Tomris Giritlioğlu: Hatırla Sevgili'ye devam etmeme kararı hataydı

Tomris Giritlioğlu: Hatırla Sevgili'ye devam etmeme kararı hataydı
7 Kasım Hatırla Sevgili’nin ilk yayına çıktığı gün. Biz de ranini.tv olarak o günün yıldönümünü ve sekizinci yaşını kutlamak istiyoruz. Siz Hatırla Sevgili ile ilgili hiç konuşmuyorsunuz.
Evet, doğrudan Hatırla Sevgili ile ilgili röportaj yapmadım daha önce hiç… Yazarı Nilgün (Öneş) olduğu için röportajları onun yapmasını daha doğru buldum. Bir de ben çok mahcup karakterde biriyimdir, aslında buna biraz tüymek de denilebilir. Ama Hatırla Sevgili’nin hepimizin hayatında çok özel bir yeri var. Sekiz yıl sonra bir dizinin bu şekilde yıldönümünün kutlanmasından dolayı çok duygulandım, çok teşekkür ederim. Bence şu an televizyon o kadar kirli bir ortamda ki, bu çok örnek bir davranış. Çünkü artık televizyonda kalite ve nitelikten öte, hep kendimizi sakındığımız işler yapıyoruz. Bu da hiç bana göre bir şey değil.
 
Hatırla Sevgili nasıl doğdu?
Hatırla Sevgili benim bir Türk Filmi’nden esinlenmemle doğdu. Nilgün’e üç farklı baba üzerinden darbe dönemini anlatabileceğimiz bir hikaye yapalım dedim. Bir baba, Yassıada Hakimler Kurulu’nda, biri de tutuklu bir Demokrat Parti’li olsun dedim sadece. Tüm hikayeyi Nilgün ve çalıştığı yazarlar oluşturdu. Nilgün benim çok takdir ettiğim ve sevdiğim bir yazardır. Hem ben, hem Nilgün siyasi fikirlere sahip bir gençlikten geldiğimiz için, başından sonuna kadar çok büyük bir heyecanla bu projeyi yaptık. Ama asıl Hatırla Sevgili’nin kahramanı Kenan Tekdağ’dır. O zaman ATV’nin Medya Grup Başkanı'ydı ve çok büyük bir destek verdi, o olmasaydı Hatırla Sevgili olmazdı. Tabiî ki her proje tasarımında olduğu gibi cast seçimi, müzikler, montaj gibi her aşamasında vardım. Bizim ekiple birçok iyi iş yaptık ama Hatırla Sevgili montajda her karesiyle defalarca uğraşıp günlerce sabahlamama rağmen, bölüm yayınlandığında da aynı heyecanla izlediğim, bazen ağladığım tek projedir. Unutamayacağım sahnelerin olduğu bir dizidir Hatırla Sevgili. Keşke hep öyle diziler yapabilsek…
 
Biraz erken miydi acaba Hatırla Sevgili?
Aslında tam zamanıydı..
 
Şu an yeniden yapılabilir mi?
Yapılabilir, ama şu an darbeler ve o dönemi anlatmaktan daha önemli anlatılacaklar var. Özellikle ülke son 15 yıldır bir değişim yaşıyor, bunu anlatabilmeyi çok isterdim. Mesela Bu Kalp Seni Unutur mu’yu 80’lerden 2000’lere gelecek şekilde Hatırla Sevgili’nin devamı olarak kurgulamıştık. Ekibimiz ve yazarımız hemen hemen aynıydı. Bu Kalp Seni Unutur mu Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne girişiyle final yapacaktı. Bunu çok önemli buluyordum. Ancak olmadı. O dönem, Bu Kalp Seni Unutur mu’nun dördüncü bölümünü Diyarbakır cezaevinde çekiyorduk. Genel Kurmay; Kahraman Türk Ordusu’nun bir mensubunun dizide bir işkenceci olarak gösterildiğine dair bir bildiri yayınladı, arkasından mahkemeler geldi. O noktadan itibaren de yapımcısı olan firma olarak para alamadık ve sonrasında ancak 17. Bölüme kadar dayanabildik. O diziyi tamamlayamamak benim çok büyük acılarımdan biridir. Yarıda bırakmış olmaya çok uzun bir süre dayanamadım ve bu duyguya katlanamadım.
 
