne bulsa resme sokmaya çalışan sanat grubu sahiden sınıfta kaldı. Rana Hanım'ın doğum günü partisinde canım köşkün bahçesi adeta Perşembe Pazarı'na benziyordu. Ortalıkta dolaşanlar da hiç "zengin piçi" gibi durmuyordu. Ama olay dizilerde "şaşaa" ve zengin hayat göstermeye gelince İstanbul'un bir avuç nüfuslu Paris ilçesi dışında yaşayan, neyi nasıl anlatırsan onun doğru olduğuna inanacak bir kitlenin varlığı yadsınamaz gerçek. Bu zengin dünya kurucuların şahikası saydığımız Hilal Saral bile konuyu Aşk-ı Memnu'nun ilk sezonu bitince öğrendi. O da Ece Yörenç gustosuna yaslanarak... Bu aşamada ben ve benim gibiler yaptığımız eleştirileri doğrudan sanat grubunun ve rejinin birikimine ve dünya kurma yetisine yönlendiriyoruz elbette. Yoksa, misal Haluk Bey'in şarabı hangi bardakla içtiği Ruhi eniştemin umuru bile değil.
Tıpkı uçuş kurallarına göre kokpite yolcu alımlarının yasaklanmış olmasını ömründe uçağı havada bile görmemiş olan gariban Hayriye halamın umursamayacağı gibi. Hazır Selçuk Yöntem konuk olmuş, sadece sesle konuk olunur mu, o zaman Kaptan kabinde gezinsin azıcık da cemalini göstersin daha tatlı bir sürprizi değil mi? Ayrıca vampirlerin dünyayı istila ettiğine, Süpermen'in uçtuğuna, koskoca yolcu uçağının bir adaya düşüp Lost olduğuna inanıyorsunuz da Nazlı çatıdan ayağı kayarak düştüğünde, onu tutup mermere yapışmaktan kurtaran yakışıklı Savaş'a mı inanmıyorsun? Çok sıkıcısın!
Özetle; Güneşin Kızları haftaya karşısına daha ilginç, keyif alarak takip edeceğim bir rakip çıkmazsa Evrim Alasya'ya bakmak; Haluk'un sırrına ermek için izleyeceğim bir iş olur. Hikayenin seyirciye sunduğu ortaya karışık serpme düzen gizem, vaad ettiği aşk ve entrika yaz sıcağında seyirciyi evde oturup izlemeye teşvik edecek mi, onun sinyallerini de yarın göreceğiz.
Emeği geçen herkesin gönlüne bereket..
Böyle işte..
R.