Yine okul gibi bir kadro kurulmuş!
Sevilay Gürkan Artık buna alışmamız lazım. Yaz dizileri için 3-4 tane deneyimli iyi oyuncunun eline acemi ve vasat ama yakışıklı/ güzel genç oyuncuyu eklemek adet oldu. Güneşin Kızları da aynı formülle, geçen yıllarda Güneşi Beklerken dizisinin yaratıcısı Deniz Dargı ve eşi Cenk Boğatur tarafından yazılmış bir gençlik projesi. Öncelikle Evrim Alasya (Güneş) sonra Emre Kınay (Haluk) bu ekibe hami olacak ve gençler dizi bittiğinde ne öğrendilerse yanlarına kâr kalacak.
Her ne kadar Ranini, Twitter'da "Sadullah Hoca'ya da kıyamıyorum" demiş olsa da diğer kıyılmışlar adına söylemek gerekir ki Sadullah Celen'in rejisi pek parlak değildi. Doğal olsun diye çabalanmış ama, ne yazık ki ışık çok sıkıntı yarattı. Parlamalar, karanlıklar, aynı sahnede kamera pan yaparken bile ışık ve renk değişmesi gözümü yordu. Süreç Film imzasıyla, Kanal D logosu altında bu kalitede bir dizi izlemek istemezdim. Umarım ilk bölümde bir sıkıntı olmuştur, ilerleyen bölümler teknik olarak düzelir. Sanat Grubu'nun iyi niyetli çabalarını da hiç beğenmedim. Haluk Bey, oteller zinciri sahibi bir adam gibi giyinmiyorken, Güneş ve kızları ise bilmediğimiz bir gelir durumu yoksa öğretmen maaşıyla olmayacak derecede trendy takılıyorlar.
Güneşin Kızları'nın bu akşam 16 yaşındaki kızımla birlikte izledim. "Savaş taaaş! Ama bi Kerem Sayer kolay yetişmiyor" çığlıkları atarken izlediğinden ne anladı, pek bilemiyorum. Selin'e "gerçek bir kezo", Nazlı'ya nedense Savaş'ın ilgisini çektiği andan itibaren "çok çirkin bu yaa!" dedi durdu. Galiba bazı gençler -en azından benim kızım- dizilerin hikayesini değil de genç oyuncuları izliyorlar. Onlarla sanal bir bağ kurma peşindeler. Keşke ikna olsa da bu yorumu kızım yazsaydı. Bu gece sadece onun tepkilerini gözledim desem, yeridir. "Haftaya izleyecek misin?" dediğimde cevap olarak, "Savaş'ın sahnelerine bakarım" dedi.
Diziyle ilgili benim fikrime gelirsek Nazlı (Burcu Özberk) ve Selin (Hande Erçel) hem çok kilit hem de çok incelikli oynanması gereken karakterler. İki performans da izlerken yordu. Haluk'un ise Güneş'e takıntısının tehlikeli bir sapkınlıktan dolayı olmadığını düşünüyorum. Aksini işaret eden onca ipucuna ve oğlu ile kurduğu tuhaf ilişkiye rağmen Haluk'tan etrafına taammüden zarar veren kötücül bir ruh çıkmayacağı hissine kapıldım. Bakalım yanılacak mıyım? Duvarda biriktirilen Güneş fotoğraflarında 1998 yılını gördüm. Daha eskisi de var mı bilmiyorum. 1998'den günümüze saysak, nereden bakarsak 17 yıllık bir takıntı söz konusu. Güneş bu gün 35 yaşında olduğuna göre demek ki Haluk'un koleksiyonuna girdiğinde 18 yaşındaymış. Haluk da tam olarak 28 yaşındaymış. Takıntısından ablasının haberi olmaması da konuya ayrıca bir gizem katıyor.
Bu hafta Perşembe'nin tek yeni dizisi olarak yayına başladı. Bunu bir şansa çevirebilecek mi, reyting alacak mı yarın göreceğiz. Umarım yayında kalır. Sırları merak ettiğim için izlemek istiyorum. Bütün ekibe teşekkürler ve bol şans!