Show Tv'de ünlü oyuncu Şenay Gürler'in sunduğu Sen Olsaydın adlı programın içeriği yine mağdur ve istismar edilmiş kadınların başından geçen felaketleri anlattıkları daha ''gore'' tarzında diye tabir edebileceğimiz türdendi. Her bölüm acı tecrübelerini anlatan kadınları dinlemek üzere oyuncu, tiyatrocu vb. gibi ünlü bir sima konuk edilir ve ona ''Sen olsaydın?'' sorusunu yöneltirdi sunucu Şenay Gürler. Aile içi tecavüz, ensest gibi itirafların yapıldığı bu programda; ironik olarak irrite edici en son şey ''Sen olsaydın?'' sorusuydu belki de. Bu yayınlara çıkan müşteki kadınların derdine derman olmaktan ziyade, izleyicisinin psikolojisini tahrip etmekten başka bir işe yaramayan bu program da neyse ki uzun soluklu olmadı. Fakat Yasemin Bozkurt'un programında korkulan olmuş, eşinden gördüğü şiddetten kaçıp, derdini televizyonda anlatan kadın kocası tarafından öldürülmüştü. Programın yayından kaldırılması için bir can daha gitmesini bekleyecektik. İkinci cinayet vakası sonrası Yasemin Bozkurt'un Kadının Sesi programı yayından kaldırılmıştı. Belirtmekte yarar var, tüm bunlar olurken evlenmek isteyenleri paravan arkasından konuşturarak tanıştırıp, izdivaç yolunda adım attırma formatının temelini de Yasemin Bozkurt Kadının Sesi programında atmıştı. Aynı dönemlerde Ayşe Özgün meydanı kaptırmamak için olsa gerek Star Tv'de yeni programı Ayşe Özgün Her Gün'e başlamıştı ve kendisi de aynı formatta yayın yaptığı halde diğer programlarda cereyan eden cinayetleri eleştiriyordu. Fakat kul kınadığını yaşamadan ölmezmiş derler. Cinayete mahal veren üçüncü olay da Ayşe Özgün'ün programında olmuş ve program yayından kaldırılmıştı. Yıllar sonra Ayşe Özgün sağlık üzerine konulu bir sabah programıyla ekranlara dönecekti.
Serap Ezgü ise kulvarında kayıp yakınlarını ağırlamaya yönelmiş, genellikle kayıp çocuk vakalarına yoğunlaşmakla meşguldü. Serap Ezgü programcılığı agresif, defansif ve genellikle laf kalabalığından ibarettir. Seyirciyle interaktif yayın yapıyor gibi görünse de yine sözü en çok kendisine verir. Tarafsız kalamaz, moderatörlüğü rahatsız edicidir fakat izlenirliğini en çok baltalayan şey temposu olsa gerek. Serap Ezgü'nün son yaptığı yayınlardaki politikası yalnızca tek bir kaçırılan kız çocuğu vakasına odaklanıp, her gün aynı konuyu tüm akışa yayarak irdelemekti. Kamuoyunda 'Şerefcan skandalı' olarak kayıtlara geçen olayda; kayıp oğlunu arayan acılı bir babayı aylarca, her gün canlı yayına çıkarmıştı. Olayın sonunda çocuğun kaybolmadığı sadece öz babası tarafından kaçırıldığı, her gün canlı yayında ağlayan babanın çocuğun biyolojik babası olmadığı ve bütün bunları öz annenin gizlediği ortaya çıkmıştı. Serap Ezgü'nün kariyerinde pik yaptığı bu büyük olay oldukça ses getirmişti.