Nilgün Öneş’e dizinin fikrini verdikten sonra projenin masa üzerine taşınmasına kadar geçen süre ne kadardı?
Bu konuda Nilgün daha doğru bilgiler verebilir ama bir 8-10 ay sürdü sanırım, araya yaz tatili girmişti. Fikir zamanı Kasım ya da Aralık olsa, yayına girişi de bir sonraki Kasım ayı oldu, yani yaklaşık 1 yıl gibi bir süre…
 
Peki dizinin yayınlanacağı kanal başından itibaren Atv’miydi?
O süreçte Atv ile başka işler de yaptığımızdan direkt Atv’ye gittik. Tam hatırlamıyorum ama belki Kanal D’yle de görüşmüş olabiliriz. Ben projeyi Kenan Tekdağ’a götürdüm. Onun böyle güzel bir projeyle ilgileneceğine emindim. Hatta her hafta sonu onun 10. kattaki odasına gider ve senaryo çalışmasının içinde olan biri olarak ve Nilgün’den aldığım bilgilerle bir sonraki bölümde neler olacağını aktarırdım.
 
Yayına çıktınız ve karşınızda Binbir Gece var. Neler hissettiniz o dönem?
Böyle hezimetlere alışkınım aslında. İşin sonradan yavaş yavaş yükseleceğine inanıyorduk. Ben o günde kalıp Binbir Gece ile vuruşmaktan yanaydım ama o dönem dramaların başında olan Aslı Taylan çok doğru bir karar verdi ve onun ısrarıyla günümüz cuma olarak değişti. Sonrası da geldi zaten. Ama dizinin ratingsel olarak patlaması, babanın tutuklanmasıyla başladı.
 
O da Ümmü Burhan'ın gelişi olan yedinci bölüme denk geliyor sanırım.
Doğru. Bu bir halka tabii. Ümmü, Faruk Teber’den devraldı ve hakikaten projeyi çok severek, fedakarca çalıştı. Tüm ekip çok fedakardı. Zaten ekiplerin ruhu projelere yansır. 
 
Çok izlenen ve ticari olarak da başarılı bir diziyi niye bitirdiniz?
Evet, Sis Yapım devam etmeme kararı aldı ama ben bugün bakınca bitirme kararının hata olduğunu düşünüyorum. Hatırla Sevgili iki sezon sürdü ve kanal üçüncü yıla uzatmamız için çok ısrar etti. Biz de Hatırla Sevgili’deki oyuncular çok genç olduğu için, onları daha da yaşlandırmak çok zor olacağından, bu hikayenin devamını başka oyuncularla çekmek zorundayız dedik. Ama bazen keşke bir 13 bölüm daha yapıp sonra Bu Kalp Seni Unutur mu’ya geçseydik diye düşündüğüm de oluyor.  
 
Hatırla Sevgili, danışman olarak da bu kadar kalabalık bir kadroyu sektörde ilk kez gördüğümüz bir proje oldu.
Evet, dönemler değiştikçe danışman değiştiriyorduk. Benim bu işin en keyif aldığım kısımlardan biri danışman toplantılarıydı. Gençliğinde karşıt gruplarda yer almış, hatta belki birbirlerine silah çekmiş insanlar danışman toplantısında aynı masada bir araya geliyorlardı. O toplantılardan, danışmanlara dair çok güzel anılarım var. Özellikle 68 kuşağından olanların gençlik fotoğraflarını istiyordum. Bazıları “boşuna zaman kaybetme beni oynayacak, benim kadar yakışıklısını bulamazsın” diyordu.  Ancak onlara müthiş benzeyen oyuncular bulduk.
 
Nasıl bu kadar iyi cast yapabiliyorsunuz?
Bana hep bunu soruyorlar. Yönetmenlikten kaynaklanan iyi bir sezgim var. Hatırla Sevgili ne kadar iyi bir castsa diğerleri de o kadar özenli seçilmiş castlardır. Hatırla Sevgili’nin castının iyi olması aslında senaryonun da iyi olmasından kaynaklanıyor. Öneri götürdüğüm ve red cevabı aldığım hiç kimse olmadı, herkes bu işi heyecanla kabul etti.

Faruk Teber’e nasıl gittiniz?
Çünkü Faruk çok beğendiğim bir yönetmendi. Hala da çok beğeniyorum. Dönem kurulacaktı. Faruk çok da iyi oyuncu yönetir. O yüzden önce ona gittim. Çok da iyi oldu. Kadroya da katkısı olmuştur. Mesela Engin Şenkan, Faruk’un önerisidir, ben Engin’le ilk kez çalışmıştım. Fakat çok yoruldu Faruk ve altıncı bölümde ayrılmak istedi. Ümmü ise çok genç taze bir kan olarak aramıza katıldı ve sonuna kadar da yönetti.
 
Hatırla Sevgili ekibi olarak çok yakın bir zamana kadar sık sık bir araya geliyormuşsunuz.
Evet ara sıra toplaşırdık. Son bir yıldır evde bir Hatırla Sevgili gecesi yapmak istiyorum aslında ama, iş yoğunluğumdan bir türlü toparlamaya fırsat bulamadım. Ama hemen hepsiyle görüşüp, o günleri gerçekten özlemle anıyoruz. 
 
