Ah ne yollardan geçe geçe buralara geldik sevgili okur. Neriman gibi, zaman atlaması mı oldu? diyerek bakındık etrafımıza, bir flashbacki esirgemelerinin sitemlerini ettik. Biriyle beraber, uzun yola çıkmak böyle bir şey. Hem hep yanında kalsın istiyorsun, hem de eleştirilecek yerde iki kelam etmekten alıkoyamıyorsun kendini. Yeri geldi, aynı Esra gibi, "Seyircinin istekleri" dedik durduk. Çünkü, öyle bir yükselttiler ki altından bir şey çıkmayınca çok bozulduk. Ama hiç terk etmedik gemiyi. Alternatiflerin olmasına rağmen üstelik, hiç yarı yolda bırakmadık Kiralık Aşk'ı. Çok uzaklarda aramaya gerek olmaksızın, yakın geçmişe dönüp baktığımızda bile söylenecek şeyler hep vardı.
Defne'ye uzanan elin kime ait olduğunu bize soran, cevap verecekler sandığımız, sonradan onların da bilmedikleri için bize sordukları kanaatine vardığımız sosyal medya hesabı mesala. Aynı şekilde, Ömer'in sırrının ne olduğunu ve Defne'nin bu sırrın peşine düşeceğini, büyük ihtimal 64. bölümde görecek olmamıza rağmen, 63. bölüm basın özetine sıkıştırmaları mesela. Bazen Kiralık Aşk dikkat çekmeye çalışan aşık kişi gibi davranıyor. Gerekli gereksiz sorularla, büyük büyük laflarla, afilli başlıklarla dikkatleri üstüne topluyor. Olsun, böyle sevdik. Fragmanda görmemize rağmen bölüm içinde kesilen sahneleriyle, bir önceki haftanın bölüm özetinde, izlediğimiz bölümde olmayan sahneyle karşılaşıp şaşırdığımız hâlde, özette bahsedilen konular bölümde işlenmediğinde dumur ola ola sevdik. Çünkü neye, ne kadar sitem edersek edelim, bazen günün, bazen haftanın, bazen ayın, bazen de ayların sonunda Kiralık Aşk yüzümüzü hep güldürdü bizim. Bizim tarafımız hep ondan yanaydı ya da.
Hep bir şekilde tamamlandı bazı şeyler. Ne kadar travmatik anlara sahip olsak da, öyle göklere çıkardı ki bizi yeri geldiğinde, her şeye değer olduğunu düşündük Kiralık Aşk'ın. İşte 63. bölüm, içimde bir yerlerde böyle hissettiriyor. Rüyadaymışım kadar güzel, gerçek olamayacak kadar hayal gibi, hayallerimden de öte ve oldukça da gerçek aynı zamanda. Varsın, boşuna bahsedilmiş olsun Ömer'ın sırrından çok da dert değil. Varsın, bölümden sonra bizi bulutların üstünden alıp, yerin yedi kat dibine fırlatan yeni bölüm fragmanı versinler, bu da dert değil. Ben, dönüp dönüp 63. bölümde bulurum aradığım tüm enerjiyi. Bakarım, Ömer ile Defne'sine, her şeyin geçeceğine olan inancımı tazelerim yine.
Boğazlı siyah bir kazak, üzerinde Ö.İ yazması suretiyle siyah bir kalem, yılbaşı, fıstık ezmesi... Hangi anınızda Muhtemel Aşk'a rastlarsanız rastlayın, 2015'i 2016'ya bağlayan o soğuk kış gecesine gidersiniz sevgili okur. Ve beraberinde, size hisleriniz eşlik eder. Ne düşünürseniz düşünün, Defne ve Ömer de geçer muhakkak aklınızdan. Muhtemel aşk için virane olanlar iyi bilirler, Defne ve Ömer'in neler hissettiğini. O soğuk kış gecesinde, yüzümüze kapanan kapıya ve araya gireceğini bildiğimiz iki haftalık hasrete rağmen, mutlu olmayan bir kişi var mıydı aranızda? İki hafta sonra, yine kederle karşılaşmış olmasına rağmen, tekrar 28. bölüme döndüğünde, tebessümde bulunmayayınız var mı? Peki, o soğuk kış gecesinden bu yana, her Muhtemel Aşk dinlediğinde, virane olduğu bir muhtemel aşka rağmen Defne ile Ömer'in bir gün o şarkıyla tamamlanacağının hayalini kurmayan var mı?
Bir gün Defne'nin yine, Ömer'e meydan okuyacağına inanan, yeni sezon tanıtımlarındaki kaleme istinaden, durduğu yerden emin Defne göreceğinin umuduyla bekleyen sevgili dostlar, gün bizim günümüz!
Ben de bilmiyorum Defne'nin ailesinin Ömer'den bu kadar nefret etmesinin, "Hayırsız" ilan edilmesinin gözümüze neden sokulduğunu. "Geçmiyor bana. Ailem falan da yok. Bir tek sana ihtiyacım var, sen de yoksun." diyen Ömer'leri izlerken, içim parçalanıyor benim de. Hatta kızıyorum Defne'ye, durum tespiti yaparken, bu kadar çok "Ailem onlar benim!" diye diretmesine. Öfkeleniyorum Neriman'a, Necmi'ye, Hulusi'ye. Defne'nin neden bu kadar söyleyemediğini ısrarla anlamıyorum mesela. En azından Serdar'dan, Nihan'dan neden çekindiğini oturtamıyorum kafamda. Çünkü, kimse kusura bakmasın ki ben de bir durum tespiti yapıyorum. Defne, Ömer'in hayatına bir oyunla girdi. Ömer'e her şeyi anlattığı noktada, Ömer kaldıramadı ve gitti. Döndü, her şey yoluna girdi. Bu daha kimi ilgilendir ki? Türkan Teyze'ye de bir şekilde anlatılır elbet. Ama işte Defne'nin ailesine karşı zaafı gün gibi ortada olunca, evdeki hesabım çarşıya uymuyor.
Buna da razıyım ama sevgili okur. Günün sonunda, Defne Ömer'i ne kadar çok sevdiğini, savaştığını, yerinin onun yanı olduğunu, Ömer'e bu kadar güzel bir şekilde gösterecekse razıyım. Yansın İstanbul bu gece, külleri savrulsun!
Yalnızca, Defne'nin de Ömer'i anlamasını diliyorum. Ömer yalnız olmak istemiyor artık, ailesini kurmak istiyor. Defne'nin hayallerini arada sırada değil; her gün, her gece gerçekleştirmek istiyor. İstanbul'u aşklarına bulamak istiyor. İnanıyorum sevgili okur, bunu da aşacaklar. Ve inşallah en kısa zamanda.
Eğer İstanbul'da yaşıyorsanız veya günün birinde yolunuz İstanbul'a düşerse, arşınladığınız yollardan, Defne ve Ömer'in geçmiş olabileceğini düşünün olur mu? Güzel hissettirecektir.
Tüm ekibin emeklerine sağlık. Teşekkür ederim herkese, bu şahane bölüm için, çok ihtiyacımız vardı!
Aşkla, sağlıkla ve huzurla kalmanız umuduyla... <3