Esra Ceyhan gibi yıllarca göz önünde sürdürdüğü yayınlarla değişimi ilk elden gözlenebilen bir diğer isim de İlkbal Gürpınar. Muhafazar kesimin star programcılarından biri olup enerjisi ve şen şakrak sunumuyla öne çıkar. O da her kadın programı içeriğinde olanlardan değişik bir içerik sunmaz, fakat küçük bir farkla; Şiirler okur. O lirik tarzıyla bol ağdalı kelimelerle bezeli, son derece yapmacık ve tiyatral tondaki sesiyle tam bir şiir dostudur. Şebnem Kısaparmak ise bu tarzın mektup okuyan versiyonudur. ''Mektup okumak da nedir?'' dediğinizi duyar gibiyim sevgili Şebnem Kısaparmak'tan habersiz kesim. Mektup okumak bir Türk buluşu olsa gerek.
Kesiştikleri pek çok yönleri vardır bu iki ismin. Şebnem Kısaparmak seyirciyle dalga geçer gibi ajitasyon bombası mektupları korkunç bir tarzda okur. Kameralar ağlayan seyircilere odaklanır, Şebnem hanım sesinin tonunu bir kuble daha acındırır, bir dozaj daha ağlamaklı ciyaklar. Ardından içli bir uzun hava gelir orkestranın yanık sesli solistinden. Daha sonra dini vecibeleri anlatan bir ilahiyat profesörüyle sohbet eder, konuk ses sanatçısından neşeli bir türkü de patlattık mı, ver elini kapanış. Program içi akış aşağı yukarı böyledir, boşlukları da aile içi problemlerine kulak verdikleri ve derdine derman olmaya çalışmayı lütuf gördükleri insanlarla doldururlar. İnsanların acılarını 'ibret' adı altında afişe etmekten başka bir işe yaradığı pek görülmemiştir.