Hatırla Sevgili aslında içinde duran herkes için bir tür okul gibi olmuş. Seyirciye katkısı nasıl oldu sizce?
Hatırla Sevgili’nin şöyle temel bir işlevi de oldu. Dizinin sonrasında büyük genç bir seyirci kitlesi tarih ve ülkelerinin geçmişiyle daha çok ilgilendi. Hatırla Sevgili, üniversite söyleşilerinde büyük ilgi görüyordu ve üniversitelerin hemen hepsinden ödül aldı. Deniz Gezmiş’in adını duymamış bir gençliğe çok önemli şeyler anlattık biz.
 
Bıçak sırtı bir iş yaptınız. Sizin de içinde olduğunuz asıl kafa kadro sol kültürle yetişmiş, sol gelenekten gelen insanlar olmanıza rağmen, zaman zaman hikayaye sağdan bakıldığına dair eleştiriler aldınız. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Öyle eleştiriyi çok az aldık.
 
Peki Yaşar?
Onu özellikle ben çok istedim. Biz bir dönemi anlatıyoruz ve o döneme damgasını vurmuş bir sağ hareket var. Yaşar karakteri gerçekten çok iyi bir karakter oldu ve Nilgün onu çok güzel yansıttı. Bizim sadece sol görüşlü değil sağ ideolijiden de danışmanlarımız vardı. Ve oldukça tarafsızdık. Biz bu tarafsızlığı korumayıp sağ eğilimin de dramını anlatmasaydık, Hatırla Sevgili’nin ratingi o kadar yüksek olamazdı. Mesela Hatırla Sevgili’de türbanın ilk çizimleri dahi vardır. Yani o kadar derin bir araştırma yapıyorduk. Mesela ben Bu Kalp Seni Unutur mu’da Abdullah Gül ve Erdoğan arkadaşlığının da nerede başlayıp nasıl geliştiğine yer vermek istiyordum ama fırsat bulamadık. Aslında Türkiye’de anlatacak o kadar çok şey var ki, yeter ki özgürce anlatabilelim…
 
Şu anda oto-kontrolden daha güçlü bir şey var maalesef, o da rating paneli. Yeni bir iş yapacaksınız, bu panelle nasıl başa çıkacaksınız?
Maalesef... Gün birincisi olan dizileri sıkı takip etmeye çalışıyorum, bazılarında çok sıkılsam da... Ali Ulvi Hünkar’ın hakikaten destan gibi yazdığı adı “Son Destan” olan bir proje üzerinde çalışıyoruz. Gene her zamanki gibi nitelik peşinde koşuyoruz. Dilerim rating alır ve benim televizyonculuğa dair umutlarım yeniden artar. Hiçbirimizin denek grubunu tam anlamıyla çözebilmiş olduğumuzu zannetmiyorum. Çok değişken veriler de alabiliyoruz. 

Hatırla Sevgili’de en unutamadığınız sahneler hangisi?
Hepsi.. O kadar çok var ki! Hatırla Sevgili deyince bir çırpıda söyleyebileceğim; Deniz Gezmiş’in idama giderken seyirciye dönüp, eyvallah demesi... Şimdi anlatırken bir daha ağlayabilirim. Laçin‘nin oynadığı hala Ziverbey Köşkü’nde günlerce gözü kapalı işkence görür. Kocası ölür ve onu bir odaya alırlar, bir gazete vardır, bir masa, bir sandalye ve gözlerini ilk kez açarlar. Ve orada gazetede kocasının ölüm haberini görür. (Ağlıyoruz) Bu her türlü fiziksel işkenceden daha ağır bir işkencedir ve harika yazılmış bir sahnedir. O kadar çok ki! Adnan Menderes’in giderken hayali bir kalabalık sesi duyması, ama dönüp baktığında hiç kimsenin olmaması. Yaşı büyütülerek katledilen gençler… Hatırla Sevgili bana bütünüyle çok etkileyici geliyor, çok seviyordum. Gerçekten çok duyarlı sahneler vardı. Çok güçlü de bir aşk üçgeni vardı. Şimdi de çok aşk üçgeni yapılıyor ama Beren, Okan, Cansel arasındaki aşkın tadı çok başkaydı. O yüzden Hatırla Sevgili’de emeği geçen ekibin hepsine, böyle bir keyfi hem seyirciye hem de biz yaratıcılarına yaşattıkları için çok minnetarım.
 
Sete gidiyor muydunuz? Mesela son sahnede ne çekildiğini hatırlıyor musunuz?
Sete gidiyordum ama ben gittiğimde yönetmenin yanına yaklaşmam, uzak dururum. Benim hatırladığım son sahne Nilgün’ün yazar olarak vedasıydı aslında.. Bir anlamda seyirciye de veda edilen sahneydi. Çok zor bir sahneydi evet. Sadece oyuncu için değil yönetmen için de çok zor. Hatırla Sevgili gibi bir işi hepimiz hep sevgiyle anıyoruz.
 
Hatırla Sevgili eskimeyen de bir iş.
Çok doğru bu söylediğiniz, gerçekten de eskimedi.
 
Niye bir DVD’si hazırlanmadı?
İşte ben de tam oraya gelecektim. Çünkü ana yapımcı Atv’di. Biz Sis Yapım olarak o kadar büyük bir prodüksiyonu karşılayamazdık. Şimdi nasıl iç yapımlar oluyor ya, işte Hatırla Sevgili aslında bunun ilk uygulamasıdır. O da Kenan Bey’in kararıyla oldu. DVD’lerini çıkarmak, Atv’nin o kadar gelir kazanacağı bir nokta olur ki… Ama nedense Atv tekrar bile vermiyor. DVD’sinin mutlaka çıkarılması lazım. Yeni nesle de çok hitap edeceğini düşünüyorum, Hatırla Sevgili yaşatılmalı.
 
Siz iyi bir proje tasarımcısı olmanızın yanı sıra iyi de bir yönetmensiniz. Sahada yönetmenin yanına hiç gitmediğinizi söylediniz. İşi izlerken yönetmen Tomris’i kenara alıp mı seyredersiniz?
Asla, yönetmen Tomris hep vardır, hep yönetmenlerle de konuşurum. Zaten yönetmen olmayan birinin proje tasarımı yapmasını çok zor buluyorum. Çünkü proje tasarımı sadece senaryoya katılımdan ibaret değildir. Bunun montajı, miksi, castı en önemli unsurlar. Ama sete gittiğinizde orada yönetmen olarak olmamanız gerekiyor. Çünkü hep söylerim; her yönetmenin bir dili vardır. Ben hep çok güvendiğim yönetmenlerle çalıştım. Nasıl ki birçok oyuncunun ilk çalıştığı biriysem, pek çok yönetmenin de ilk çalıştığı biriyim, birlikte yaptık, birlikte emek verdik.
 
Oyuncu keşfetme konusunda zaten bir şöhretiniz var.
Evet, var (gülüyor). Bu sadece sezgilerle olan bir şey. Çünkü ben sürekli aynı oyuncuları seyretmekten sıkılıyorsam seyirci de sıkılıyordur. Bir de cast yapmanın keyifli yanlarından biri yeni yüzler keşfetmektir. Zaten bu dizi piyasasında olan herkesin, hepimizin görevidir.
 
68 bölümlük Hatıra Sevgili sürecine baktığınızda; keşke dediğiniz bir şey, şunun olmasını çok istedim ama olmadı, şimdi o zamana dönsem onu oraya koyarım dediğiniz bir sahne bir şey var mı?
Hayır. Benim de arkadaşım olan çok da profesyonel olan bir yazar olan Nilgün Öneş’le çalıştım. Nilgün her istediğini son derece özgürce yazdı. Yani bir dönem işinde Ümmü belki bahsetmiştir, 40 tane yeni mekan olmaz. Onlar beni arıyordu, ben Nilgün’ü arıyordum, Nilgün de bana “o sahne çok önemli, dar açılarla çeksinler, atmosfere ihtiyaç yok” derdi.
 
O zaman teknoloji de bu kadar gelişmiş değildi. Çim halıların üzerine yapıştırılmış parke taşlarını taşıyan bir kamyondan bahsettiler.
Evet, doğru. Ben daha önce TRT’de yaptığım ilk dönem işimde de parke taşlarını o şekilde yaptırmayı öğrenmiştim. Yurt dışındaki teknolojiyi takip ederseniz, böyle çözümler bulmak daha kolay oluyor.
 
Keşke şunu da sorsaydın dediğiniz bir şey var mı?
Hatırla Sevgili’nin devamı olabilecek, yarıda kalan Bu kalp Seni Unutur mu gibi bir diziyi 80’lerden 2000’lere gelen bir Türkiye’ye anlatmayı çok isterim. Ve muhakkak ki birileri anlatacaktır.

Çok teşekkür ederim zaman ayırdınız. Unutulmaz bir sohbet oldu benim için..
Ben de size teşekkür ederim bizim hikayemizi hatırladığınız ve bu çalışmayı yaptığınız için..
 
 
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER